Serdinç Maypa’nın tutuklanması sonrası, devlet daireleri ve kurumlarından belge sızdırılmasına destek verenler kadar, tepki gösterenler ve yanlış bulanlar olduğunu da görüyorum.  

   O nedenle bu konuyu biraz değerlendirelim isterseniz.

   Belge sızdırılması, gazetecilerin bazı belgelere ulaşması ve bunların haber yapılması gazeteciliğin vazgeçilmez eylemlerinden birsidir, olmazsa olmazıdır, tarihler boyudur yapılıyor, hem de tüm dünyada.

   Belge yalnızda devlet daireleri ve kurumlarından sızar zannetmeyin. Toplumu riske atacak işler, icraatlar yapan ya da yapmaya hazırlanan özel şirketlerden, kurumlardan da belge sızar…

    Elbette belge sızmasını engellemek için bazı yasalar, kurallar da vardır ama ortada bir yolsuzluk, usulsüzlük, sahtecilik varsa ve üstelik de bu durum ciddi mali vurgunlara ya da toplum sağlığı veya refahını bozacak noktalara gelmişse, o belgenin neden sızdığıyla ilgilenmez artık kimse… Artık o belgenin kamu yararına olan yanıyla ilgilenilir.

     Her şeyin düzgün, yasal olduğu, usulüne göre yapıldığı bir yerden belde sızmaz zaten, sızsa da bir işe yaramaz. Yolsuzluk, usulsüzlük yapılmayan yerden sızacak bir belgenin haber değeri de yoktur zaten…

    Belge, yasa dışı işlerin olduğu yerlerden sızar… O nedenle oradan neden belge sızdığına değil de oralarda o usulsüz işlerin neden yapıldığına bakmak gerekir.

   Peki neden belge sızar? Kimler, neden belge sızdırır?

   Bunun birkaç nedeni vardır?

   Birincisi şu; kişiler bazı makamlarda ya da görevlerde bulunan başka kişilerin orada olmayı hak etmediğini düşünür, o görevin kendi hakkı olduğuna inanır. Hele de gerçekten hakkı yenmişse, haksızlığa uğramışsa, orada olan biteni mercek altına alır ve bir açık arar. İşte o açığı bulduğu anda dışarıya sızdırır. Bir anlamda bir adalet sağladığına inanır, kendisine yapılan haksızlığın intikamını alır…

    İkincisi; birincisinden az farklı… Bazı kişiler hakkı yenmese, haksızlığa uğramasa da kıskançlık, çekememezlik nedeniyle bulunduğu ortamdaki usulsüzlükleri, yanlışları sızdırırlar…

    Üçüncüsü de şu; ahlaklı, vicdanlı insanlar, bir şekilde tanık oldukları usulsüzlüklere, yolsuzluklara, sahteciliğe katlanamaz hale gelir ve bir anlamda kamu görevi üstlenerek, durumu gazeteciler ile paylaşır… Amaç, oradaki durumun düzgün hale gelmesini sağlamaktır.

    Saydığım üç olasılık için de bazı kesimler gazetecileri uyarma gereği duyarak, “Sizi kullanacaklar”, “sizi kullandılar”, “onların garazına alet oldunuz” derler…

     Gazetecilik aslında bir anlamda karşılıklı kullanma/ kullanılma sanatıdır.

     Birileri bir amaca ulaşmak için gazeteciyi kullanır, gazeteci de hakikate ulaşmak ve etkili haberler yapmak için belge, bilgi sızdıran kişileri kullanır.

     Yeter ki gazeteci oyuna gelmesin, yanıltılmasın, eğer doğru bilgileri ve belgeleri almışsa ve toplum yararına bir haber yapacaksa canım kurban öyle kullanmaya, kullanılmaya…

     Gazeteciler zaten birilerinin kendisini kullandığını, bundan bir amaç güdüldüğünü bile bile o belgeleri ve bilgileri alır ama doğru yolda olduğunu bildiği, emin olduğu sürece bu kullanılmanın bir zararı yoktur.

     Geçmişte geleneksel kâğıda basılı gazetelerde, televizyonlarda bu tür haberler yapılırken artık dijital gazetelerde hayat buluyor, hatta sosyal medyada gazeteci olmayan fenomenler, influencerler, yurttaş gazetecileri de belgeler paylaşıyor, yolsuzlukları deşifre ediyor.

     Yani diyeceğim o ki; belge sızdırmak, sızan belgeleri elde etmek, yansıtılmaya çalışıldığı gibi kötü bir şey değildir. Hatta yaratacağı etki ile toplum yararınadır.

      Bulunduğu dairede, kurumda, eğer yolsuzluk, usulsüzlük yoksa, oradaki kişilerin belge sızdırılmasından korkmasına da gerek yoktur. Zaten düzgün olan yerden belge falan sızmaz, sızsa da bir işe yaramaz.

      Şimdi Serdinç Maypa’nın ele geçirip deşifre ettiği belgelerin kamuoyuna ne dediği, nasıl bir bilgi verdiği mi önemli, yoksa nasıl ele geçirildiği mi?

      Belgeleri kimin sızdırdığı aranıyormuş? Belgeleri kimin sızdırdığı mı önemli yoksa o belgelerin ortaya çıkardığı usulsüzlükler, yolsuzluklar mı? İşte oraya bakmak lazım…

      Nitekim dün yargıç, polise belgelerin içeriğini de araştırması ve 15 gün içerisinde mahkemeye bilgi sunması talimatını verdi. Yargıcın bu tavrı çok önemlidir ve isabetlidir.

      Polis bir şekilde belgeleri "Özel Hayatın Gizliliği ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasası”na uygun bulmamış, bana göre zorlama bir girişim ama kuşkusuz mahkeme aşamasında bu da açığa çıkacak. Ancak belgenin nasıl ele geçirildiğinin peşine düşen polise, yargıcın “belgelerin içine de bak” demesi yargıya olan güveni artıracak bir hamledir.

      Bu arada Serdinç Maypa için “Ey amma o da şunları yaptı” diye yayınlar yapılması ile ortadaki belgeler kaybolmuyor, o belgelerin ortaya koyduğu gerçekler uçup gitmiyor. O mesele başka bu mesele başka, o meseleye de bakılacak, araştırılacak diğer meseleye de… Ancak bir mesele diğer meseleyi kesinlikle silemeyecek…

      Bazı çevreler, son zamanlarda belgelerin sızmasına kızacaklarına, öfkeleneceklerine, dairelerde, kurumlarda çalışanların neden belge sızdırma ihtiyacı duyduğuna bir baksınlar.

     İnsanların artık gördükleri, tanık oldukları rezillikleri midelerinin kaldıramıyor, yolsuzluklara, haksızlıklara katlanamayacak hale geliyor olmasından kaynaklanmış olabilir mi acaba?