Birileri otursa ve “KKTC’ye nasıl büyük bir zarar verebiliriz?” diye düşünse, akıllarına ilk gelecek şey üniversitelerimizi zor durumda bırakmak ve onları çökertmek olurdu. Zaten üniversitelerin ülkemiz ekonomisine katkıları çok iyi bilindiği için komşunun siyasi elitlerinin propaganda makinesi senelerdir üniversitelerimizi yıpratmakla uğraşıyor. Bazı Batı ülkelerinin önyargılı yaklaşımları da cabası. Ama onların veremediği zararı biz, kendi ellerimizle veriyoruz.
Özellikle geçen yıl KKTC üniversitelerinin öğrenci kabul ettiği yaklaşık 57 ülkeye önce fiili vize ardından da çifte vize uygulamasına geçilmesi tarihe geçecek kadar hatalı bir karardı. Bu 57 ülkeden adaya 18.214 öğrenci geliyor ve bu rakam aşağı yukarı uluslararası öğrenci sayısının yüzde 70’ine tekabül ediyor.
2015 yılında yalnızca Nijerya ve Ermenistan’a yönelik konulan vizenin 57 ülkeye birden uygulanması son derece ilginç ve düşündürücüdür elbette ama asıl tuhaf olan, bu karar alınmadan önce hiçbir üniversiteyle, üniversitelerin paydaşlarıyla ve hatta milli eğitim bakanıyla bile görüşülmemesidir. Biz yaptık oldu anlayışıyla alınmış ve adeta bir dayatmayla uygulamaya konulmuş bir karar bu.
Anlaşılan o ki KKTC İçişleri Bakanlığı ile Türkiye’den Göç İdaresi, oturup anlaştılar ve bir oldubitti yarattılar. Hatta bu konuda TC Lefkoşa Büyükelçiliği’ni bile yanlış yönlendirerek öğrenci akışını bir anda kestiler. Üstelik çifte vize genelgesinin yayınlandığı günlerde komşumuzun Üçüncü Dünya ülkelerine, yani bizimkilerin çifte vize uygulamasına geçtiği ülke öğrencilerine burs vereceğini açıklaması da manidardı.
Halbuki uluslararası öğrenci sayısını arttırma yönünde çalışmak, KKTC’nin yıllardır uyguladığı bir devlet politikasıydı. Çifte vize kararından beri üniversitelerimiz çok zorlu ve kritik bir sürecin içindeler. Bu kararı alanlara sormak lazım, üniversitelerle ilgili bu denli hayati bir kararı, üniversitelere ve eğitim bürokrasisine danışmadan almanın mantığı nedir? Neden bu kadar acele ettiniz?
Varsayalım ki aldığınız karar son derece doğru ve yerinde bir karar olsun. Karar uygulanmadan önce üniversitelere alternatif çözümler üretmeleri, yeni duruma uyum sağlamak için altyapılarını tamamlamaları için neden zaman vermediniz? KKTC üniversiteleri zaten izolasyon altında, ikinci ve daha beter bir izolasyonu da İçişleri Bakanlığı eliyle kendimiz uyguluyoruz. Gerçekten inanılmaz.
Konuyla yakından uzaktan alakası olmayan bir bakanın da alınan kararı “Bize de Paris’te öğrenci gelecek” diye son derece alaycı biçimde savunması da işin garip taraflarından birisi olmuştur. Halbuki mesele şaka kaldırmayacak kadar ciddi bir meseledir.
Vize uygulaması kararını alanların savunması da şu: Bazı yabancı öğrenciler ya da öğrenci gibi ülkeye girenler insan kaçakçılığı başta olmak farklı suçlara karışıyormuş. Yahu öyleyse bu işi içeride çözün, siz ne biçim devletsiniz demezler mi adama? “İçerideki asayiş sorununu çözemiyorum o yüzden çifte vize uygulamasıyla tüm kapıları kapatıyorum” anlamına gelen bu kararın akılla fikirle izah edilir bir tarafı olamaz. İnsan kaçakçılığı yapan varsa gider yakalar, kulağından tutup atarsınız. Binlerce kişiye toptan insan kaçakçısı ya da kriminal kişi muamelesi yapmak neyin nesidir?
İşte bunun adı ilkel siyasettir. Medeni ülkelerin aksine kuralları ve kurumları oturmamış bizim gibi ülkelerde rastlanır.
Bu karar alındı da sonuç ne oldu peki? Her şeyden önce üniversitelerimizde öğrenci açığı oluştu. Bizim kapıdan sokmadığımız öğrencilerin çoğu Türkiye’deki üniversitelere kayıt oldular ve orada okumaya başladılar.
Bunu bu kararın altına imza atanlara ve onaylayanlara, tüm KKTC hükümetine ve Cumhurbaşkanına soruyorum? Sizin niyetiniz nedir Allah aşkına? Üniversiteler kapılarına kilit vurursa neler olur tahmin edebiliyor musunuz? Komşunun siyasi elitleri bu karar sayesinde zil takıp oynasalar yeridir. Üniversitelerimize yatırım yapanlar ise kara kara düşünüyorlar.
Cumhurbaşkanı, YÖDAK’a yaptığı siyasi atama ile zaten yüksek öğretime dair bakışını net bir şekilde ortaya koymuştu. “Üniversiteleri UBP açtı, Tatar kapatacak” algısı boşuna oluşmadı yani.
Üniversitelerin birçoğunda eğitim öğretim, araştırma ve nitelikli çabalar uluslararası alandan çok geride mi? Maalesef öyle. Yüksek öğretimi yıllardır sadece eğitim-öğretimle yani öğrenci mezun etmekle sınırlı tutmak belki de en büyük hatamızdır. Oysa buna ek olarak, belli üniversitelere misyon vermek yoluyla araştırma, yayın ve buluş yapma konularında ilerleyecek bir ihtisaslaşma katmanı kurulması gerekiyordu. Bunu yapamadığımız gibi, üstüne bir de öyle ya da böyle yürüyen eldeki sistemi dinamitleyecek kararlar almanın, kendi bacağımıza kurşun sıkmaktan hiçbir farkı yoktur.