Seçim Öğretileri

Abone Ol

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı sandığa gitti ve İngilizlerin “landslide” dediği türden, ciddi bir farkla Tufan Erhürman’ı Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturttu.
Bu satırları yazarken Erhürman mazbatasını almış, yasal itiraz süresinin dolmasını ve yemin töreniyle birlikte yapılacak devir teslimi beklemeye başlamış durumda.

Peki bu seçim bize ve bizi izleyenlere ne öğretti?
“Sandıktan çıkarılacak dersler var” diyen Başbakan Ünal Üstel’in sözünü ödünç alarak soralım: Gerçekten de bu seçim, yalnızca bir iktidar değişimi değil, bir toplumsal dönüşümün işareti oldu mu?

Her şeyden önce, Kıbrıs Türk halkı Tufan Erhürman’ı böylesine bir farkla seçerek dünyaya önemli bir mesaj verdi. Halk, doğduğu yerden çok doyduğu yere göre bir aidiyet geliştirdiğini; birlikte düşünme ve birlikte karar verme iradesini ortaya koydu.
Adanalı ile Baflı’nın, Karadenizli ile Leymosunlu’nun aynı refleksi göstermesinin bir nedeni olmalı değil mi?

Bir diğer ders ise şu: Artık KKTC’de “takım tutar gibi” siyaset devri kapanıyor. Telkinle, aile baskısıyla ya da kişisel çıkarla oy verme dönemi sona eriyor. Halk artık kendisine rağmen siyaset yapılmasına izin vermeyecek. Siyasetçiler halkın isteğini duyacak, onun beğendiği gibi davranacak. Aksi hâlde, olacak olanı gördük zaten.

Erhürman da bunun farkında. Seçim sonrası yaptığı açıklamada, kendisine oy verenlerin yalnızca CTP’liler ve TDP’liler olmadığını; UBP, DP ve YDP seçmenlerinden de ciddi destek aldığını söyledi. Bu, aslında “yeni CTP”nin yol haritası için önemli bir ders niteliğinde.
Belki başka bir yazıda uzun uzun ele alınmalı ama şunu kısaca not etmekte fayda var: Bu seçim, CTP için bir “seçim kazanma reçetesi” olarak bir yerlere yazılıp saklanmalı.

Erhürman, seçime Kıbrıs Türk halkının temel hassasiyetlerini dikkate alarak girdi. Bunların başında Türkiye ile ilişkiler ve güvenlik endişeleri geliyor.
“Türkiye ile kavga etmedim, etmem” diyerek, güvenliğin Türkiye’nin garantörlüğüyle sağlanabileceğini ve bunun kendi “olmazsa olmazı” olduğunu açıkça ifade etti. Bu iki söylem, seçmenin içini rahatlattı.

Kıbrıs sorununa gelince: Erhürman, rakibi Ersin Tatar’ın “federal çözüm eşittir ölüm” temalı kampanyasına dogmatik bir cevap vermek yerine, esnek ama ilkeli bir yaklaşım benimsedi. “İki devletli çözümün altını doldurun, konuşalım” derken bir yandan da Tatar’ın bu model hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığını ima etti.

Bu iki temel kaygı Türkiye ile ilişkiler ve güvenlik, giderildiğinde, Erhürman’ın bilgisi, nezaketi ve donanımıyla seçilmemesi için hiçbir neden kalmadı.
Hükümete duyulan öfke de eklenince, sandığın sonucu kaçınılmaz oldu.

Bu arada, Ulusal Birlik Partisi, Yeniden Doğuş Partisi ve Demokrat Parti’nin de bu seçim sonucundan birtakım dersler çıkardıklarından eminim. Ya da öyle olduğunu düşünmek istiyorum.
Görüşüne değer verdiğim bir dostum, “Ders çıkarmak ile ders almak arasında ciddi bir fark vardır” der.
Hükümet partilerine önümüzdeki süreçte bakarak, bu sözün anlamını hep birlikte daha iyi anlayacağız gibi görünüyor.

Seçim üzerine daha çok konuşacağız.

Oh be yazı yazmak güzelmiş.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }