Başarısızlığı ve beceriksizliği anlatmak için kültürel olarak sık sık kullandığımız klişeler vardır. Bunların başlıcaları “bir kalbur samanı iki eşeğe taksim edememek”, “iki koyunu güdememek” ve “bir bakkalı dahi idare edememek” olarak sıralanabilir.

Aslında ne kadar küçümseyici olarak ifade edilse de iki koyunu gütmek de küçük bir bakkalı yönetmek de önemli ölçüde profesyonellik gerektirmektedir. Özellikle, başarılı bir bakkal idaresi için verimli ve etkin aktif ve risk yönetimi ile envanter/stok yönetimine gereksinim duyulmaktadır.

KKTC’de elektrik ve enerji sektörü malum sebeplerden (patronaj sistemi, siyasi rant, çıkar çatışması, yolsuzluk vb.) ötürü maalesef bile bile bakkaldan daha kötü yönetilmektedir. Dolayısıyla, Kıbrıs Türküne işkence çektirmeye devam edercesine aşağıdaki aynı hata ve saçmalıklar bilinçli olarak tekerrür etmeye devam etmektedir:

· Liyakat değil sadakati esas alan atamaların devamı,

· Liyakate dayalı yapılan atamalarda dahi karar verme yetkisinin siyasilerin iki dudağı arasında kalması,

· KIB-TEK için özelleştirme mi? özerkleştirme mi? yoksa çağdaş kurumsal yönetişime göre yapılandırma mı? şeklinde net bir modele ilişkin kararlılığın ortaya konmaması,

· KIB-TEK’in mali idari ve kurumsal karakterine yönelik kasti olarak şeffaf ve hesap verebilir bir yapının kurulmaması,

· KIB-TEK’in ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliği için bilimsel çalışmalar kasti olarak yapılmamakta ve yürürlüğe konmamakta,

· KIB-TEK’in her aşamasında giderek artan yolsuzluk ve usulsüzlük vaka ve iddialarına son verecek etkin, özerk ve bağımsız güçlü iç ve dış denetim mekanizmasının kasti olarak kurulmaması,

· Akaryakıt stokunun ve akaryakıt kalitesinin ısrarla istikrara kavuşturulmaması,

· Enerji yönetimi için KIB-TEK haricinde ayrı bir Enerji Dairesi’nin halen daha kurulmaması,

· AB ve birçok çağdaş ülkede olduğunun aksine özellikle devlet ve özel sektörün eş zamanlı üretimde bulunduğu KKTC gibi ülkelerde bağımsız ve özerk “Enerji Düzenleme ve Denetleme Kurulu” yerine göstermelik enerji tavsiye kurulu oluşturulması,

· Proaktif plan program yaparak bakım onarım, yenileme ve tevsi yatırımlarını zamanında gerçekleştirmek yerine ortaya çıkan her arızada sendika ve idare arasındaki karşılıklı suçlamaların (trajikomik sabotaj ve siber saldırı gibi..) artık kabak tadı vermesi,

· AB Enerji politikalarının aksine arz güvenliği için rüzgâr, enerji ve diğer kaynakların bileşiminden oluşan çeşitlendirmeye yönelik somut plan program ve hedefin konmaması,

· Her arızadan sonra ucuz cesurluk anlamına gelen ‘hesap soracağız’, ‘gereğini yapacağız’, ‘gözünün yaşına bakmayacağız’ gibi beylik laflardan medet umulması,

· AB Enerji politikalarının aksine etkin rekabet koşullarının oluşturulması ve enerji tedarikinde alternatif pazarların yaratılmasına ilişkin somut plan program ve hedefin konmaması,

· AB Enerji politikalarının aksine çevre dostu yeşil enerjiye ilişkin somut plan program ve hedeflerin yürürlüğe konması yerine hem devlet dem de özelde çağdışı santrallerin çalıştırılarak belde sakinlerini zehirlemeye ve çevrenin katledilmesine devam edilmesi.

Yukarıdaki liste elbette daha da uzatılabilir. Sonuç olarak; KKTC enerji sektörünün sorunlarını ve çözüm yollarını sözde kurumu yönetenler[OŞ1] de pekâlâ bilmektedirler. Mesele, enerji sektörüne ilişkin içte ve dışta duygusallığı esas alarak sıkı bağlarla kurulan saadet zincirini kırmaya hevesli bir yapının olmamasıdır. Dolaysıyla, meydan çözüm üretmemek için topluma devamlı “lo lo lo” okuyan paparozlara kalmıştır.

[OŞ1]