Rüzgâr gibi geldi geçti farkına varamadık. “Nerdeyse “sayılmaz” deyip tekrarlanmasını isteyeceğiz de “hayır” denecek. Bu ülkenin “işe aşa paraya ihtiyacı vardır. Bir dakikanın bile değeri vardır. Ne kadar çok çalışırsak o kadar çok…
PEKİ sonra ne ne olacak dersiniz? Ki Kıbrıs Türk halkının tarihi geçmişinde bırakın çalışmayı, “hamallığı” da vardı sırtta yük taşıdığından, bir lokma bir hırka uğruna ter döktüğü de vardı hep fukara ve muhtaç olmaktan… İngiliz sömürge döneminde İngilize, sonrasında azalmış da olsa devam ettiğince Rum’a..
Tutun ki 1974’ün ertesi kendi Kuzey yurdumuzun da ayni zamanda “patronu oluşumuzun tarihi değişimidir. Bugün de o “değişim”i çok da beğenmemiş olsak eksik aksak da olsa, Kuzey’i var etme sancılarıyla devam ettiriyoruz.
BU NEDENLE uzun süredir muhalefetin (ve benim) “ha gitti ha gidecek, işte gidiyor” beklentilerini üstelik Kıb-Tek” krizine karşın boşa çıkaran UBP ağırlıklı Ünal Üstel ve koalisyon hükümeti hem yoluna devam ediyor hem de (hayret ki hayret) KKTC için çok önemli olması gereken yatırımları gerçekleştireceğini, bazılarını da gerçekleştirdiğince yoluna devam ediyor..
***
NİTEKİM bunlardan bir kaçını geçen hafta müjdelediydi. “Olmazsa olmaz” dediğince “bunlar olacak” diyen başbakan Sn. Üstel’in son vaatleri arasında artık bıçak kemiğe dayandığınca TC’den kablo ile elektrik sevki de vardı, KIB-TEK’i yaşatma vaadi de.. Hatta 25 Haziran seçimlerine bile gidileceğinin sözünü veriyordu..
BU ARADA Hükümetin Bakanları da geleceğe yönelik projelerini ortaya koyuyorlardı ki “Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı (çok konuşan) Sn. Erhan Arıklı da kapsamında, benim de derdi davam olan Gazimağusa limanının proje kapsamında olduğunu açıklıyordu.
TUTUN ki KKTC de restorasyon dönemi başlatılmak isteniyordu. Fakat:
***
HÂLÂ İSTENEN YERDE DEĞİLİZ! Ki KKTC’nin sadece topografik yapısını değil, doğasını da tahrip ettik! Etmeye de devam ediyoruz. Birincisini “üniversite öğrencileri kisvesi altında yurdu sorma gir hanı yapan 3. Uyruklularla; ikincisini yani doğasını kötü yönetimleri sonucunda kendi yönetimlerimiz ve biz yurttaşları sayesinde!
VE yazık hâlâ bu tahribatları yaratmaya devam ediyoruz!
***
Çocuktuk büyüdük ne zaman bir kabahat yapsak bizi hep “başına taş düşecek,” “başımıza taş düşecek” lafları ile korkuttulardı.
Doğrusu ben çocukluğumda da “başıma niçin ve nereden taş düşecek” gailesi ile büyüdüm.
Sonra anladım ki çocukları, insanları “olumsuz davranışlardan” vazgeçirmek için “büyüklerin” Allah’ı da yalanlarına ortak yaptıkları uydurma bir başka yalanmış!
OYSA hakikatmiş da! Kaç zamandır “gökten başlarımıza düşecek taşlardan” söz ediliyor.. Ne denir? Allah korusun!