Erenköy

Abone Ol

Geçtiğimiz 8 Ağustos günü 61. yıldönümü anılan Erenköy direnişinin, hem Kıbrıs Türk tarihinde hem de Kıbrıs’ın genel tarihinde kilometre taşı niteliğinde çok önemli bir tarih olduğu kuşkusuzdur.

Aslında, 21 Aralık 1963 olaylarıyla birlikte eyleme geçip kendi iradesini Kıbrıs Türk toplumuna zorla kabul ettirmeye çalışan Kıbrıs Rumları 1964 yılında Erenköy’e gelene kadar pek çok yerde örgütlü Türk direnişiyle karşılaştı.

Örneğin, Lefkoşa, Limasol, Baf gibi ilçe merkezlerinde ve bunlara bağlı köylerdeki yerel Türk direnişi sayesinde Mart 64’te BM adaya konuşlanmak zorunda kaldı.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üç garantör devleti olan Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan yanında başta ABD olmak üzere BM’nin önde gelen ülkeleri Kıbrıs sorununu çözmek için mesai harcamaya başladı.

Böylece Kıbrıs uluslararası güç dengelerinin yörüngesinde yeniden şekillenirken, ortaya ABD yetkililerinin taraflara sunduğu Acheson Planı çıktı.

Planın özü, Karpaz yarımadasında ada topraklarının yüzde 5’ine yakın küçük bir bölümünü Türkiye’ye egemen üs olarak verme karşılığında adanın Yunanistan yönetimine devredilmesiydi.

Bir başka anlatımla, yüzde 5’lik küçük bir dilim karşılığında Enosis gerçekleşecek, ada Yunanistan’a verilecekti.

İşte Erenköy bu konjonktürde verilen bir direniş mücadelesidir.

Daha önceki direnişlerden bir diğer temel farkı da, Türkiye’de ve İngiltere’de okuyan üniversite öğrencilerinin de bölge halkının yerel direnişine katılarak Kıbrıs Türk toplumunun bütününün direnişi niteliğinde olmasıdır.

Bugünden 61 yıl öncesine bakarak, Rum toplumu lideri Makarios’un o konjonktürde Erenköy bölgesine saldırı emri vermesi ve Kıbrıs Türk toplumunu topyekün bir direnişe yöneltmesini nasıl okumak gerekir?

Sorunun iki cevabı var aslında. Birincisi; Makarios adanın yüzde 5’ini bile Türkiye’ye bırakmayacak kadar maksimalist bir liderdi. O kadar hırslıydı ki Türkiye’nin hava müdahalesiyle verdiği destekle Kıbrıs Türklerinin bir direniş destanı yazabileceğini hesaplayamamıştı.

Bu cevap elbette bizim Resmi tarih tezimizle de uyumludur ama sorunun ikinci bir cevabı da var.

O da şu: Makarios BM’nin Mart 64 kararı ile birlikte ortak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin nitelik değişimini uluslararası camiaya da tescilletmiş, artık bir Rum Cumhuriyetine dönüşmüş Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olmuştur. Bu cumhuriyete Kıbrıs Türkleri dahil olmak isterlerse artık ancak azınlık olarak dahil olabileceklerdir. Bu da zaten zamanla gercekleşecektir.

Azımsanmayacak liderlik özellikleri taşıyan Makarios'un bütün EOKA liderlerini Erenköy’e Türkleri “denize dökme şenliklerini canlı izlemeye davet etmesi” ancak bunların Türk uçaklarının bombalarıyla bozguna uğramış bir şekilde kaçacak yer araması belki de böylesi bir gizli planın ürünüdür.

Sonuçta, Makarios’un saldırı niyeti ne olursa olsun, onun iradesinden bağımsız olarak Erenköy, Kıbrıslı Türklerin Türkiye’nin desteğiyle Rumların her türlü saldırısına direnebileceğini göstermiş, 20 Temmuz 1974’e kadar ulaşabilmenin somut dayanağı olmuştur.

Bu niteliğiyle Erenköy, toplumları toplum yapan, tasada ve kıvançta ortak olmanın , ortak bir mücadeleyi başarıyla gerçekleştirmenin simgesi de olmuştur.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }