BM Temsilcisinin Mesajı

BM Temsilcisinin Mesajı
Abone Ol

Birleşmiş Milletler (BM) artık sıcak çatışmaları engelleyemediği gibi donmuş çatışmalar karşısında da etkili olamamaktadır.

Kıbrıs sorununun çözümü konusunda 1964 yılından 2021 yılına kadar BM Genel Sekreteri adına hareket edip taraflar arasında arabuluculuk yapmak ve müzakereleri yürütmek için birçok özel temsilci ve müzakere dönemlerinde aktif rol oynayan özel danışmanlar atanmıştır.

Ancak Crans-Montana sonrası dönemde Kıbrıs Türk tarafının federasyon tezinden vazgeçip, iki devletlilik tezine çark etmesiyle birlikte, taraflar arasında hiçbir resmi müzakere yapılamadı.

Müzakerelerin olmadığı dönemlerde ise BM son yıllarda müzakereler için ön hazırlık yapmak, taraflar arasındaki pozisyonları yoklamak, ortak bir zemin olup olmadığını tespit etmek ve taraflar arasında diyaloğa yardımcı olup güven tesis etmek için özel temsilci veya özel danışman yerine, kişisel temsilci atamaya başlamıştır.

BM Genel Sekreterinin 2019’da Mozambik, 2021 yılında Batı Sahra ve Afganistan gibi sorunlu bölgelerde kişisel temsilci atadığını görmekteyiz. 2021 sonrasında bir özel temsilci ataması konusunda Kıbrıs Türk ve Rum tarafının anlaşamaması üzerine, Kıbrıs bağlamında ilk kez kişisel temsilci olarak 2024 yılında María Ángela Holguín Cuéllar atandı.

Holguín Kıbrıs sorunu konusunda önceden bir bilgi ve deneyime sahip olmamasına rağmen, kendi deyimiyle “gözlemleyerek ve konuşarak öğrenen” birisi olarak çok taraflı diplomasi yeteneği, tarafsızlığı ve sakinliği ile tanınmaktadır. Kolombiya’da Dışişleri Bakanı olduğu 2010-2018 yılları arasında FARC adlı silahlı örgütle müzakerelerde oynadığı çatışma çözümü konusundaki aktif rolü ve BM nezdindeki deneyimleri ve saygınlığı, BM Genel Sekreteri açısından onu Kıbrıs konusunda da tercih edilir bir diplomat yapmıştır. Nitekim Holguín 6 aylık görev süresi dolduktan sonra da Mayıs 2025’de BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs konusundaki kişisel temsilci olarak yeniden atanmıştır.

Peki, Holguín bugüne kadar Kıbrıs için neler yapmıştır?

Öncelikle Kıbrıslı liderlerle, garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ile birçok görüşme gerçekleştirmiş; yürüttüğü temaslar ve gözlemlerine ilişkin 2024 yılında bir rapor hazırlamış ve BM Genel Sekreteri’ne sunmuştur. Son günlerde ise 16-17 Temmuz 2025’de New York’da yeniden toplanacak olan gayriresmi beşli Kıbrıs toplantısı için taraflar arasında yakınlaşma sağlanması ve diyaloğun canlı tutulması için çaba sarfetmektedir.

Holguín kişisel temsilci olarak, diğer özel temsilcilerden daha esnek davranabildiği gibi gizliliğe de özen göstermekte ve medyaya çok açıklama yapmaktan genellikle kaçınmaktadır. Ancak geçen gün Güney Kıbrıs’ta yayınlanan Politis gazetesine verdiği röportaj tüm taraflar için önemli mesajlar içermektedir.

Holguín verdiği röportajda, tematik olarak Kıbrıs sorununun çözüm zeminine, taraflar arasındaki pozisyon farkına, Kıbrıs’ın bölünmüşlüğüne, güven yaratıcı önlemlere ve mülkiyet konusuna değindi.

Kıbrıs sorununun çözümü konusunda, iki toplumlu ve iki bölgeli federasyonun BM açısından çerçeve olarak devam ettiğinin, ancak taraflar için artık ortak bir referans çerçevesi olmadığının altını çizmektedir. İki devletlilik tezini savunan Kıbrıs Türk tarafı olmasına rağmen, Holguín bu konuda taraflardan birini sorumlu tutmaktan tarafsız bir diplomat olarak kaçınmaktadır.

Diplomatların karşılıklı iş birliğini vurgulamak için klişe olarak sıklıkla kullandıkları ‘tango’ metaforuna başvurarak, sorunların sorumlusu olarak her iki lider arasındaki irade eksikliğini gösteriyor. Ayrıca liderler arasındaki pozisyon ayrılığının, toplumsal düzeyde de artması, kaygı verici olarak değerlendiriliyor.

Holguín ayrıca Kıbrıs’ın bölünmüş haline de gönderme yaparak, 21. yüzyılda hiçbir ülkenin bu şekilde kalmaması gerektiğini ileri sürüyor. Buradan bir kez daha anlıyoruz ki BM Kıbrıs’ın çözümüne ilişkin kabul ettiği çözüm şekli, adanın yeniden birleşmesini içeren bir modele dayanmaktadır. Başka bir ifadeyle BM, Kıbrıs’ın bölünmesini içeren iki devletlilik tezine örtük olarak da olsa karşıdır.

BM temsilcisi güven yaratıcı önlemler bağlamında da üzerinde uzlaşılmış önlemlerin hayata geçirilmesinin ve insanların hayatlarının iyileştirilmesinin önemine vurgu yapmaktadır. Holguín sözkonusu önlemlerin somut sonuçlar doğurması ile Kıbrıs sorununun çözümü arasında da doğrudan bir ilişki kurmaktadır.

Son dönemde Kuzey Kıbrıs’ta Rum taşınmaz mallarının satışına ve bazı iş insanlarının tutuklanması konusundaki soruyu da cevaplayan Holguín, mevcut tutuklamaların resmi müzakerelerin olmamasından kaynaklandığını ve bu konunun bütünlüklü müzakereler yoluyla halledilebileceğini öne sürdü. Dolayısıyla gündelik hayatımızda yaşadığımız birçok sorunun ve komplikasyonun da esas itibarıyla Kıbrıs sorunundan kaynaklandığı ve bunun ancak bütünlüklü bir anlaşmayla çözülebileceği ima edilmektedir.

Holguín ihtiyatlı bir iyimserlik içerisinde New York’da gerçekleştirilecek olan gayriresmi Kıbrıs toplantısının, Mart ayında Cenevre’deki toplantıdan bu yana kaydedilen ilerlemenin değerlendirilmesi için önemli bir fırsat oluşturduğunu da sözlerine ekledi.

Mart ayından bu yana güven yaratıcı önlemler konusunda maalesef ciddi bir ilerleme kaydedildiğini göremedik. 16-17 Temmuz’da yapılacak olan beşli Kıbrıs toplantısında bir sürpriz olur mu dersiniz?