Siz bakmayın aracı temsilci yollamalarına, onlar da bilir bu şartlarda çözümün mümkün  olmayacağını. BMGK’nin adada yarattığı oldubitti hukuk dışı statükodan çözüm çıkmaz, amaç çözümsüzlük zira. İşte yarım asır geçti olmadı, ne bu ısrar, ne değişti? 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit ortağı Türk Halkı olarak haklarımızdan vaz geçip Rumlara yamalanmayı kabul etmeyeceğimiz gayet iyi bilinir. O yüzden 60 yıldan beri tek taraflı hukuk dışı gerçeklere ters düşen adaletsiz 186 kararıyla Cumhuriyetin yönetimini ve egemenliğini önce üç aylığına, çözüm asayiş düzen sağlanmayınca habire uzattılar 3 ay, sonra 6 şar aylar, şimdi seneden seneye çevirdiler, 60 yıla vardı uzata uzata.

          Ortak Cumhuriyeti darbeci saldırganların hakimiyetine vermekle en büyük haksızlığı ve hatayı yapan BMGK 1959-60 Antlaşmalarını da Cumhuriyet Anayasasını da çiğnemiş hem çiğnenmesine onay vermiş destek olmuştur. Ki bu zaman zarfında BM’nin çözüm planlarını Referandum dahil reddeden saldırgan tarafa hiçbir baskı veya yaptırım söz konusu olmaması bir yana üstünden mükafat da vererek, saygı da duyarak çözümsüzlüğün bu günlere kadar sürmesine sebep olmuştur. Masum Türk ortağa da haksız cezaları baskıları artırarak sürdürmüştür.

         Çözümden kaçan taraf apaçık ortadayken bakınız Rum Meclis Başkanı bayan Annita ne diyor.  Türkiye’nin gayretleri sonucu Rumların da çözümsüzlükten sorumlu olduğunu dünyaya kabul ettirmiş.  O yüzden tüm partilere birlik çağrısı yaptı. Bayan Annita, Türkiye’nin çabası var elbet ama buna hiç gerek olmaması lazımdı eğer dünya denen ülkeler bir gram adaletli olsaydı. Yani, o adaletsiz baş belası BMGK  çıkarcı beşlisi geçici olarak Cumhuriyetin yönetimini Rumlara verdi diye kendinizi sütten çıkmış ak kaşık sandınız? Kırdınız çekirdeği da dışarı çıktınız? BMGK, Cumhuriyet yönetimini size geçici verdi o yüzden sürekli 186’yı yeniler. Doğrudan Kıbrıs Rumlarındır diyemez, sürüncemede tutmak ister. Ama siz kendinizin diye kabullendiniz, halbuki pamuk ipliğine bağlıdır, bilesiniz.

          Kıbrıs sorununu ta başından çıkaran siz ve ananız Yunanistan’dır bayan Annita, bunu hepiniz de dünya da biliyor. Cumhuriyetin eşit kurucu ortağı Türkleri Devletten kovan, 103 köyden göç ettiren, kesip biçen, kırıp döken, ablukada yıllarca ambargolu tutan siz, saldırmadık Türk bölgesi bırakmayan, yoldan belden tarlasından davarının başından Türkleri kaçırıp kuyulara atan da siz, Referandum dahil BM çözüm planlarını  reddeden hem görüşme masalarını devirip pılıyı pırtıyı toplayarak kaçan da sizsiniz bayan Annita bu kadar net. Ma ne kadar düşman, yalancı, vicdansız ve acımasız insansınız böyle, biraz olsun utanın, bu kadarı da olmaz yani. Darbelerle ayrılmaya hem savaşlara sebep oldunuz inkar edersiniz, pişmanlık duymazsınız, özür dilemezsiniz, yaptıklarınızı da inkar edersiniz, bir da birleşelim istersiniz bu halinizle. Bu takdirde, sağlam, adil, garantisiz ve eşit egemenlik olmadan, adada yaşanan gerçekler dikkate alınmadan bir anlaşma olursa ki böyle istersiniz, ileride daha beterini yapacaksınız demektir.

          Biraz hatırlatayım isterseniz bayan Annita, 21 Aralık 1963 hem 15 Temmuz 1974, AKRİTAS, İFESTOS İMHA PLANLARI sizce ne ifade eder, bütün Türk yerlerine saldırılar, gazete kağıdı diye gemiler dolusu silah falan, Makarios’u öldürdük diyerek  yerine Sampson’u getirdiniz, Kıbrıs Helen Cumhuriyetini ilanı ettiniz, halbuki Makarios’u İngilizler kaçırdı, BMGK’de neler neler söyledi. Bunlar da sizin için bir şey ifade etmez, yoksa daha doğmadıydın haberin yok? Hem androbi hem grima  giriya. Biraz gerçekçi olun belki yakınlaşma falan olur, hem suçlu hem güçlü biraz acayip.

         Bayan Annita Rum Meclisinin hem DİSİ partisinin başkanı olarak CTP ve TDP’yi üç beş gün önce ziyaret etti. İşbirliğini artırmayı konuştular. Bay Hristodulidis’in 14 maddelik sadaka bile olmayan Eylem planından TDP memnuniyet belirtti. CTP Lideri ise yetersiz buldu, Türk Toplumunun beklentilerini karşılamadı dedi. Sn Erhürman, Türk Toplumu Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarından doğan eşit haklarını işgalcilerden dilenmez, karşısında durur çeke çeke alır. Dik durup haklarımızı savunacağına, ne hakla haklarımızı işgal ettiklerini ve ne hakla haklarımızın milyonda birini şişede bal gibi, sadaka misali, patronmuş gibi lütuf diye vermeye çalıştığını suratlarına çarpması gerekirken,  işgalci Rum yönetiminin meşru  KC  olduğunu kabullenmekte maalesef. Nerede o gösterişli, şafşatalı dillerden düşürmedikleri ‘Hak verilmez alınır, çeke çeke alırız’ sloganlarınız Sn Erhürman, yelkenleri indirdiğiniz teslim bayrağını da çektiğiniz, Rum yönetimine biat da ettiğiniz bu ziyaretle daha da ortaya çıktı. Bunlar bitirmiş yahu pili, maalesef beraberinde halkımızın yarısı da.

          Bu arada CTP sn başkanı TV kanalında ‘Ortak zemin Federasyondur, nettir ve tartışması yoktur, tek yol budur’ dedi. Yarım asırdır görüşülen sanki Federasyon değilmiş gibi. Tek yol olsaydı çoktan çözüm olurdu. Haaa, eşit egemenlik, eşit dönüşümlü başkanlık, AB birincil Hukuku, kararlarda etkin katılım, Türkiye Garantisi olmazsa çözüm iki günde olur. Olur ama ertesi gün kıçımıza tekmeyi yediğimizde anlayacağız dünyanın kaç bucak olduğunu. Sn Erhürman Parti olarak gittiğiniz yol, Milli Davamızı, Kıbrıs Türk Halkının eşit egemen haklarını savunan yol değildir, bu vefakar cefakar halkı uçuruma götürür.

          Rumların, Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit kurucu ortağı olan Türk Halkına, işgal ettikleri devletten herhangi bir imkanı sadaka gibi verecek durumda değildirler, buna hakları yoktur. Türkler de dilenecek pozisyonda değildir. Devlette Rumların ne kadar hakları varsa Türklerin de o kadar hakları vardır. 60 yıldır Cumhuriyeti işgalde tutmaları onlara devletin tek sahibi olma hakkını vermez. Ey Hristodulidis, işgal edip makamında oturduğunuz Cumhuriyetin yarısı Kıbrıs Türk Halkına aittir, sakın unutma. 186 Nereye kadar uzatılacak?

         Kaç tane arabulucu, özel temsilci göndermişse tümü de suçlu Rum tarafının yanında olmuştur, güya asayişi ve düzeni sağlamak için gönderilen sözde Barış Gücü de saldırganların yanında durmuştur. Bunun planlayıcıları olan başta İngiltere ile ABD ve Fransa her türlü yardım ve desteği de sürekli sağlamışlardır. Masum Kıbrıslı Türkleri gözetir korur yardım eder diye Garantör Anavatan Türkiye’ye ise cephe alan bu emperyal güçler yaptırım uygulamaktan da geri kalmadılar, sürekli şantaj yaptılar. Ey Mücahit Halk, Türkiye’miz Garantör olmasaydı, dünyayı karşısına alıp Rum-Yunan’ın ENOSİS’e ulaşmasına engel olmasaydı, tüm yaşanmış hala yaşanan gerçekleri göz önünde bulundurup  düşünün sonumuz ne olurdu diye. Bizleri soy kırımdan kurtardı, Rum solcuları da, akan kanı durdurdu, adada asayişi sağladı, barışı getirdi. Ama, bundan etkilenen Emperyaller hemen cephe aldılar, baskı ve yaptırımlara yöneldiler. Türkiye, adada barışın çözümün sağlanması için daima bir adım önde oldu, ama karşılık görmedi.

          BMGK beşlisinde Çin biraz geri kısıldı lakin dörtlünün Orta Doğu coğrafyasına hakim olmak, doğal zenginliklerden yararlanmak ve bölge Müslüman ülkelerini de emir kulu yapmak için mutlak surette adamıza çöreklenmeleri gerekirdi. Bu açıdan bölgede ve Kıbrıs’ta istikrarsızlığın daimi olması işlerine gelir. İstikrarsızlık başlıca kozlarıdır.  

         Şimdiki durumda haksızca desteklenip şımartılan, Cumhuriyetin işgalini sürdüren Rumların, darbelerle yıktığı sözde Kıbrıs Cumhuriyetini Türklerle paylaşmayacağı açıkça bellidir. Federasyon modelinin çöktüğü ve kimlerin çökerttiği de bellidir. Türk tarafının yeni ve değişmez çözüm önerilerini ise Rumların ve diğer güçlerin kabul etmeyeceği de ortadadır. O yüzden çözüm olasılığı uzak. Bu açıdan Emperyal güçlerin Güneye iyice yerleşmesi sürpriz olmaz.

          Haa, çözümsüzlük sürsün isterler dedik amma, Rumların hem dış güçlerin istediği Rum’a yamalı, ENOSİS’e açık, eşit egemenlik ve garantiler olmayan bir çözümün içimizdeki güya Federasyoncuların  kabulünü de geri çevirmezler. Zaten tüm umutları bunlardır, zamana oynamaları da. Emperyallerin baskısıyla değil, Türkler kendi istekleriyle kabul ettiler babında. İşte tam da hedef budur, Federalciler biatçılar, ilerideki karanlığı göremeyenler bu yoldaki faaliyetlerini sıklaştırarak seslerini daha da yükselterek yürütecekler, çoğunluk olduklarını da iddia edecekler, ederler de.  

         Güya Federasyoncu bu çevrelerden, Rumların yalan dolu açıklamalarına,  Cumhuriyetin sanki kendilerininmiş gibi davranmalarına, çözümden kaçmalarına, BMGK’nin hukuk dışı kararlarına, baskılarına, AB’nin taraflı tutumuna, haklarımızın işgal edilmesine, haksız cezalara karşı bir tepki, bir karşı duruş hiç gördünüz duydunuz mu? Tam tersi destek bile çıkarlar, onları da kararlarını da tutumlarını da hararetle savunurlar, köyleri, şehirleri, dernekleri, kahveleri gezer toz pembe tablolar çizerler. Rumların, BM’nin, AB’nin yıllardır bize yaptıklarını, çifte standartlarını, en önemlisi Cumhuriyet ortaklığımızı zorla elimizden alınmasını umursamazlar peşlerinden giderler, taraflı kararlarını Tanrı kelamı sanırlar, sözlerinden çıkmazlar, Rumlardan ziyade destek çıkarlar, bu nasıl iş? Bakınız, ne kararlı ne azimli ne ısrarcı, ne iştahlı.  ‘ Ortak zemin Federasyondur, nettir ve tartışması yoktur, tek yol bu ‘ diyor yüksekten.

          Ne oldubitti 186 kararından, ne 3 ay derken kararın 719 aya varan uzatmalardan, (geçen gün bir yıl daha uzatıldı) ne Kıbrıs Barış Gücü raporuna Rumların müdahale edip 10 maddeyi değiştirmesinden hiç ama hiç duymazlar görmezler bilmezler, üçlüyü oynarlar. Birleşmeye yanıp tutuşurlar da birleşince başlarına gelecekleri bilmezden gelirler, üstelik Türkiye’yi Garantileri de istemezler, Askerinin, yetkililerinin adını duymak istemezler. Ama bazıları Yunan Başbakanını öve öve bitirmezler. Mücahit’in sesi BRT’yi çok zaman yoktur AKEL’in hem diğer partilerin adeta merkezi yapmışlardı, hani Müdür diye atadıkları bayan Kumsal katliamını ‘TMT’ yaptı diye iddialı şekilde günlerce gazetede ispata çalışırdı.

         Sn CB Tatar, Sn Ertuğruloğlu, diğerleri, tekrarlıyorum, hem bu halka hem dış dünyaya AKRİTAS ve İFESTOS imha planlarını ya açıklayın ya açıklayın artık, zira sonra çok geç olabilir, Milli Davamızın, Devletimizin, birlik beraberliğimizin altı kazılıyor, nokta.

         Bayan Cuellar’ın sivil örgütlerden, derneklerden umutlu olması bu yüzdendir. Bakınız, bir öğretmen sendikasının başkanı BM parametreleri, Federasyon, Montana’da kaldığı yerden, o güne kadar varılan mutabakatlar geçerli olsun dedi, Geçitkale’ye İHA konuşlanmasına karşı çıktı, Güneye, adeta dünya savaşına hazırlanır gibi yabancı askerlerin yığınağı sürerken. Bir diğer Öğretmen Sendikası, Güneye geçer AKEL ile işbirliği yapar, Kuzeye geçer talimatları uygulamaya kalkışır, yandaş Belediyelerden destek alır. Bu çevrelerin siyasi parti yetkilileri özel temsilcinin yolunu keser Rumların desteklediği BM tezlerine destek beyan edip mektup bile iletir. Türkiye karşıtı, iki eşit egemen devlet karşıtı gösteri ve beyanatlar bolca. Neden umutlanmasın Rumlar, Emperyaller hem bayan temsilci? Teslim olmaya hazır olanlar varken.

         Rumların ağızları kulaklarında. İngiliz’in, ABD’nin uçakları kalkar gider gelir Müslümanları bombalar. 1967’de 1973’te hem son Suriye savaşlarında da böyleydi. Fransızlar da Güneyde uçak gemilerine liman yapar, daha ne isterler. Birkaç füze Kıbrıs’a düşerse ne olacak o zaman? Orasını Rumlar hem içimizdeki silahsız Kıbrıs’çılar düşünür mü? Askerliğin hem Seferberliğin isteğe göre olmasını, serbest bırakılmasını vicdani ret yasasını da isterler sol partiler. Yan gelin yatalım,  Mehmetçik sınırlarımızı beklesin, üstünden de sövelim? Gerçi Mehmetçiğin beklemesini değil adadan çıkmasını isterler o ayrı. Rum elini kolunu sallayarak gelsin girsin tankların paletlerini Girne’de yıkasın  ağzımıza da yansın isterler, Anonimler, Kıbrısçılara hava hoş. Nasıl da söyledi Rumların meşhur gazetecisi,  ‘ NANKÖRLER ‘. Keşke bu kadar olsa! YURTTA SULH CİHANDA SULH.