Bu adada çocuk istismarı var

Abone Ol

   Gündelik hayatımızın akışına düşen ve bu nedenle "alışma veya duyarsız kalma" tehlikesi yaşadığımız ciddi bir durum var: Çocuklara yönelik cinsel istismar eylem ve girişimleri…
   20 yıla yakındır sürdürdüğüm köşe yazarlığı geçmişimde, psikolog-danışan ilişkilerimin içinde gerek makalelerimde gerekse sizden gelen iletilerde bu acı konu hep gündemdeydi. Ama bilirsiniz, meslekteki gündem, sosyal yaşamın acı gerçeği olduğunda işler değişir.
   Ve evet, gündemde çok ciddi bir sorun var: çocuk istismarı.
   Evde, okulda, çocuk parkında, sokakta…her yerde.
   Psikoterapi odaları dışında neler oluyor?
   Suçun sabitliği durumunda, adalet sistemimiz iş başında ancak ne yazık ki, iş bununla bitmiyor.
   Çocuklara yönelik her türlü istismar; travma yaratacak güçtedir. Fiziksel-cinsel olandan, ekonomik gereksinimlerle ilgili olana kadar… Saymakla bitmez.
   Toplumsal vicdanı zorlayan sınırların taştığı bu günlerde, sıkça bu haberleri işitir olduk. Gazetelerin baş sayfasından tutun da fiskos masalarının fısıltılarına kadar her yerde…
   İçimde engelleyemediğim bir endişe var. Ya biz bu haberlere alışırsak ve çocukların sağlıklı yetişkin yaşamlarını tehdit eden bu travmaları gazetelerin orta sayfalarında olağan haberler olarak algılarsak?
   Psikolojide travmadan söz ettiğiniz zaman; insani sınırları aşan ve kişilerin kaldıramayacağı ağırlıkta olan yıkıcı incinmelerden, iyileşmesi zor olan örselenmelerden söz edersiniz. Öyle ki, "travma" sözcüğü, geleceği etkileme, bozma, değiştirme gücü taşıyan korkutucu bir deneyime işaret eder ve en önemlisi travma yaşayan kişinin, bunda bir payı yoktur. Açıkçası, travma yaşayanlar, kanayan yaralarla yola devam etmek zorunda kalanlardır.
   Doğal afetler, savaşlar, salgınlar, açlıklar…
   Bunları yaşayan toplumlar, örselenmelerini kuşaktan kuşağa aktarırlar. Biz hâlâ bir gerilim anında, unu, makarnayı, her derde uygun ilaç ve hapları depolayan bir toplumuz.
   "Travmatik toplum" deyimini duymuşsunuzdur. Hatta Kıbrıslılar için de söylendiğine şahit olmuşsunuzdur. Çatışmalar, savaşlar ve göçler arasında kaç kuşak yetişti? Ama konumuz geçmişimizden bugüne, toplu yaşamımıza etki eden örselenmeler değil. Konumuz çocuk istismarı.
   Küçük bir çocuğa yönelik fiziki, cinsel, duygusal, ekonomik …her türlü şiddetin arttığı bu dünyada, çocuğun büyüme süreciyle birlikte bir yetişkin olarak toplumsal ve bireysel yaşamını sağlıkla yürütebilmesi için; aile, eğitim, sağlık ve hukuk kurumunun önleyici, çözümleyici ve iyileştirici önlemlerine acilen ihtiyaç vardır.
   Neden mi?
   Bir yerde bir kurban varsa, zalim veya zalimler de vardır. Yani içimizdeki bazı çocuklar şimdi, şu anda, acı, korku içindedirler ve şiddetin muhtelif türlerine boyun eğmektedirler.
   Çocuk kurbanların yetişkin yaşamlarında yaşayacakları dönüşümlerle ilgili, psikolojide pek çok tez vardır. Canınızı acıtacak ve suçlu ile suçsuzu ayırt etmenizi zorlaştıracak nice örnek; psikoloji biliminin merceği altındadır:
   Örselenen çocuk, başka çocukları mı incitecek?
   Olayı unutsa da, yaşadığı duygusal deformasyon, yaşamı boyunca ona ve ilişkilerine eşlik mi edecek?
   Kendine ve başkalarına zarar mı verecek?
   Yolunu buldu sanıp her seferinde çıkmaza mı düşecek?
   Yetişkin yaşamının gerektirdiği rolleri başarabilecek mi?
   Güvende hissetmeyen, her an bir saldırı ile korunaklı dünyasının yıkılacağı korkusunu yaşayan yetişkinlerin ilişkilerinin nasıl olacağını düşünün. Toplumun beklediği ana, baba, eş, evlat, arkadaş, üretken bir birey olma rollerinizi; istismara uğrayan çocuklar açısından gözünüzün önünden geçirin ve zihinsel, duygusal süreçlerinizde canlandırın.
   Bunu başarabiliyorsanız, toplumun aynasını elinizde tutuyorsunuz demektir. Boşanma oranlarındaki olağanüstü artış, var ama yok anne babalar, sorumlu olduklarını ve sevdiklerini geride bırakarak alıp başını bilinmeyene yolculuğa çıkanlar, şiddetin türlerinin artışına karşı duyumsadığımız çaresizlik ve içine düştüğümüz umut tüccarlarının tatlı enjeksiyonları. Saymakla bitmez elbet ve biz konuşurken, nevroz bin bir kılığa girerek ruhsal acılarımızı dışa vuracak. İşte bu nedenle, çocuğa yönelik istismar, hangi kılıkta görünürse görünsün, alanında uzman ve yetkin Tıp adamlarına, davranış bilimcilerine, sosyolog ve pedagoglara, sağlam hukuki yaptırımlara ve denetim mekanizmalarına gereksinimiz vardır.
   Korku dolu yüreklere, çocuklara erişebilmemiz gerekmektedir. Herhangi bir maddi kaygı, mesleki çıkar gibi konular gündeme gelmeden; bu toplum bütün organları ile harekete geçmelidir.
   Konu önemli ve daha konuşacak çok şey var.
 

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }