UBP güya ders almış...

Abone Ol

Türk basınını bugünlerde en çok meşgul eden gündem maddelerinin başında hiç kuşkusuz Hollanda’daki koalisyonu oluşturan 4 partinin liderlerinin genel başkanlıktan istifası gelmektedir.

Türk basını açısından bu haberi önemli ve dikkat çekici kılan husus, bu istifalar sonrası Hollanda’nın mevcut Adalet Bakanı Türk asıllı Dilan Yeşilgöz’ün Başbakan Rutte’nin sürpriz istifasından sonra partisinin liderliğinin en büyük adayı olması ve Partideki iktidarı ele geçirirse, erken seçimle başbakan koltuğuna oturma olasılığıdır.

Benim açımdan önemli olan husus ise yaşam kalitesi ve refah ülkesi olma yanında demokratik kültür ve anlayış açısından dünyanın zirvesindeki listenin ilk sıralarında yer alan Hollanda’daki istifa müessesesidir.

Sanılabileceğinin aksine Hollanda’daki istifaların arkasında bizde gırla olan ne rüşvet ne de yolsuzluk iddiaları bulunmaktadır. İstifaların temel nedeni mülteci kotası nedeniyle dağılan koalisyon hükümetidir. Enteresan olan ise istifalar yanında siyaseti bırakma açıklamalarının da beraberinde gelmesidir.

Hollanda’daki gibi benzeri istifalar son zamanlarda İngiltere’de de yaşanmıştır. Bu istifalar gerek kişisel hatalar gerekse hükümetteki başarısızlıklar gerekse parti yönetimindeki yanlışlık ve başarısızlıkların sorumluluğunu kabul etme ve bedeli neyse fazlasıyla ödeme basireti, dirayeti ve haysiyetinin göstergesidir.

Hollanda ve benzeri ülkelerdeki istifaların bir diğer anlamı ise oradaki siyasetçiler için her şeyden önce insan haysiyetinin geldiğini, bizdeki durumun aksine herhangi bir koltuk tutmak uğruna her şey mübah anlayışının hâkim olmadığı gerçeğidir.

Avrupa’da istifa müessesenin onur, ahlak ve haysiyet erdemleri kapsamında ne denli önem arz ettiğinin en çarpıcı örneği İsveç eski Bakanlarından Mona Sahlin’in istifasıdır. Sağcı bir gazete Sahlin’in devlet işleri için tahsis edilen kredi kartından kendisine çikolata aldığını öne sürdüğünde Sahlin görevinden istifa etmiş ve kendisini mahkemeye vermişti. Tarihe “tobleron davası” olarak geçen bu soruşturma sonucunda Mona Sahlin aklanmış ve görevine geri dönmüştü.

Bizler KKTC’de Avrupa’daki kadar istifa sonrası siyasetten ayrılma veya Japonya’daki gibi öz cezalandırmayı asla beklemiyoruz.  Ancak, bizdeki siyasetçilerin en azından şahsi hataları, hükümet başarısızlıkları ve parti yönetimindeki kifayetsizliklerinin sorumluluğunu kabul etme ve bedel ödemeye hazır oldukları erdemini görmek isterdik.

KKTC’de gerek sağ gerek sol fark etmeksizin parti liderleri kendi başarısızlıklarının ve kifayetsizliklerinin sorumluluğunu kabul edip istifa etme erdemini göstermek yerine aksine koltuk ve makam hırsı nedeniyle seçmenin ve halkın aklı ile alay edercesine kendileri dışında herkesi başarısız göstermeye çalışmakladırlar. Bunun en bariz göstergesi, 2023 Haziran ayında bir milletvekili için yapılan ara seçim sonuçlarına ilişkin partisel değerlendirmelerdir.

İktidara alternatif olarak siyaset yapan CTP, ara seçimdeki bir milletvekilini kazanmasına rağmen, UBP gibi seçmeninin büyük bir bölümünü sandığa getirememiş ve toplamda koalisyon oylarının muhalefet oylarından fazla olduğunu görmezlikten gelerek seçim sonuçlarını temelsiz olarak değişim ve erken seçim mesajı olarak yorumlamıştır.

En büyük kitle partisi olan UBP, hükümet imkânlarına rağmen seçimi kaybetmenin hesabını vereceğine ve istifa gibi erdemli davranış gösterileceğine seçim sonucunu ‘halkın seçim istemediği ve icraat beklediği’ yönünde yorumlama gafletine düşmüştür.

UBP’ de hegemonların ve sözde siyasetçilerin makam ve koltuk için methaldar oldukları entrikalar ve sineye çektikleri antidemokratik uygulamalar düşünüldüğünde; Hollanda’daki gibi erdemli duruş sergilemeleri elbette beklenemez. Ancak, UBP’nin bekası açısından en büyük kitle partisinin hükümette olmasına rağmen neden milletvekilini kaybettiği? Başbakanın göreve getiriliş biçimine partilinin ne ölçüde tepki gösterdiği? UBP’de değişim istenip istenmediği? Halkın UBP’nin icraatlarından ne ölçüde memnun olduğu? Sandığa gitmeyen seçmen ve UBP’lilerin partiden hangi yönlerden şikâyetçi olduğu? Seçim öncesi imtiyazlı 70 kişiyi istihdam etmekle UBP’li ve diğer seçmenden ne ölçüde tepki alındığı? Seçmen UBP’den icraat bekliyorsa neden sözde istikrar için UBP’ye bir milletvekili kazandırmadığı? gibi soruların bilimsel ve rasyonel temelde yanıtlanması ve gereğinin mutlaka yapılması gerekmektedir.

Sonuç olarak; bir ülkenin kalkınmışlığı, yaşam ve demokrasi kalitesi o ülkede siyaset yapanların onurlu davranış, ahlak ve sözde değil özde olan vatan ve millet sevgisinden ayrı düşünülemez.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }