Bu ülkede tüm anormallikler, ülkenin normaliymiş gibi görülmeye başladı...

Abone Ol

  Kuzey Kıbrıs’ta çevre neden kötü haldedir, neden buralarda çevre kirliliği, çevre fekaletleri var biliyor musunuz?

  Çünkü çok sayıda insan, bencildir, umrasamazdır, doğaya saygısızdır ve ülkesine aidiyeti yoktur.

   Birçok insan, yalnızca kendisini düşünür, dünyayı avlusunu çevreleyen duvarlardan veya demir korkuluklardan ibaret görürse ve bunların sayısı gittikçe artarsa tabii ki çevre bakımından da bu ülke fekalet bir durumda olur...

Doğaya, doğal güzelliklere, zenginliklere saygı yok, yeşili, ağacı, hatta hayvaları sevmiyorlar... Ağaç düşmanı, kedi, köpek düşmanıdırlar...

Ağaçları kesmek, yok etmek için fırsat kolluyorlar, kendi bencillikleri nedeniyle kedileri, köpekleri acımasızca zehirleyip öldürüyorlar.

 Mesela daha bugün Alsancak’ta 8 köpeği zehirleyip ölürdüler. Merak ediyorum, nasıl bir ruh halinin ürünüdür bu? Nasıl bir vicdansızlıktır?

     Doğayı, yeşili, ağacı, hayvanı sevmeyen bir insan, inanın ki bir başka insanı hiç sevmez. Gözünü kırpmadan 8 hayvanı öldürebilen birisi, insanı da öldürebilen, sevgiden, vicdandan yoksun birisidir.

    Bu vicdansızlar aramızda dolaşıyor ve inanın bunlar tehlikeli insanlardır...

Bu ülkede, çevre bilinci denen şey yoktur...

Üstelik de öyle bir noktaya gelmiştir ki, çevrenin felaket durumu kanıksanmıştır. Çok sayıda insan pisliğin içinde yaşamakta ama bunu normal görmekte, ortada bir tuhaflık görmemektedir.

 Bu çok kötü bir durumdur; kötüyü, çirkini, darmadağınlığı kanıksamak ve kendi normali gibi görmeye başlamak.

İnanın, birçok insan böyledir, hatta yönetenler, bazı önemli makamlarda olanlar da...

İşte size son bir örnek vereyim; Güzelyurt’a bağlı Kalkanlı köyünde faaliyet gösteren Cypfruvex fabrikası, 20 yıldır bölgede çevre felaketine neden oluyor.

 20 yıldır fabrikadan çıkan konsantre atıkları, döşenen borularla Yuvacık Deresi’ne  akıtılıyor.

Fabrikadan akıtılan sular nedeniyle deredeki sıvı, sarı- turuncu karışımı bir renge dönüştü, oralarda doğal yaşam diye bir şey kalmadı.

   Fabrikadan çıkan konsantre atıklar, derenin tamamını kapladı...

Üstelik ağır koku nedeniyle de dereye yaklaşılmıyor…

Dört metre derinliğe sahip derede doğal şartlarda biriken su denize de ulaşıyor…

Peki birinin umurunda mı? Umurunda olsaydı, bu sorun 20 yıl sürmezdi.

Bunu yetkililer ve başkaları göremiyor, fark edemiyor mu?

 Yok, görüyorlar ama normalleşmiş bu durum onlar için, sıradan bir olay gibi...

 İşte bir ülkede çevre felaketi, o ülkenin normaline dönüşürse orada çevre veya doğa adına hiçbir olumlu şeyden söz edemezsiniz.

  Bunun ne kadar kanıksanıp, doğal karşılandığını Cypfruvex Ltd. Genel Müdürü Cemal Redif’in bu konudaki açıklamasından da anlayabiliyorsunuz.

  Ne diyor sayın genel müdür? Yuvacık Deresi’ne sadece ‘meyve yıkama’ sularının boşaltıldığını belirten genel müdür, “Kanala bırakılan temiz sudur. Kimyasal atıklar, tankerlerle Lefkoşa’daki arıtma tesisine gönderiliyor. Herhangi bir çevresel sorunun yoktur. Çevre Dairesi yetkilileri de gerekli denetlemeyi yapıyor” diyor...

   Fabrikadan çıkan, kimyasal denilen, kostik olarak adlandırılan, boruları temizlemeyle ilgili kullanılan ve çevreye zarar verebilecek olan sular, tankerlerle arıtmaya gönderiliyormuş. Geriye kalan su, yer ve meyve yıkama suyuymuş.

   Bu suyun dereye akması gayet normalmiş... Tesisin yerleri yıkandığında çıkan suyun rengi böyleymiş. Bunun halen çevreye atık olarak atıldığı aksedilerek Cypfruvex’i dövmeye çalışıyormuş basın veya başka çevreler...

Bu kadar basit ha? Yahu dereye akıttığınız atıklar, koyu sarı- turuncu karşışımı bir renk... Su değil bu, koyu renkli bir fabrika atığı... Su akması gereken derden konsantre atık akıyor, leş gibi de kokuyor.

Akıtılan madde kimysal değilmiş de zararsızmış... Bir fabrikadan çevreye akıtılacak atık, hiçbir çağdaş ülkede normal karşılanmaz ama bizde normaldir...

Yahu o derede o atıklar aktığı sürece orada doğal hayat yok oluyor, ne hayvan kalıyor orada ne bitki...

Peki akıttığımız atıklarla doğal hayat yok oluyorsa, orada ne hayvan yaşayabiliyor ne bitki kalıyorsa, bu madde zararsız mıdır?

 İllaki insanı öldürmesi mi gerekiyor? Orman yangınlarında da “hayat kaybı yok” diye açıklama yapılıyor. İnsan ölmemiş olabilir ama yüzlerce canlı ölüyor, hayvanlar, bitkiler yanıp kül oluyor. Ancak insanoğlu bunu göremiyor...

     Su akması gereken dereden kopkoyu renkli konsantre atık akacak, orada doğal hayatı yok edecek, kokudan o bölgeye yanaşılamayacak ama bu zararlı değilmiş...

   Eh, bakış açısı bu olunca bu ülkede bu işleri tabii ki halledemeyiz.

   Köpekleri, kedileri zehirleyenler de ortada bir kayıp görmüyor, çünkü onları can ya da canlı olarak kabul etmiyor. Sürüngenleri, diğer yaban hayatı da gözünü kırmadan bir hiç uğruna yok edenler, bunda bir sakınca görmüyor.

Attığı izmaritle, söndürmediği mangal kömürüyle yangın çıkabileceğini düşünmüyor, yangın çıksa da bunu normal görüyor...

 Sorumsuzluk dizboyu... Birçok insanda çevre bilinci yok, doğa sevgisi yok, ülkesine aidiyet yok, bunları engelleyecek denetim ve ceza sistemi de yetersiz...

Bu sorumsuzlukları yaptığında bir yaptırımla karşılaşmayacağını, karşılaşırsa da bunu kolay bertaraf edeceğini bildiği için birçok kişi, bu ülkede çevreyi, doğayı korumak veya kurtarmak kolay olmayacaktır.

 Bu sevgisizlik, bu sorumsuzluk, her kötü olaya bir mazeret bulma pişknliği oldukça biz bu ülkede çevreyi maalesef kurtaramayız, nitekim çevrenin her geçen gün daha kötü olduğuna tanık oluyorsunuz.

 

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }