Ne kadar insan hayatından memnundur acaba bu ülkede?

  Ne kadar insan son dönemde olup bitenden rahatsız değildir?

  Ne kadar insan yaşananların normal olduğuna inanıyor?

  Ne kadar insan “olur böyle şeyler” diyebiliyor yaşanan olumsuzluklara?

  Hayatından memnun olanlar mı fazla yoksa şikâyetçi olanlar mı?

  Anketlere bakacak olursak, toplumun çok büyük bir bölümü hayatından memnun değildir?

  Çok büyük bir kesim, işlerin iyi gitmediğini söylüyor ve önümüzdeki yıllarda da gitmeyeceğine inanıyor…

  Çok büyük bir kesim ülke yöneticilerini başarısız buluyor.

  Çok büyük bir kesim ülke yöneticilerine güvenemediğini belirtiyor.

  Çok büyük bir kesim ülkedeki yolsuzluklardan, rüşvetten, sahtecilikten bıktığını söylüyor.

  Çok büyük bir kesim ülkede süratle fakirleşme olduğundan, hayat kalitesinin düştüğünden yakınıyor.

  Çok büyük bir kesim mevcut durumun sürdürülebilir olmadığını vurguluyor.

  Çok büyük bir kesim kronik sorunların çözülememesinden, üstelik de bunlara yenilerinin eklenmesinden şikayetçi…

  Toplumun her kesiminden insanlar mutsuz olduğunu söylüyor.

  Belirsizlik, önünü görememe parası olanı da bıktırdı olmayanı da…

  Trafikten çevreye, sağlığa, eğitime, ekonomiye, çalışma hayatına kadar hemen her alandaki iflas, “yeter artık” dedirtti.   

  Sosyal medyadaki büyük oranda tepki de anketlerdeki sonuçları destekler mahiyette.

  Büyük bir tepki, büyük bir öfke var…

  Peki nerede bu insanlar?

  Kim mi? Bu hayatından memnun olmayan büyük kesim diyorum, nerede?

  “Anketlere konuşanlar, sosyal medyada tepki koyanlar nerede?” diyorum.

  Bu kadar mutsuz, huzursuz, hayatından memnun olmayan, öfkeli, tepkili halk kitlesi nerde?

  Anketlerdeki, sosyal medyadaki, kâğıt üzerindeki ve klavyenin arkasındaki insanların ete kemiğe bürünmüş halini soruyorum.

  Aslında kahvehane köşelerinde, market buluşmalarında, dost sohbetlerinde de bu şikâyetler, bu söylenmeler var.

  “Ne olacak bu memleketin hali?” klişe sorusuyla başlayıp da bin türlü yakınmaya dönüşen sohbetler…

   İşte o sohbetleri yapanlar etten kemiktendir değil mi?

   Pek değil aslında “söylenme hali” gerçek anlamda bir tepki sayılmaz.   

   Bu halkın erken parlayan, erken sönen hallerini ülke siyasileri, siyasi yöneticiler iyi kavramış durumda.

   “Bağırır çağırır, kısa sürede öfkesi oturur nasıl olsa” diye düşünürler.

   Bu halkın söylenme halinin büyük bir toplumsal öfkeye dönüşmeyeceğine, birilerinin kapılarına dayanmayacağına hatta sandıkta bile hesap soramayacağına çok emindirler.

   Öyle de olmuyor mu zaten? Öyle oluyor…

   Öyle de oluyor maalesef, o nedenle hiçbir şey değişmiyor, hatta hep daha kötü oluyor.

   Hesap sormasını bilmeyen, yönetenlerin kendine hizmet edecek kişiler olduğunu unutup da kendilerini onların kölesi sananlar için hiçbir zaman iyi günler gelmez.

    Gelmeyecek de… Hep daha kötü olacak, halk da hep şikâyet etmeyi/ yakınmayı sürdürecek ama bu durum kısır bir döngü olmaktan başka işe yaramayacak.

    Bu anketlerde onca memnuniyetsizlikle çelişkili ama aslında gerçek olan bir şey daha var.

    Başka şıklarda ülke yöneticilerinden memnun olmadığını söyleyen vatandaşların çoğunluğu “bugün seçim olsa oyunuzu kime verirdiniz?” şıkkında iktidarın büyük ortağına vereceğini söylüyor.

     Evet, anketlerde ana muhalefet birinci çıkıyor ama iktidarın büyük ortağı ile arasındaki fark çok az…

    Yani ne? Yani halk şikâyet ettiğini istiyor yeniden. E peki bu problemi nasıl çözeceğiz?

    Demek ki statükodan şikayetçi olan büyük bir kesim aslında statükonun bir yerinden tutmuş ki bu statükonun en büyük koruyucusu olan hükümetin büyük ortağından kopamıyor.

    Bakın bugün bir eylem var…Eyleme, içinde siyasi partiler, sendikalar ve diğer sivil toplumdan tam 32 örgüt destek veriyor…

    Çağdaş bir ülkede, bir Avrupa ülkesinde bir eylem düzenlense ve buna 32 örgüt destek verse, yer yerinden oynardı, ülke sarsılırdı…

    Peki bugün öyle bir şey olacak mı Kuzey Kıbrıs’ta? Şüpheliyim, çünkü vatandaşların büyük çoğunluğu hep başkalarının kendileri için bir şey yapmasını bekliyor, kendisi kendi gücünü ortaya koymaktan aciz…

    Hep birileri bir kazanım elde edecek, kendileri de faydalanacak. Öyle istiyorlar ama bu her zaman olabilecek bir şey değildir…

    Eylemi organize edenler basın toplantısı düzenleyerek, “Yoksulluğa, hırsızlığa, çözümsüzlüğe karşı, ülkemizde yaratılan bataklığa, yolsuzluğa, sahtekârlığa karşı isyanımızı, tepkimizi, taleplerimizi ortaya koymak üzere eylemde olacağız” dedi.

    Evet, bıçak kemiğe dayanmayı geçti, kemiği de kesti.

    Bu halk bakalım tepkisini ortaya koyabilecek mi, dişini iktidara gösterebilecek mi, nefesinin yönetenlerin ensesinde olduğunu hissettirebilecek mi?

    Bir kere olsun başkalarının kendisi için bir şeyler yapmasını beklemeden kendini sokağa atabilecek mi? “Ben buradayım ve yeter artık durun” diyebilecek mi?  Göreceğiz bak