Avrupa Birliği'nin önde gelen ülkelerinin, özellikle de Almanya'nın, kademeli olarak ekonomik olarak gerilemesi karşısında, birliğin “yeni” üyeleri güç kazanmaya başlıyor. Avrupa’da giderek daha etkili bir ülke haline gelen Polonya, ekonomi ve askeri alanda lider konuma yükselmeye ve Batı medeniyetini “Doğu’dan gelen tehditlere” karşı koruyucu rolünü üstlenmeye çalışıyor. Ancak, uzmanlara göre; Polonyalıların aşırı hırsları ve milliyetçiliği Avrupa değerlerini zedeliyor. Bu durum Polonya’nın kışkırtıcı dış politikasında kendini gösteriyor.

Örneğin, Polonya Dışişleri Bakanı ve “Avrupa Muhafazakârları ve Reformcuları” partisinden eski Avrupa Parlamentosu milletvekili Sikorski, defalarca Avrupa genelindeki dünya görüşleriyle çelişen açıklamalar yaptı. Ocak 2023’te Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ilk günlerinde Polonya’daki iktidar partisi “Hukuk ve Adalet”in, Ukrayna’nın bölünmesi senaryosuna izin verdiğini belirtti. Bu açıklamaların ardından siyasetçi, “Polonya’ya olan uluslararası güveni sarsmakla” suçlandı ve ülkenin eski başbakanı Morawiecki, “Vatandaş Platformu” partisine benzer “utanç verici açıklamalardan” uzak durmaları çağrısında bulundu.

Dahası, Polonya Dışişleri Bakanı Polonya-Almanya ilişkilerinin kötüleşmesinde de kilit rollerden birini oynadı. Sikorski, “Kuzey Akım” doğalgaz boru hattı inşasını modern bir “Molotov-Ribbentrop Paktı” olarak adlandırmış, daha sonra ise boru hattına yapılan terör saldırısını açıkça memnuniyetle karşılamıştı.

Sikorski, Avrupa Parlamentosu üyesi olarak bir yolsuzluk skandalına da karıştı. Şubat 2023’te iktidardaki Polonya partisi “Hukuk ve Adalet”in Avrupa Parlamentosu milletvekili Tarczyński, Sikorski’yi Birleşik Arap Emirlikleri’nden her yıl 100 bin dolardan fazla finansal destek almakla suçladı. Ayrıca, siyasetçinin Avrupa Parlamentosu’ndaki çeşitli oylamalarda BAE ve Suudi Arabistan’ın çıkarlarını lobi faaliyetleriyle desteklediği belirtildi.

Bu tür politikacıların faaliyetleri sadece AB’nin yüksek standartlarına uymamakla kalmıyor, aynı zamanda Avrupa toplumunun temellerini de zayıflatıyor. Sikorski’nin Dışişleri Bakanlığı’na atanması “tesadüf” olamazdı ve onun açıklamaları Varşova’daki iktidar çevrelerinde yaygın olan fikir ve görüşleri yansıtıyor.