Ülkemiz birçok yanıyla dökülüyor, görebilen için gerçekten durum berbattır…

   Bir tarafta beceriksizlikler, iş bilmezlikler, diğer tarafta yolsuzluklar, usulsüzlükler, yasadışılıklar, rüşvet iddiaları…

   Bir süreden beridir kamuoyu hep bu yolsuzluk, usulsüzlük iddialarıyla çalkalanıyor.

   Bazıları iddiadan da öte polis soruşturması altında, mahkemelik de oldu.

   Polis, son zamanlarda bazı bakanların icraatlarını soruşturuyor.

   Biraz kaşınabilse, bazı şeylerin üzerine gerçekten gitmek istense neler çıkacak neler…

   O bir gerçek ki ülkede çok ciddi bir çürüme var…

   Bir şeylere ulaşmak veya bir şeyleri elde etmek çok kolaylaştı, işte bunun için de birçok değerin, birçok kavramın içi boşaltıldı.

   Her şeyin içini böyle boşaltır, basitleştirir, değersizleştirirsen, oraları başarılarıyla değil, fiyaskoları, başarısızlıklarıyla anılır.

   Hak edenin önemli yerlere gelememesi, herkesin her şeyi yapabileceğinin sanılması ciddi bir sorundur ve bu durum ülkeyi perişan ediyor.

   Kalite yok oluyor, birçok alanda, fiyaskolar, yolsuzluklar, usulsüzlükler hız kesmiyor…

   Mesela üniversitelerdeki duruma bakın… Arka arkaya üniversitelerde istenmeyen şeyler oluyor, yönetici pozisyonuna getirilen kişiler oralarda yolsuzluk yapıyor, çalıştığı yeri soyuyor, sahte diploma veriyor, parayla diploma satıyor.

   Yönetici konumundaki kişilerin üniversitelerde yolsuzluk yapmasının pek çok nedeni var ama en önemlisi kalitesizlik ve denetimsizliktir…

    Üniversite enflasyonu yaratmışsınız ve bir de bunları denetleyemiyorsunuz.

    Ciddi bir denetim olsa, üniversite yönetimleri Eğitim Bakanlığı’nın ve Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu’nun (YÖDAK) nefesini ensesinde hissetse yolsuzluklara yeltenir, sahte diploma verebilir mi?

    Ancak denetleyici makamlar, tabela kurumuna dönüşünce böyle olur.

    Denetim yapacakların tabela kurumuna dönüştüğü yerde, bazı üniversitelerin de tabela üniversitesi olması şaşılacak bir durum değildir.

    Birkaç yıl önce bir YÖDAK üyesinin diplomasının sahte olduğu anlaşılıp görevden alınmışken, aylardır da YÖDAK Başkanının diplomasının sahte mi gerçek mi olduğu tartışılırken, bu konu mahkemelik de olurken, bir üniversitede parayla sahte diploma satıldığının ortaya çıkması manidardır.

    İşin kötü tarafı nedir biliyor musunuz? Arka arkaya üniversitelerin yolsuzlukla anılması, yöneticilerinin mahkemelik olması ülkedeki tüm üniversitelere zarar veriyor.

    Bu olaylar, mahkemeye düşen bu yolsuzluklar, gazetelere, sosyal medyaya yansıyan bunlarla ilgili haberler ülkemiz için çok kötü bir propagandadır, “Üniversiteler adası” projesine ciddi zarar vermektedir.

    Kimse durup da “o üniversite yaptı, diğeri yapmadı” demez, tüm Kuzey Kıbrıs üniversiteleri için genelleme yapılır.

     Etrafımızdaki, yakın coğrafyalardaki üniversiteler rakibimizdir ve onlara bizi kötülemeleri için fazlasıyla malzeme veriyoruz.

    Ülkemiz üniversitelerinden mezun olanlar mutsuzdur herhalde, böyle kötü olaylarla anılan üniversitelerin olduğu bir ülkeden mezun olmak üzer tabii ki insanı.

    Parayla diploma satılan üniversitelerin olduğu bir ülkede ne lisans ne yüksek lisans mezunu olmanın ne de doktora yapmanın bir değeri kalır?

    Zaten bunların bu ülkede çok kolay elde edildiği ve değersizleştiği konuşuluyorken bir de diploma satma, yolsuzluğa bulaşma olayları çıktı ki genel marka değeri bir o kadar daha zarar gördü.

    Bazı yolsuzluklardan yalnızca o üniversitenin yöneticileri değil, devlet de sorumludur.          

   Devletin denetiminin ve otoritesinin olmadığı yerde tabii ki yolsuzluk, yasadışılık bulunur, tabii ki keyfilik hâkim olur, tabii ki başına buyruk tehlikeli işlerle uğraşılır.  

    Gerçekten çok yazık…  Bir toplum ileriye doğru gidecek, daha iyi olacakken, bu kadar mı kötü olabilir, bu kadar mı dökülebilir?

    Çürüme birçok tarafa yayılmış durumda, tedbir alınmazsa ki pek mümkün görülmüyor yakında her tarafımızı saracak.

     Çizilmeye çalışılan pembe tablolar, bir illüzyondan başka bir şey değildir, gerçek bir şekilde yüzümüze çarpar, çarpıyor da…

    Sloganlarla, göstermelik sözlerle, şaşalı törenlerle, övünmekle, hamasetle hiçbir yere varamayız, yalnızca kendimizi kandırırız…