Atatürk Öğretmen Akademisi Öğretim Üyesi ve AÖA Sürekli Eğitim Merkezi Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Türkay Öyken 5 Haziran Dünya Çevre Günü vesilesiyle mesaj yayımladı..

Yrd. Doç. Dr. Türkay Öyken, ülkemizin sıra dağları, bitki örtüsü, denizleri ve içerisinde barındırdığı birçok canlı türü ile eşsiz güzelliklere ve biyolojik çeşitliliğe sahip olduğuna dikkat çekerek, “Fakat üzücüdür ki bunun kıymetini pek de bildiğimiz söylenemez…” dedi.

Türkay Öyken mesajında şu ifadelere yer verdi:

Çevre kirliliği, aslında her anımızı etkileyen sağlıklı bir yaşam konusu. Küçük bir ada ülkesi olmamıza rağmen birçok endemik canlı türüne ev sahipliği yapıyoruz. Endemik; yerli, yalnızca o yere ait olan demek. Ülke olarak ne kadar gelişmiş olursanız olun ne kadar zengin olursanız olun isteyip de elde edemeyeceğiniz bir durum bu. Ne kadar da değerli ne kadar da kulağa hoş geliyor değil mi?

Bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir sabah Girne Bölgesi sahil şeridinde sabahın erken saatlerinde bir yürüyüş yapmaya çıktım. Yürüyüş boyunca birçok şey geldi geçti aklımdan. İnsan beyninin en hızlı çalıştığı ve en verimli olduğu saatler sabah saatleridir. Hatırı sayılır derecede bitki ve kuş türü çıktı karşıma ve becerebildiğim kadar telefonum ile fotoğraflarını çekmeye çalıştım. Sabahın ilk ışıkları… Güneş yeni yeni yüzünü gösterdiğinden yılanlar yüzlerini yıkayıp dişlerini fırçalayıp henüz gezmeye çıkmamışlar herhâlde ki karşılaşamadık. Yılanlar… Doğal dengenin korunmasında doğanın ‘olmazsa olmazlarından’. Ne kadar tehlikeli ve korkutucu bir görüntüleri olsa da aslında birçok canlıdan daha az zararsız ve bir o kadar eşsiz. Dikkat ettiyseniz yalnızca görüntüleri diyorum. Bu yaşınıza kadar bir yılan size ne zaman? veya kaç kez kötülük yaptı ki? ‘Aslında hiç olmadı’ dediğinizi duyuyor gibiyim... Dilerseniz ben size söyleyeyim aksine doğaya yani bizlere sizin farkında olmadığınız saymak ile bitiremeyeceğim iyiliği var yılanların…

Daha öncede sizlere bahsetmiştim fakat bir kez daha günün anlam ve önemini belirtmek için yazmak istiyorum. Çocuklarımızın okul sınavları devam ediyor ve beklenen uzun yaz tatili kısa bir süre sonra başlıyor. Koskoca bir senenin yorgunluğu var dile kolay. Hepsini tek tek tebrik ediyorum. Bir de işin diğer tarafı var ki bazıları için yol göründü. Avrupa, Türkiye ve ülkemizde bulunan birçok üniversite için çocuklarınızın sınav telaşı çoktan başlamış durumda. Sayılı günler kaldı birçoğu Doktor, Eczacı, Öğretmen... gibi pek çok saygın meslek için sınavlarda ve hayatları boyunca ter dökecekler. Onca azmin sonunda bu yerlere geldiklerini düşünelim… Yoğun bir iş temposuna sahip bir kişiyi ele alalım… Hafta içi tüm gün çalışıyor bu yüzden ailesi ile gezip kafasını dağıtmak için geriye tek bir hafta sonu kalıyor. Çocuğunu alıp bir deniz kenarında oturup balık yemek, bir parkta dolaşmak veya bisiklet sürmek yani TEMİZ BİR ÇEVRE en doğal hakkı. Bunu yapabilmesi için doktor olması, çocuk sahibi olması veya yüksek tahsil alması yetmiyor maalesef. Yaş ve statü fark etmeden bu hakkımızdan faydalanabilmemiz için Biyolojik Zenginliğimizin bilincinde olup onları korumaya çalışmalıyız. Bu herkesin hakkı! Her şeyin başında ÇEVRE geliyor. Sevdiklerimiz ile bu güzel Adamızda ‘temiz düşün’ebilmemiz için çevremize saygı gösterip temiz tutmayı bir görev olarak görmek yerine alışkanlık haline dönüştürmek şart.

Çevre bilinci başta çocuklar olmak üzere insana erken yaşlarda verilmesi gereken bir konu aslında. Belki de büyüklerimiz bizlere bunu vermeyi unutmuş…

 

Çevre, yalnızca biyologlara ve çevre gönüllülerine bırakılmayacak kadar ciddi bir iş. Tehlike ve görev çanları hepimiz için çalıyor. Doğanın tümünde kirleticilerin bulaşma şekilleri ve etkileri, dolayısıyla bunların doğanın yapısı ve çevre üzerindeki izleri son yıllarda hayatın devamı bakımından büyük bir önem kazanmış durumda. Özellikle ülkemizde yaşadığımız çevrenin dolaylı veya dolaysız kirletilmesi birtakım problemleri de beraberinde getirmiştir. Ve bugün bu problemler karşımıza çevre sorunları olarak çıkmaktadır. Çevremizi o kadar çok değiştirdik ki, şimdi bu çevreye uyabilmek için kendimizi de değiştirmemiz gerekiyor. Bu konuda sebebin farkında olmadan birçok sıkıntılar yaşıyoruz. Ülkemizde çevre konusunda çok değerli kurum, kuruluş ve kişiler var. Çevre sorunlarını da biliyoruz fakat elini taşın altına koyan ne yazık ki yok. Çevre Günü yaklaşırken ‘çevre temizliği’ konusuna girmeyeceğim. Aslında çok basit bir o kadar da etkili bir şeyi de söylemeden geçemeyeceğim. Çevremizi temiz tutmak konusunda en temel en kalıcı ve en güzel temizlik hiç kirletmemektir.

Unutmamız gereken şu ki; Çevre; bizlere bırakılan bir miras değil gelecek nesillere devredeceğimiz bir emanettir.

Hala vaktimiz varken;

Temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının (Güneş, rüzgâr, jeotermal, biyoenerji vb.) kullanımı ile enerjinin etkin kullanımı ve %100 Yenilenebilir Enerjiye geçilmelidir.

Hiçbir bilimsel değerlendirme içermeyen, doğa katliamına dönüşmüş, dönüşecek olan;

-Binlerce HES yapılanmalarından vazgeçilmelidir.

-Kıyıların doldurulması ve işgaline son verilmelidir.

-Doğa dostu akıllı projeler yaşama geçirilmelidir.

-Orman alanları ile Tarım alanları mutlaka korunmalıdır.

-Tarımda ciddi teşvik ve destek programlarıyla çiftçilerimiz, tarım işçileri desteklenmelidir.

-Ülkemizin Plastik atık çöplüğüne dönüşmesinin önüne geçilmelidir.

-Elektrikli taşıtların kullanımı için alt yapı çalışmaları hızlandırılmalıdır.

Yaşadığımız pandemi doğayla barışık politikalar üretmemiz gerektiğini bize gösterdi.

Yaşamakta olduğumuz küresel krizde gördük ki; insanlık bir parçası olduğu doğanın sahibi gibi davranmaktan ve bir avuç insan topluluğunun önüne geçilmez kâr hırsı ile doğal değerleri talan etmekten ve yağmalamaktan vaz geçmez ise bugünden geleceğe insanlığın yaşamını sürdürmesi neredeyse olanaksız olacaktır.