​​​​​​​UZAYAN GREVLER VE OKUL AİLE BİRLİKLERİ

Abone Ol

   Bir süredir orta dereceli okullarda sürdürülüp götürülen grevler nedeniyle bir kez daha tanık olduk: Bu ülkede “Okul Aile Birlikleri” işlev ve yetkileri ile asıl olmaları gereken yerde değillerdir!

   Ki günlerdir okullardaki grevler nedeniyle velisi oldukları çocukların eğitim öğrenim kaybı yanı sıra “programlı düzenlerinin” de bozulduğu tedirgin bekleyişlerde; tarafların uzlaşmasını ve yeniden okulların açılmasını beklemektedirler! dönmeyi beklemektedirler…

   Üstelik “velisi oldukları öğrenciler nedeniyle kendi aralarında seçip görevlendirdikleri yasallığı olan “Okul Aile Birliklerine” karşın!

   Kİ İNSAN SORAR: “Eğer her biri aynı zamanda birer “sivil toplum örgütü” olan bu “Okul Aile Birlikleri” üstelik devlet tarafından” eğitim öğrenimin “tescilli, sorumlu ve yetkilileri” olarak hem de veliler tarafından seçilerek göreve getirilmişlerse; günlerdir sürdürülen grevlerin neresinde, hangi yetki ve işlevle “asıl vardırlar?

   Kİ OLAYI açmadan hatırlatayım. Amerika’da, bazı batı ülkelerinde “Okul Aile Birlikleri” sadece okullarına parasal bağışta bulunanların peşinde koşup, piyangolar tertipleyip, yemeli içmeli eğlenceler düzenlemezler!

   Zaman zaman velisi ve sorumlusu oldukları okulların masa sandalye ihtiyaçlarına, onarımlarına falan katkıda bulunmakla kalmazlar!
   RESMEN “okulun eğitim öğrenim sürecinden ve öğretmenlerin durumuyla ilgili sorunlarına da muhatap olurlar, bu konularda söz hakkına sahiptiler…”

   Bunları uydurup yazmıyorum. Dış ülkelerde uzun yıllar kalmış ailelerden, oralarda bizzat gözlemlemiş arkadaşlardan öğrendim: Velisi oldukları okulların eğitim öğrenimlerinden ötesi ihtiyaçlarına, hatta öğretmen kadrolarına kadar söz sahibidirler.

   KISACA Okul Aile Birlikleri “göstermelik” değillerdir. Bu nedenle o ülkelerde öğretmenler “hak hukuk özlük haklar para” diyerek zırt pırt grev de yapmazlar zaten mesleki atama ve öteki özlük hakları ile yapısallıkları bu tip eylemlere de uygun değildir…

***

   BİR eğitimci olduğum, vakti zamanında bizim de hak hukuk derken aylarca “greve” gittiğimizin (doğru veya yanlış) bilincinde yazıyorum. Ki sendikaların yönetim kurullarında da çalıştım…

   “OKUL Aile Birliklerinin” olması gerektiği bir yana, okulun idamesini sağlamak için yetkili olmaları gerektiğine de inanırım… Sonuçta “eğitim öğrenimden sorumlu olan öğretmen ise o eğitim öğrenimin muhatabı da öğrencidir…” Bu nedenle velilerin oyları ile seçilmiş Okul Aile Birlikleri de okul “yönetimlerinin” unsurudur…

***

   BU SON grevlere bu değerlendirme ile baktığımda bir kez daha görüyorum: “Hak istemlerinde öğretmenler ile sendikaları” Eğitim Bakanlığı ile karşı karşıya gelmişler, hangi taraf uzayıp giden grevlere daha çok tahammül gösterirse o kazanacak!

   Kİ grevler nedeniyle okullar kapanmış, dersler kesintiye uğramış, öğrenciler dağılmış ama “öğretmenler sendikaları ile Eğitim Bakanlığı” ringe çıkmış boksörler gibi gardlarını almışlar birbirlerine yumruk sallıyorlar! Dayanan kazanacak!  

***

   İŞTE BU AŞAMADA Okul Aile Birliklerinin devreye girmesi gerekirdi… Oysa medya haberlerinde en basitinden bir tepkisel haberde bile adları geçmiyor… Aksine eğitimleri kesintiye uğramış velisi oldukları çocukları için bile inisiyatif yüklenip “aracılık” yapamıyorlar! Yada öylesi bir girişim için örgütlü hazırlıkları yok sadece izliyorlar! Bu nedenle:

   KISACA DİYORUM. Eğer Kuzey’i yeniden restore edeceksek, kendi ayaklarımızın üzerinde duracağımız köklü bir altyapı oluşturacaksak ve devlet iddiasındaysak “Eğitim Öğrenim müessesini” de sadece grevler furyalarından kurtarmayı değil; başta “eğitim kalitesini” de yükseltecek tedbirler alıp kararlarını çıkartabilmeli ve “okul ile öğrenci” velileri arasındaki ilişkileri “evet birbirlerinin Eğitim öğrenimle ilgili sorunlarına bile “muhatap olacak” sorgulayacak bir bütünsellik yaratılmalıdır.

***

   KISACA TAKILDIĞIM: Bu devleti bilenler şunu da bilirler: Eğer Ankara’nın açıktan veya kapalı parasal katkıları olmasa, devre devre kalkınma üzerine projelere katılmasa, bütçe açıklarını kapatmasa, yol yapmasa, su akıtmasa (hatta yakın gelecekte rahatlıkla söyleyip yazacağız) elektrik akımı sağlamasa, kısaca, ihtiyaçlarımızı karşılamasa (ki mümkün değildir çünkü yok oluruz…) Ya kendimizi Güney’e teslim ederdik yada yeni göç yolları açar adayı terk ederdik…

   Yukarıdakileri laf ola beri gele yazmadım… Çünkü sözü “Üstel koalisyon hükümetine” getirecektim. Kendinden önce üst üste yol kazaları geçiren, seksi işler skandallarıyla epey hırpalanan UBP koalisyon hükümetleri gitti gidecek derken…

   YERİNE gelecek doğru dürüst bir “parti” de olmayınca memleketin hükümeti Sn. Ünal Üstel’e havale edildi ki ne dediydim: “Bu doktorların elinden hiç kurtulamayacak mıyız?”

   DOĞRUSU şaşırttı! Hem erken seçim hem beterince yeni kaotik dönemler bekleyenleri! Üstelik yeni proje ve “yatırımlar” da gırla… Sonuncuları dün açıklandı… Hepsi de sosyal devlet anlayışı içinde gerekli olanlar.

   … LİDERLERİ “olaylar ve insanlar” yaratıyor… KKTC de ise bir üçüncü faktör daha vardır: “Türkiye!” Sn. Üstel’in sırrı bu faktörü çok iyi kullanması olmalıdır… Önemli olan KKTC’ye sağladığı yarardır ama…

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }