Eski dilde ‘adabı muaşeret’ olarak bilinen görgü kuralları, evrensel birtakım ahlaki kurallara dayanmakla birlikte, her toplumun kendi saygı ve nezaket anlayışına göre şekillenmektedir. İnsanların bir arada yaşama zorunluluğu ve mümkün olduğunca catışmadan kaçınarak uyum içerisinde yaşama ihtiyacı, görgü kurallarını gerekli kılmaktadır.

Görgü kuralları da zaman ve mekandan bağımsız değildir kuşkusuz; tarihsel süreç içerisinde değişmektedir. Örneğin 19. yüzyılda bir kadın, erkekten önce selam veremezken, bugün kadın-erkek ilişkilerinin de dönüşümüyle birlikte, selamlaşma ritüelinde bir öncelik kalmamıştır. Keza 20 yüzyılda büyükler konuşurken, çocukların söze karışması kabul edilmezken, bugün tam tersi teşvik edilmektedir.

Teknolojik yeniliklerin hız kazanmasına bağlı olarak internetin, akıllı telefonların, sosyal medyanın ve benzeri dijital platformların hayatımızın her alanına sirayet ettiği ‘dijital çağ’da, kişisel, kişiler arası ve toplumsal ilişkilerimizdeki değişimler, görgü kurallarını da altüst etmiştir. Hızlı değişim ve dönüşüm dönemlerinde toplumsal norm ve kuralların erozyona uğradığını biliyoruz.

Dijitalleşmenin ve çevrimiçi iletişimin artması, genelde etik, özelde ise görgü kurallarının ihlal problemlerlerini de beraberinde getirdi. Örneğin dijital platformlarda hakaret, aşağılama, alay, yalan içeren, kişisel hakları dikkate almayan izinsiz, sorumsuz ve abartılı paylaşımlar yaygınlaşmaya başladı.

O nedenle içinde bulunduğumuz dijital çağa uygun birtakım yeni görgü kuralları ihtiyacı da ortaya çıkmış oldu. Nitekim internet ve dijital platformlar için ‘netiket kuralları’ olarak anılan birtakım görgü kuralları geliştirildi.

Dijital ortamlardaki diğer kullanıcılara saygılı, ölçülü ve yapıcı olmayı içeren bu kuralar; gerçek hayattaki görgü kurallarının sanal ortamda da geçerli olduğunu, kişisel bilgi ve özel hayata saygı gösterilmesini, abartılı paylaşımlar yapılmamasını, paylaşımların içeriklerinin doğru olmasını, mesaj gönderme zamanlamasına dikat edilmesini içeren bir dizi nezaket kuralını içermektedir.

Netiket kurallarına rağmen, sanal ortamda etik ve görgü kurallarına ilişkin ihlallerin yapıldığına sıklıkla tanık oluyoruz. Sanal ortamın yanı sıra, gerçek hayatta da özellikle dijitalleşme üzerinden yapılan görgü kuralı ihlalleri da giderek toplumsal temellere yönelik rahatsız edici boyutlara ulaşmaktadır. Üstelik bu ihlaller, netiket kurallarının ötesinde birtakım yeni görgü kurallarının yeniden tanımlanmasını da gerekli kılmaktadır.

Giderek ayrılmaz bir parçamız haline gelen akıllı telefon kullanımımız, zaman zaman diğer insanlarla olan ilişkilerimizde rahatsız edici boyutlara gelmiştir. ‘Teknoloji harikası’ akıllı telefonların iletişim ve haberleşme kolaylığı sağlamasının ötesinde, hayatımız üzerinde yarattığı olumsuz etkilere kısaca bir göz atalım:

-Ortak alanlarda cep telefonunda yüksek sesle konuşmak veya gereğinden fazla konuşmak..Diğer insanların huzurunu bozmaz mı? Bu tür davranışlara iş yerlerinde, marketlerde, restoranlarda, alış veriş yerlerinde maalesef giderek daha çok maruz kalıyoruz.

-Sinema, tiyatro gibi sessiz olunması gereken mekanlarda, telefonların çalması veya ikide birde telefon ekranının ışığının yanması, dikkatimizi dağıttığı gibi keyif alacağımız etkinlikleri de adeta işkenceye çevirmektedir.

-Kamusal mekanlarda akıllı telefonda müzik dinlemek, sesli video izlemek veya oyun oynamak, diğer insanlara rahatsızlık vermez mi? Düşüncesizce yapılan bu hareketler, çevredeki diğer insanlara karşı saygısızlık değil mi?

-Toplu ortamlarda bulunan insanların iznini almadan fotoğraf veya video çekimi yapmak ve yayınlamak, özel hayatın gizliliğine yönelik bir ihlal değil mi?

-Kamusal alanlarda yapılan görüntülü telefon görüşmesinde yüksek sesle konuşup, orada bulunan diğer insanları da göstermek nezaketsizlik değilse nedir?

-Birisiyle yüz yüze konuşurken, sürekli cep telefonuna bakmak ve onunla meşgul olmak, karşı tarafa bir saygısızlık olmaz mı?

Bütün bu davranışlara maruz kaldığımız gibi, bizler de bazen bu tür davranışları farkına varmadan sergileyebiliyoruz. Toplumsal görgü kuralları, elbette yazılı değildir; ancak suç unsuru içeren paylaşımların da birtakım cezai yaptırımları vardır.

Ancak günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan akıllı telefonlara yönelik bir farkındalık geliştirebilirsek, hayatımız ve birlikte varoluşumuz üzerinde yarattığı olumsuz etkileri de kontrol altına da alabiliriz. Toplumsal ve kültürel kaynaklardan beslenen görgü kuralları, bilişim teknolojilerinin yaygınlaşmasına bağlı olarak küresel düzeyde ortaya çıkan ortak etik sorunlar, bizi evrensel görgü kuralları ihtiyacıyla karşı karşıya bırakmaktadır.

Nihayetinde saygıyı, ölçülülüğü ve nezaketi gözeten görgü kurallarına ve bunlara uyulmasına bugün, belki de her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Giderek zorlaşan hayatı, kaba saba, düşüncesiz ve sorumsuz davranışlarla daha da çekilmez hale getirmeye gerek var mı?