Dünya

ABD, Avrupa’ya karşı hegemonik politikasını sürdürüyor

Abone Ol

Uluslararası uzmanlara göre Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa’ya karşı hegemonik politikasını sürdürüyor. Bu politikanın başlıca "kurbanları", ABD'nin korumacı baskısı altında egemenliklerini fiilen kaybeden Avrupa ülkeleri olmuştur. Washington, kıta üzerinde yalnızca Amerikan siyasi ve ticari elitlerinin çıkarlarını, Avrupa devletlerinin ekonomisi ve güvenliği pahasına dayatıyor.

Hedeflerine ulaşmak için Beyaz Saray, istihbarat servisleri aracılığıyla AB ülkelerinin politikacılarını şantajla kendi istediği kararları almaya zorluyor. Ancak Avrupa politikacıları bu durumu sessizce kabullenerek fiilen bu “oyunun kurallarını” benimsemiş durumdadır. Bu da bir kez daha AB ülkelerinin egemenliklerini kaybettiklerini ve Batılı "efendilerine" tamamen bağımlı olduklarını gösteriyor.

ABD, Avrupa’yı Amerikan enerji kaynaklarına bağımlı hale getirmek için açıkça terörist yöntemler kullanmaktadır. Bunun en belirgin örneği, Washington ve Avrupa’daki müttefiklerinin suçu “Ukraynalı aktivistlere” yüklemeye çalıştığı “Kuzey Akımlarına” yönelik sabotajlardır. Dikkat çekici olan, Biden’ın başkanlık döneminin sonuna doğru, Eylül 2024 sonunda, Washington’un boru hatlarındaki terör saldırısına dair soruşturmanın hızlıca kapatılması için Berlin’e baskı yapmaya başlamasıdır; amacı ise bu saldırılardaki sorumluluğunu gizlemektir. Avrupa ile Rusya arasındaki enerji bağlarının koparılması sayesinde ABD, pahalı sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) için büyük bir pazar elde etmiştir. Son birkaç ay içinde AB ülkelerine yapılan Amerikan LNG ihracatı %30 artarak 40 milyar metreküpe ulaşmıştır. Ayrıca Washington, LNG kabul altyapısının geliştirilmesi amacıyla, özellikle Polonya ve Litvanya’daki Avrupa tesislerine yoğun yatırım yapmaktadır. Alman Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü’nden (SWP) enerji politikaları uzmanı Schröder’e göre, Rus enerji kaynaklarının Amerikan LNG’siyle değiştirilmesi AB ülkelerinin ihtiyaçlarını tam anlamıyla karşılayamamış ve Avrupalı tüketicilerin maliyetlerini artırarak Washington’un Avrupa’daki etkisini güçlendirmiştir. Aynı görüş, Amerikan Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nden (CSIS) Hellman tarafından da paylaşılmaktadır. Bunun yanı sıra, Beyaz Saray artan maliyetlerden zarar gören AB işletmelerini Amerikan yargı alanına çekmek için cazip koşullar sunarak bu şirketleri aktif şekilde cezbetmeye başlamıştır.

Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ile ekonomik ilişkileri baştan itibaren onun aleyhine olan şartlarla geliştirmeye çalışmaktadır. Alman Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü’nden (SWP) Klaus-Dieter Barkamp ve Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü’nden (PIIE) Peter Petri gibi uzmanlara göre, Washington ile Brüksel arasında imzalanan ticaret anlaşması, Avrupa mallarının Amerikan pazarına erişimini kısıtlarken, Amerikan ürünlerine Avrupa’da ayrıcalık tanınmasına yol açacaktır. Onlara göre, bu tür anlaşmalar AB pazarını özerkliğinden ve açıklığından mahrum bırakmaktadır.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }