Kıbrıs müzakerelerinde mülkiyetle ilgili Rum çalışma grubunda başkanlık ve üyelik yapan Andreas D. Simeu Güven Yaratıcı Önlemler (GYÖ) kapsamında “mülkiyet için iki toplumlu komite kurulması gerektiğini, bunun her iki toplumun da çıkarına olabileceğini” söyledi.
Simeu Politis’e verdiği söyleşide, zamanın geçmesinin çözüm çabalarını olumsuz etkilediğini, görüşülen başlıklar arasındaki en karmaşık konu olan mülkiyetteki durumun, toprağa dair bazı emrivakiler kalıcılaştığından, daha da kötü olduğu görüşünü ortaya koydu.
Daha çok Rum tarafının olumsuz etkilendiğini söyleyen Simeu, kullanıcı statüsünün güçlenmesi ile Rum tarafının “mal sahibi ilk söz hakkına sahip olmalı” ve “iade seçeneğine öncelik verilmeli” tezlerini zayıflattığına işaret etti.
Simeu, GYÖ kapsamında kurulmasını önerdiği mülkiyet için iki toplumlu teknik komitenin sahip olacağı bazı yetkileri de şu şekilde açıkladı:
1- "-Her iki taraftaki birbiriyle uyumlu elektronik sistemler olması, Rum tarafında yapıldığı gibi, tapu kütüğündeki verilerin elektronik ortama aktarılması için Kıbrıs Türk tarafına teknik destek verme;
2- -Kısmi kütükleri Rum tarafında bulunan, Mağusa Bölgesi (Rum tarafı) Rum malları, ara bölgedeki mülkler, Lefkoşa’nın kısmi kütüğü Rum tarafında bulunan ancak KKTC sınırları içerisinde bulunan bölgeleri, Pile vb gibi iki tarafın menfaatine çalışma yapılan bölgeler gibi siyasi komplikasyon gözlemlenmeyen bölgelerden başlanarak mülk sahipliğiyle ilgili verilerin aşamalı olarak teati edilmesi;
3- - Gerek mal sahipliliği gerek toprağa ilişkin durum, malların kullanımı vb ile ilgili bilgi teatisi ve kaydının hükümranlık alanının tamamına yayılması;
4- -Kıbrıs sorununun çözümünden önce ve çözümden bağımsız olarak mal sahiplerine hal çareleri (iade, tazminat, takas) konusunda mal sahiplerine bilgi verme yöntemleri konusunda fikir ve öneri sunma;
5- - Ortaya çıkacak bilgi ve verilerin müzakerelerin yeniden başlaması halinde, müzakereciler ve müzakere grupları tarafından değerlendirilmesi."
Andreas Simeu karşılıklı fayda hedeflediği düşüncesiyle önerisinin her iki tarafça da kabul edilebileceğine inandığını da belirtti. Önerisini Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’e, Rum Müzakereci, Meclis Göçmenler Komitesi Başkanı ve diğer paydaşlara sunduğunu, bir siyasi parti tarafından da Rum Ulusal Konseyi’ne sunulduğunu anlattı.
Simeu Kıbrıslı Türk mal sahiplerinin de hakları olduğunu veya çözümle birlikte bazı hal çarelerini talep etme hakkı bulunduğunu gözden kaçırmamaları gerektiğine dikkat çekti.
1963’ten sonra Tapu’daki mallarla ilgili işlemlerin (devir vb) Kıbrıslı Türkler tarafından yapıldığı için bugünkü Türk malı sahiplerini kesin olarak belirlemenin çok zor olduğunu kaydeden Simeu, bu konuda daha eskiden yapılan bir araştırmada Kıbrıs Türk mallarının yüzde 10’unun tapusu olmadığı, yüzde 26’sının tapu kaydının 1950 öncesinde yüzde 38’inin de 1951-1963 arasında yapıldığı sonucuna ulaşıldığını belirtti.
Simeu, Ada’nın her iki tarafında etkilenen özel mülklerin yaklaşık 2,5 milyon dekara ulaştığını, bunun toplam özel mülkiyetin yüzde 38’ine denk geldiğini belirtti. Rum tarafında kalan Türk mallarının Rum “Kıbrıs Türk Malları Vasiliği” tarafından “yönetildiğini” savunan Simeu, KKTC’de kalan Rum mallarının çeşitli kişilere tapulandığını, bu malların inkişaf ettirildiğini ve yabancı yatırımcılara satıldığını söyledi.
“Teoride, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ortaya koyduğu gibi mülkiyet hakkı mal sahibinindir.” diyen Simeu, buna karşın iki tarafın müzakerelerde, Kıbrıs sorunu çözüldükten sonra mal sahiplerinin iade, tazmin ya da takas gibi hal çarelerine hak sahibi olacağında uzlaştığını hatırlattı.
Andreas Simeu, iki taraf arasında mülkiyetle ilgili veri paylaşımının daha önce de yapıldığını söyledi. 1963’te Lefkoşa Rum Tapu Dairesi’nin Türk tarafının elindeki bölgede bulunduğunu, karışıklıktan (1963 olayları kast ediliyor) sonra Kıbrıslı Türklerin resmi kayıtların büyük bölümünü Rum tapusuna iade ettiğini , Rumlar arasında mal satışı olacağında Türk tarafındaki tapu kayıtlarının Rum yetkililerine verildiğini ve aynı gün Türk tarafına iade edildiğini ekledi.
“O dönemde böyle bir anlaşma başarılabildiyse, çözüm çalışmalarının ısınmakta olduğu bugün neden yapılmasın.” diyen Simeu, Rum mülkiyet çalışma grubu başkanı olduğu 2012’de iki taraf arasında, gerek mallar gerekse kullanıcılarıyla ilgili birçok bilgi teatisi yapılabildiğini ancak müzakerelerin çökmesiyle buna devam edilemediğini sözlerine ekledi.