Ne komşuyla barış gücünün! Yaptıkları unutulur, ne 20 Temmuz'un önemi

Abone Ol

Parantez açalım, siyasi parti, sendika, örgüt olsun durup dururken aklına estiği gibi koşarak ağlama duvarı AKEL’i ziyarete gider, dert yanar, medet umarlar. AKEL de çok sevdiğinden bizim için öneri hazırlar Başkanın onayına verir. Bizimkiler meraklanır nedir. Yahu, 1960 Cumhuriyetinin eşit egemen ortağıyız kapı gibi Uluslararası Antlaşmalar var, Anayasası var, hani 60 senedir AKEL hem diğerlerinin işgalinde. Hani zırnık koklatmazlar, yanına yanaştırmazlar, tepe tepe kullanırlar, Anayasasının bazı maddelerini kendilerince değiştirdiler, Rum Cumhuriyetine çevirdiler. Bunun hesabını onlara hem buna fırsat verenlere soracaklarına, hiç sıkılmadan gider sümüğünü çekerler el pençe divan dururlar, ağızına bakarlar. 2004’te AKEL’in attığı kazık nasıl unutulur, daha ne yapsın? Yarış yaparlar kim daha yakın. AKEL kim oldu da öneri sunar hakkımızda? Yediği bulleze bakın. Annan Planı felaketimizdi yüzde 76 HAYIR dediler, başta AKEL. 76’yı EVET’e çevirmek için neleri göze aldılar da gider gelirler yanar tutuşurlar birleşmeye, güya Federasyonla. Da, ENOSİS’çi AKEL’in ipiyle kuyuya inecekler? Vah  hallerine, asılı kalacaklar. En çok ağırıma giden iki Öğretmen Sendikasıdır. Eskiler başardı bunlar yıkar.

           Ey BMGK, Cumhuriyetin egemenliği ve yönetimi 60 yıl da Türk ortağa geçsin, cezaların iki katı Rum ortağa verilsin belki hak yerini bulur, zira suçlular 60 yıldır mükafatın tadını çıkarır, suçsuzlar da cezaların acısını çeker. Yani, 5’ler kendilerini dünyaya ayar verecek durumda mı sanırlar? Çıkarları  için bütün savaşları çıkaran dünyayı kana bulayan, ülkeleri parçalayan tarumar eden,  göçleri, huzursuzluğu, endişeyi, korkuyu yaratan onlar, saldıran yahut saldırtanlar olarak hepsinde parmakları  vardır. Dünya 5’ten büyük ama şimdi değil, olacaktır. Federasyon ısrarı Türklerin haksız cezalarının devamıdır, suçluların ortaklık Cumhuriyetini işgalinin devamıdır, çözümsüzlüğün devamıdır, Adaletsizliğin dik alasıdır.

          Nasıl yaşayacağına halklar kendileri karar verir, hiçbir Millet uşakları  değildir, korktuklarından sinmektedir. Kıbrıs meselesinde de sınıfta kaldılar, çıkarları gereği yaptıkları  haksızlıkları masum Türklere baskı yaparak kabul ettirmek suretiyle örtmek isterler. Haklı tarafın  değil, suçluların darbecilerin saldırganların ENOSİS’çi canilerin yanında dururlar. 3 aylık 186’nın miadı çoktan doldu, 59 sene 5 ay oldu (713 ay), ey Güvensizlik Konseyi, biz suçlu değiliz, suçlular darbeciler kucağınızdadır.                                              

          49 Yıl bir gün önce 15 Temmuz 1974 Pazartesi günü, EOKA-Yunan Cunta askerleri birlikteliğinde işgaldeki Kıbrıs ortaklık Cumhuriyetine, ENOSİS için durumun müsait olduğu düşüncesiyle ikinci darbe yapıldı. Amaç, henüz zamanı değil diyen CB Makarios’u devirip acele hedefe ulaşmaktı. Cumhuriyet, 21 Aralık 1963’teki ilk darbeyle işgal edilmiş lakin ENOSİS ilan edilmemişti. Hazırlıklar aylar öncesinden başlatılmış her gece birkaç Polis karakolu bombalarla berhava ediliyordu. Türkler büyük tehlike altında olduğu için alarm durumundaydık. Darbeciler CB sarayını tanklar toplarla darmaduman ettiler, yüzlerce Makariosçu asker, polis ve solcu sivilleri katlettiler, hatta Makariosu öldürdüklerini duyurup yerine terörist başı Sampson’u atayıp ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyetini’ ilan ettiler, (TV’de bizzat gördüm) silahları Türklere çevirdiler.

           Kıbrıs Türk Halkı yediden yetmişe kadını erkeği savunma için hazırlık içindeydi, tehlike büyüktü  yok edilmek istendiğinin farkındaydı. Gazimağusa Sakarya Türk bölgesi halkı olarak bölge çevresinde önceden kazdığımız irtibat hendeklerinde her mahalleli genç-yaşlı erkekler kendi mahallelerini savunacağı yerlerde sivil kıyafette hazır beklemekteydik. Zaten 15 Temmuz EOKA-Yunan darbesinden itibaren gece gündüz bölgede evlerin ilerisindeki tarlalarda sivil bekliyorduk, silahlarımız gerideki evlerdeydi, geceleri yanımıza alırdık. 19 Temmuz Cuma günü saat 14.00 sıraları Lefkoşa yolu boyunca tanklarla yüzlerce Rum çapulcuyla aniden kuşatıldığımızı gördük, hemen hendek içinde kum torbalarını doldurmaya başladık, silahlarımızı almamıştık.

         Daha 5-10 torba doldurmuştuk soldan tarladan sözde iki Barış Gücü Arabası tozu dumana katarak geldi önümüzde durdu. 70-80 metre uzaklıktaki düşmanı katacak yahut tarlanın ortasına yerleşecek zannedip sevindiydik. Tam tersi oldu, arabadan 7-8 silahlı asker indi bağıra çağıra geldi, torbaları tekmelemeye kasaturayla parçalamaya başladı. Siz mevzi yapamazsınız dedi komutanları. Takım Komutanımız Hüseyin Başbuğ (ben yardımcısıydım) düşmanı gösterip esas onları yollatacaksınız, onlara niçin gitmezsiniz dedi. Dönüp bir saniye baktı, gene siz mevzi yapamazsınız deyince mesele anlaşıldı, torbaları doldurmaya başladık. Torbaların üstüne çıktılar, çapa küreği almak istediler. Aramızda bir saat itişme kakışma yaşandı. Anladık ki, tankların silindir gibi üzerimizden geçmesini ister bulaşık gücü deyyusları.

         2 Kasım 1965’te Mağusa’da ve dış bölgeler Sakarya, Karakol, Baykal’da Rumların saldırıları sonucu çok şiddetli çarpışmalar oldu. Bu saldırılardan nedense söz edilmiyor. Altı yedi ay öncesinden  Kale içinde Hazır Kuvvetten gönüllü olarak gitmiştim takviye olarak 15 kadar arkadaşla. Namık Kemal Lisesi, Evkaf Apartmanları işgal edildi, NKL koruluğu Larnaka Yoluna şimdiki Baykal çemberine kadar yüzlerce çapulcu yerleşti, Mağusa köprüsü ağzına kadar anayol Rum polislerince sarıldı, tüm yollar tutuldu, bağlantılarımız kesildi. Şehitler yaralılar verdik. Sonuçta bir mutabakat imzalandı. Hisarların üstü dahil tüm Türk dış bölgeleri mevzilerini yıkacak, silah gösterilmeyecek, Mücahit, Polis üniformalı görülmeyecek. Baykal’dan Hendeğe Kurtuluş Tünelini bu çatışmalardan sonra kazmıştık iki yıla yakın çok çok gizli. BG, Mutabakatı bahane etmişti, ama tanklarla toplarla askerlerle Türk bölgelerinin kuşatılmasını normal gördüler, Rumlara serbest Türk bölgelerine girin, kesin biçin, silindir gibi ezin dercesine. Barışı, katlettirerek sağlayan Güç! 

         Evim, Lefkoşa yoluna taraf en uçtaydı, mevzileneceğimiz yerin az gerisinde tanklara açık  hedefteydi. Kuşatıldığımızda, eve gittim eşime derhel çocukları alıp diğer sokaktaki annesine oradan sığınağa gitmelerini söyledim. Oğlum 8 aylık, kızım 12 Temmuz 1970 doğumlu.

        Gece olunca zifiri karanlıkta mevzilerimizi doğru düzgün yapamadık, gene uykusuz sabahladık.  20 Temmuz sabahı hava ağarmadan mahalleli arkadaşları Takım komutanı Hüseyin Başbuğ bir şeyler atıştırmak için evlerine gönderdi. Evimden düşmanı görebildiğim için tek ben kalmıştım. Koştum karpuz hellim ekmek alıp kapı önüne sekiye oturdum, radyoyu açtım, Marş çalıyordu. Az sonra komşum mevzi arkadaşım Kemal geldi, gel otur kes ye dedim, oturdu. Birazdan Denktaş babanın anonsu radyoda. Fırladık, arkadaşlar da koşarak geldiler mevzilere.

         Lefkoşa yolunda Maraş tarafından sayısız otobüs, kamyon, kamyonet, romörklü traktörler  dolusu erkek Rum geçmeye başladı, 2 saatten fazla sürdü. Yenişehirden dönerler Karakol kampına gidip silahlanırlar ve  Lefkoşa’ya doğru giderlerdi. Bu arada iki Türk Jeti geçti üstümüzden Maraş’a doğru sonra döndü. Hemen tarlaya flamaları koyduk. Çok geçmeden şiddetli çatışmalar başladı. Sakarya cehenneme döndü, sanki da elleri tetikteydi. Bir süre sonra Kemal arkadaşımız yanımızda Şehit oldu. Mevzi deliğinden giren kurşunla anlından. Karanlık olunca arkadaki eve taşıdık. Takım Komutanımızla üçümüz ayni mevzideydik. Diğer mevzilerimizde de Şehitler yaralılar verdik. Toplar, havanlar, dumdumlar, ağır makineli tüfekler ne ararsan, hiç susmadı, toz duman, ana baba günü. Hava şimdikinden çok sıcaktı sanki.

         Akşam üstü BG komutanı bölgeye geleceği için çatışmalar yavaşladı. Rumlar göndermiş, silahları teslim edip teslim olalım, büyük taarruza geçecekler hepimizi öldürecekler deyiverdi BG komutanı. Reddedilince kadın çocukları teslim edin dedi, gene reddedilince hepiniz öleceksiniz deyip s..tirip gitti. Çatışmalar olanca şiddetiyle başladı. Gecenin bir saatinde Okul düştü düşman içeri girdi haberi geldi çok tedirgin olduk. Karanlıkta ikmal ve haber ulaştırırken Sakarya açık bölge olduğundan çok tehlikeliydi. Gece çatışmalar azaldıydı.

          Gece yarısından sonra emir geldi kaleye çekilelim, kabul edilmedi, ısrar edildi Türkiye’nin emridir denince kabul edildi. 0rantısız güç kullandılar milim gerilemedik. 1955’lerden beri düşmanın gözüne diken olan Sakaryalılara çekilme konusu ağır gelmişti, hiç beklemezdik. Güzergah tespitine çıkıldı, önce kadınlar-çocuklar-yaşlılar, sonra da saat 02.04 arasında da Mücahitler. Mücahitler derken bölgenin terhis olan eski Mücahitleriydi. 15-70 yaş arası esnaf, işçi, bakkal, öğrenci  vs. Benimle  beraber 3 polis.

         Bizim takımın mevzilerini dolaştım anlattım, hazır olmalarını silah ve malzemeyi de almalarını söyledim. En son ben, kaynanam, Kadir Yüzbaşı, Zeka Parlan bölgeden ayrıldık. Geride Şehitlerimizi bırakarak. Çekilme başlı başına bir muammaydı, maceraydı, çatışmadan daha büyük heyecandı, Rum mevzileri arasından insan boyunu aşan tümsekli taşlı dikenli tarlalardan karanlıklarda. Yaşlıca komşu kadın kızımı elinden tutarak düşe kalka giderken herkesin birbirini kaybettiği  o kargaşada düşüp ayağını burkmuş, çocuğu taşıyamadığı için orada bırakmış. Çocuk dikenli tarlada uyumamış ve daha sonra geçen Mücahitlerden biri ağlamasını duymuş ensesine bindirip kaleye getirmiş. Topallayarak gelen komşu kadından durumu öğrenip ağlamakta olan eşime teslim etmiş, yoksa şimdi yoktu. Ailemi 3 gün sonra gördüm, durumu öğrendim. Sağlı sollu düşman arasından sıyrılıp geçmek Allah’ın yardımıydı, mucizeydi, hala onca yolu nasıl geçtik muamma. Ses çıkmasın diye anneler çocukların ağzını kapalı tutardı.

          Son çekilen biz 4 kişi öyle macera ve tehlikeler yaşadık ki uzun hikaye. Karakol çukurlar bölgesine girdiğimizde iki Rum askeriyle karşılaştık, dip dibe. Onlar oradaydı biz gittik yanlarına  görmeden karanlıkta. Karakol Mücahit’i sandık ben konuştum da, ‘naparsınız be arkadaşlar burda,  hade emir geldi Mağusaya gidiyoruz, hepsi gitti’ dedim seslenmediler, dipdibeydik, belki korktular bilmem, biraz durdular sonra limana taraf yürüdüler. Seslendim ‘Nereye gidersiniz, gelin bizimle, o tarafta Rum mevzileri var’ dedim, karanlıkta kayboldular. Kaleye çekildikten sonra öğrendik Rum olduklarını, zira Karakol bölgesi bir gün önce öğleden sonra çekilmiş. İrtibat, savaş başlarkenden kesildiydi. Karakol merkezine giden havara yola çıktığımızda gelen kalabalık askerleri görünce Kadir Yüzbaşıya ‘ iyi oldu beraber çekiliriz, bekleyelim daha güçlü oluruz’ dedim. Bereket bana uymadı, ‘çok kalabalıktırlar, duyman gürültüyü azlık daha iyi, sessiz’ dedi, iyi ki beklemedik düşmandılar. Düşman mevzilerinin dibinden Fakirhane önünden geçmek zorundaydık.

          Sakaryalılar olarak Çifte Mazgal’a görevlendirildik, siviller de, ayrıca kale içinden siviller de vardı,  tıklım tıklım duracak yer yoktu, üst üstte. Çocuk ağlamaları, bombalar yağmur gibi, toz toprak, karanlık açlık susuzluk, bebekler yaşlılar, Mücahitler iç içe. Zeminden üst tarafa 30-40 basamaklı merdivenden çıkılırdı, buraları da üst üste insanla doluydu. Mücahitlerin hareketi çok zordu. Burcun iki yanında üstü açık ve geniş boşluk vardı. Havanlar oradan düşerdi, bu yüzden çok Şehit, yaralı verdik. Sakaryalılar olarak burada daha fazla Şehit, yaralı verdik. Geceleri zifiri göz gözü görmezdi, düşman atışları ne gece durdu ne gündüz.

          Kaleye geldikten sonra saldırıların, atılan çeşitli bombaların, kurşunların, havanların haddi hesabı yoktu. Sanki hisarları yıkacaklardı, konuştuğumuzu duymazdık gürültülerden. Tabyalardan kesme kayalar düşerdi mazgala. İki bini aşkın insan burada sıkışmıştı. Burcun üst tarafında sadece Mücahitler vardı. Geriye kalan Mücahitle halkın olduğu bölüm altta zemindeydi. Tuvalet de buradaydı hendeğe inen çok basamaklı merdivendi tuvalet önü açık. Kadın erkek basamaklardan aşağıya iner yapardı tek tek, bereket ki basamaklar çoktu. Doldukça basamaklar yukarı doğru gelinirdi. İlaçlama  ne arar, öyle bir manzara ki düşünemez insan, alenen. Neyse ki açlık susuzluk vardı. Diğer halkımız da mazgallarda, mağaralarda çok zor şartlardaydı havasız, nefes almak çok zordu, karanlık, toz toprak, pislikler içinde, çoluk çocuk, yaşlı, kadın erkek, çok acı. Dr Ali Atun bey, düşman kurşunundan ölmezsek pislikten salgın hastalıktan öleceğiz demişti.

         Birinci ateş kes sonrasında mağara ve mazgallardan dışarı çıkan insanlar bir süre oldukları yere çöktüler, az sonra Şehitlerini yaralılarını duyduğunda gökyüzüne çıkan feryatları yürekleri parçalardı, bu acıları ailecek derinden yaşadık, yakınlarımız, arkadaşlarımız, vatandaşlarımız için de.

          Evlat acısını, ana baba kardeş, akraba, arkadaş acısını, can korkusunu, stresi, açlığı, susuzluğu, pislikler içinde hayata tutunmamızı, var olmak için ne bedeller ödediğimizi, ne badirelerden geçtiğimizi, ne mücadeleler verdiğimizi, nelere katlandığımızı, Anavatanımız Türkiye’nin bizim için neler yaptığını, yapmakta olduğunu da unuttu bazıları. Şehitlerini, yaralılarını, birleşmeye can attığı darbeci dostlarının bu halka neleri yaşattığını da.

         BMGK, Federal çözümde ısrarlı, eşit egemen iki devletliliği kabul etmediğini açıkladı. Türkiye’nin  bize her türlü desteği vermesine işimize karışır deyip, çok kötü suçlamalar ve hakaretlerle saldıran, veryansın eden güya solcu Federalciler bayram etti. En hayati meselede emperyallerin taraflı tutum ve kararlarına boyun eğerek hararetle  destekleyen içimizdeki çevrelerin eşit egemenliğe bile karşı çıkması çok düşündürücüdür, Emperyalleri fazlasıyla umutlandırmaktadır. 

        Ey BMGK-AB, sadece bir olaydır anlattığım, adada Türk halkına yapılanlar ortadayken nasıl da bunları yapanlara arka çıkar, koruyup kollarsınız, diğer yandan masum tarafı da yıllardır haksız cezalarla bir kenara atar baskılar yaparak tekrar kaos dolu yıllara geri götürmek için ısrarla güya birleşerek ama aslında saldırganların boyunduruğunda yama olarak yaşamamızı dayatırsınız,  çözümsüzlüğü körüklersiniz. Sorunu yaratanlar, yarım asırdır çözümden kaçanlar niçin kaçtıkları  bilindiği halde. Utanın. Yaşasın 20 Temmuz 1974.

İkinci Barış Harekatını günü geldiğinde yazacağım.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }