Geçtiğimiz gece Rusya'nın Kamçatka yarımadasında gerçekleşen 8.8 büyüklüğündeki deprem tüm dünyada olduğu gibi bizde de yürekleri ağza getirdi.
Tarihte kayda geçmiş 6'ıncı büyük deprem niteliğindeki bu deprem, sebep olabileceği tsunami nedeniyle çok sayıda insanın ölümüne, çok büyük çapta yıkıma, kısacası büyük bir felakete neden olabilirdi.
Çok şükür, bunların hiçbiri olmadı. Hem can kaybı hem yıkım çok sınırlı oldu.
Çok değil, daha iki yıl önce Adıyaman’da gerçekleşen depremden dolayı şampiyon evlatlarını enkaz yığını altında kaybeden yüreği yanık bir toplumun mensupları olarak deprem bizde derin travmalara yol açsa da bir gerçeği hep hatırlamamız gereğini de ortaya koyar.
Bu gerçek depreme dayanıklı yerleşim yerleri inşa etmemiz gerektiğidir. Bu durum 3355 km2’lik nispeten küçük bir alanı yönettiğimiz gerçeğiyle birleşince, aslında depreme dayanıklı bir ülke inşa etmemiz demektir.
Özetle, depreme karşı hazırlıklı, dayanıklı ve hızlı toparlanabilen bir ülke demek olan depreme dayanıklı ülke kavramının birkaç bileşeni bulunur.
Sağlam ve güvenli yapılar, risk analizi ve planlama, toplumun bilinçlendirilmesi, erken uyarı ve müdahale sistemleri, dayanıklı altyapı ve ulaşım bu bileşenlerin başlıcalarıdır.
Nüfus ve yoğunluğun özellikle üç büyük şehirde toplandığı düşünülürse, özellikle buralarda belediye yönetimlerine ciddi görev düştüğü şüphesizdir.
Ancak, bu işin yalnızca belediye yönetimlerinin yönetim becerisi ve kapasitesi ile çözülemeyeceği, mutlaka merkezi yönetimin de ciddi katkı koyması gerektiği de şüphesizdir.
Örneğin, bir deprem sonrasında enerji, ulaşım ve iletişim altyapısının çökmemesi, kısa sürede toparlanıp yeniden faaliyete geçmesi esastır.
Bu nedenle KIB-TEK, iletişim şirketleri ve Ulaştırma bakanlıkları arasında ciddi koordinasyon sağlayacak örgütlenmeler de şimdiden düşünülmelidir.
Onca büyüklüğüne karşın Kamçatka’da ciddi olumsuzluklar yaşanmaması bunların önceden başarılması nedeniyledir.
Başkasının başarılarından ders çıkarmak, akıllı yönetimlerin en nitelikli özelliklerinden biridir.