Bilindiği gibi; ülkemizi kasıp kavuran, Rum yönetimini ise zevkten dört köşe yapan sahte diploma skandalları açık ve net olarak yükseköğretimde radikal önlemlerin alınması gerektiğini göstermektedir.

Sahte diploma skandalı özellikle YÖDAK olmak üzere devletin denetim ve yaptırım açısından acizliğini ortaya koyan kanıt niteliğindedir. Üniversite sahte diploma işinde o kadar aşırıya gitmiştir ki; başta YÖDAK olmak üzere devlet otoritesini hissetmediğini veya duygusal sebeplerle önemsemediğini bir nevi dellal etmiştir.   

Sahte diploma olayı aynı zamanda üniversitelerde kaliteli yönetimin var olmadığını, şeffaflık ve denetimin nerede ise bulunmadığını ve dolayısıyla asil-vekil sorunu dediğimiz yönetenlerin patronları soyduğu gerçeğini göstermektedir.

Yukarıdaki sorunlar karşısında; tartışmasız olarak üniversitelerin mali, idari, kurumsal yapılarının güçlendirilmesi ve hiçbir kurum ve kişi ayırt etmeksizin sıkı ve baskın denetimler ve yaptırımların uygulanması kaçınılmazdır.  Bu süreçte, yetersizliği, kifayetsizliği, irade koymadaki cibilliyetsizliği ve cesaretsizliği ortaya çıkan YÖDAK ya kapanmalı ya da şeffaf ve hesap verebilir olacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.

Radikal önlemler sonucunda, mali, idari, akademik ve fiziksel olanaklar açısından yetersiz bulunan üniversiteler her türlü müdahale ve baskı hiçe sayılarak kapatılmalı ve/veya birleşmelerine fırsat verilmelidir.

Yaşadığımız konjonktürün aksine siyaset kurumumuz adeta yanan ormanda mantar toplama yüzsüzlüğü yaparcasına bazı üniversitelere kıyak çekmek gayreti içerisine girmiştir.

Halen yürürlükte olan 65/2005 sayılı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yüksek Öğretim Yasasının 43(2) K maddesine göre “Yükseköğretim kurumunun, ilgili yasalar uyarınca yapması gereken yatırımlarını yapmadığının ve/veya kamu kurumlarına borcu olduğunun Bakanlık veya YÖDAK tarafından tespit edilmesi halinde yasal yükümlülüklerini yerine getirinceye kadar “Açma Ön İzni” ve/veya “Öğretime Başlama İzni” başvurusu yapamaz ve/veya önceden yapmış olduğu izin başvuruları sonuçlandırılmaz.” hükmü yer almaktadır.

Bilindiği kadarıyla bu şartı 23 üniversitenin 18’i yerine getirmiştir. Geri kalan 5 üniversite ise aslında 2 kişiye ve devlete aittir. Yani devlete olan yükümlülüğünü nispeten daha küçük üniversiteler yerine getirmesine rağmen dünyada dahi ilk 100 zenginin arasına giren bir iş adamı ile sözde millet için Vekil seçilen ve Koalisyondaki bir partinin genel sekreteri olan iki üniversite sahibi olan şahsiyet yükümlülüklerini savsaklama için yasal değişiklik talep etmektedirler. Geriye kalan diğer üniversite ise devlet eliyle yönetilen Doğu Akdeniz Üniversitesi’dir. Üniversite sahibi vekil, inşallah bu maddenin geçmesini koalisyonun beka sorunu haline getirmemiştir.

Başta hükümet mensupları olmak üzere siyaset kurumumuz işini gücünü bakmış ve şu veya bu şeklîde etkilendikleri burjuva için yasal değişiklik önermişlerdir.  Şöyle ki, geçtiğimiz hafta Yükseköğretim (Değişiklik) Yasa Tasarısı Resmi Gazete’de yayımlandı. Yükseköğretim (Değişiklik) Yasa Tasarısı’yla, “açma ön izni” ve/veya “öğretime başlama izni” alma koşulları düzenlendi. Tasarıyla, yükseköğretim kurumları, mevcut borçlarını yapılandırıp, düzenli ve zamanında ödemeleri koşuluyla “açma ön izni” ve/veya “öğretime başlama izni” alabilecek.

İçinde bulunduğumuz psikolojik ve sosyolojik ruh halinin tersine bahse konu yasal değişiklik ahlaki zafiyet (başkası ödemezse ben niye ödeyim) yaratmak suretiyle devlete olan borçlarını düzenli ödeyen üniversitelerin dahi ödeme disiplinini bozacak nitelik taşımaktadır.

Kimse kusura bakmasın ama 20-25 yılı aşmış bir üniversite halen devlete vergi vermeyerek teşvik almaya devam ediyorsa, üstüne üstlük artık devletin bazı büyük üniversitelerden vergi alması gerekirken bilakis ahalinin ekmeğinden keserek ve çalışan kesimin sosyal güvenlik yatırımları gasp edilerek borç yapılandırması yapılması tam bir aymazlık değil da nedir?  Türkiye yetkilileri de bu durumu fark etmiştir ki; “2023 Yılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması”nın bu yöndeki 1.6.1 maddesinde aşağıdaki gibi mutabakata varılmıştır:

Yükseköğretim Kurumları Mali Düzenleme Yasasında değişikliğe gidilerek yükseköğretim kurumlarına gelir, kurumlar, gümrük vergileri, belediye1ere ödenen vergiler, katma değer vergisi, çalışma izinleri, sağlık raporları gibi alınan her türlü vergi, resim, harç ve fonlarında belli bir ölçekten ve/veya yıldan sonra vergi muafiyeti uygulanmasına yönelik düzenleme getirilmesi ile daimî bir muafiyet uygulamasının ortadan kaldırılması sağlanacaktır.’

Sonuç olarak; halk tarafından sık sık tekrarlanan şu iki sözle yazıma son vermek istiyorum: 1) BİZ ADAM OLMAYIZ VE 2) YAZIKLAR OLSUN.