Geçen hafta Bakü’ye doğru yola çıkarken, KKTC’nin ilanının 40.yılı dolayısıyla ülkemizde 15 Kasım Üniversitelerarası Cumhuriyet Kupası adlı bir basketbol turnuvası düzenlendiğine dair bir haber okumuştum. Kuzey Kıbrıs Üniversite Sporları Federasyonu (KKÜSF) ile KKTC Spor Dairesi Müdürlüğü işbirliğinde düzenlenen turnuvaya Türkiye (Adnan Menderes Üniversitesi) ve Azerbaycan’la (Hazar Üniversitesi) birlikte KKTC üniversitelerinden de Kırmızı Karma ve Beyaz Karma olarak iki takımın katılacağını da bu haberden öğrendim.

Tam Azerbaycan’a giderken bu ülkenin de katıldığı bir basketbol turnuvası düzenliyor olmamız hoşuma gitti. Öyle ya, on yıllardır spor dahil birçok alanda ambargo altındayız. Başka ülkelerin belki basit bulacağı küçük uluslararası turnuvalara katılmak bile sevindiriyor bizi.

Turnuvanın ikinci günü (16 Kasım) Bakü’de Hazar Üniversitesi yetkililerinin konuğuyduk. Kendilerinden öğrendik ki, bizim basında “dostluk rüzgarları esti”, “cumhuriyet coşkusu yaşandı” diye ballandırılarak anlatılan turnuvada epey tuhaf şeyler yaşanmış.

Hazar Üniversitesi yetkililerinin anlattığına göre basketbol takımı oyuncuları ve teknik ekibi, bizim hakemlerimizin, teknik ekiplerimizin ve oyuncularımızın ağır küfür ve hakaretlerinden şikayetçiymiş. İlk günkü maç oynanırken bizim teknik ekipten birilerinin sahaya girip galiz küfürlerle Azeri oyuncuların üzerine yürüdüğünü söylediler. Azeri ekip sahadan çekilmeyi bile düşünmüş ama Hazar Üniversitesi’nden yakın dostum Alövset beyin çabalarıyla bundan vazgeçip maçı tamamlamış.

Birilerinin turnuva için gelen Azeri hakemlere ilk gün “Fazla ümitlenmeyin, finali bizim Beyaz ve Kırmızı karma oynayacak” dediği de iddialar arasında. Nitekim öyle de olmuş. Bizim Beyaz Karma, Azerbaycan ekibi Hazar Üniversitesi’ni Kırmızı Karma da Türkiye ekibi Celal Bayar Üniversitesi’ni yenip filan oynamış.

Bunca izolasyon altındayken bizimle dayanışma sergilemek ve içinde bulunduğumuz mağduriyeti yakından görmek için ülkemize gelen bu insanların iddialarının bir bölümü bile gerçekse büyük bir rezaletle karşı karşıyayız demektir. Buna gerçekten söyleyecek laf bulmakta zorlanıyorum.

Herhalde, uluslararası spor müsabakalarına katılmaya katılmaya spor adabından giderek uzaklaştık ve mahalle maçlarında bile yapılmayacak işler yapmaya başladık. Bunun başka bir açıklaması olamaz. Lafa gelince çoğumuz, “Türk dünyası kardeşimiz, Azerbaycan kardeşimiz” deriz. Gerçekten de ülke olarak şu anda uluslararası alanda tutunabileceğimiz tek dal Türk dünyasıdır, Azerbaycan da bu dünyanın en önemli parçalarından biridir. Bu ülkelerle kurulacak her türden temas, spor etiğinden nasibini almamış egosu şişkin birtakım adamların saçma sapan işleriyle zedelenemeyecek kadar önemlidir.

Bakınız komşumuza.  Omonia ile Azerbaycan takımı Gebele daha Eylül başında Avrupa kupası maçını oynadılar Lefkoşa’da. Ben de oradaydım. Seyirciler olsun futbolcular olsun maç boyunca gayet medeniydi. Elbette Omonia seyircisi çok özel bir seyircidir ve medeniyet seviyeleri dünya tribün ortalamasının çok üzerindedir. Ama maç hemen Karabağ Savaşı’nın arkasından oynanmıştı, bırakın rakip oyunculara küfür edilmesini en küçük bir reaksiyon bile olmadı.

Tekrar konumuza dönersek… Kanaatimce, yetkililer bu durumla ilgili derhal bir araştırma yapmalıdır. İddiaların küçük bir bölümü bile doğruysa Hazar Üniversitesi yetkililerinden ve sporcularından özür dilenmeli ve gönülleri alınmalı. Ben bir KKTC yurttaşı olarak kendi hesabıma özür diliyorum.

Hazar Üniversitesi Azerbaycan’daki üniversitelerin içinde 1 numaradır ve bilimsel alanda açık ara öndedir. Yaşanan olaylar nedeniyle Kıbrıs Türklerine ve onların kurumlarına karşı dayanışma göstermekten vazgeçmeyecekler elbette ama yaşanan durumun istisna olduğunu, bir daha böyle bir kepazelik yaşanmayacağını da net bir şekilde ifade etmek gerekiyor. Bunun tek yolu da sorumluları cezalandırmaktır.