Arka arkaya gelen ölüm haberleri bizi üzüyor, birini atlatamadan yenileriyle sarsılıyoruz. Elbette ölüm de insan yaşamının bir gerçekliği ve hepimize uğrayacak ama yine de insanın sevdiklerini, değer verdiklerini, birlikte acı tatlı anılar biriktirdiklerini, kendine değer katanları kaybetmesi kolay değildir, kabullenmek zordur…
Aynı gün çok sevdiğim iki abimizi kaybettik; Mehmet Seyis ve Eren Soygür… İki abimizin de bende özel yerleri vardır…
Mehmet Abim, siyasi görüşümün oluşmaya başladığı gencecik günlerimde, örnek aldığım lider abilerimizden birisiydi…
Biz gençleri hiç küçümsemez, konuşmaktan, anlatmaktan sıkılmaz, bir öğretmen edasıyla her konuda bize yardımcı olurdu…
Sevdi mi tam severdi, sevgisini saklamaz gösterirdi, yardım etmekten hiç imtina etmez, nerede olursa olsun, yardıma ihtiyaç duyduğumuzda çıkar gelirdi… Ağırbaşlı ve soğukkanlıydı ama haksızlıklar karşısında aslan kesilirdi…
Hani bazıları için “insandır” denir ya, gerçek bir insandı, insanoğlunun iyi taraflarını toplayan kalbi, iyilik, sevgi, yardımseverlik dolu bir kişiydi… Her siyasi görüşten, herkesin sevdiği iyi bir insandı.
Hiç “Ali” demedi bana hep “Alim” derdi, mesajlaştığımızda bile… Karşılaştığımızda yüzündeki o gülümseme bile sevgi gösterisiydi…
Mehmet Abim, sonraki yıllarda meslek yaşamımda bana çok yardımcı oldu. Çok haber yaptık onunla çok haber konusu buldu bize…
Hasta olup, tedavi gördüğü dönemlerde de medyayı hep takip ederdi, yazılarımla ilgili yorum yapardı, eksik ya da yanlış bulduğu yönlerimle ilgili uyarırdı.
Haberleri okur, “falan paragraftaki falan ifade yanlıştır” derdi, kendimizi düzeltmemizi de sağlardı.
Bu arada Mehmet Abim, sözünü sakınan birisi değildi, o sakin yapısıyla doğruya doğru, yanlışa yanlış demeyi bilirdi. Mesela partisi CTP’yi çok severdi, iyi bir CTP’liydi ama yeri gelir eleştirirdi de… Çünkü hep daha iyi olmasını isterdi.
Çok iyi bir sendikacıydı, hatta sendikacı efsaneleri arasında yerini aldı ama sendikal hayatta da yanlış gördüğünde söylemekten, eleştirmekten çekinmezdi. Yapıcı, birleştirici bir yapısı vardı…
Yaşamını çalışma yaşamının daha iyi olması için adamıştı adeta, haksızlıklara, adaletsizliklere karşı durdu, bir de canı gönülden Kıbrıs’ta çözüm olmasını istedi hep. Hayatı boyunca bu uğurda da çok mücadeleler verdi.
Mehmet Abim, birçok insan için olduğu gibi benim için de unutulmaz ve her zaman saygı, sevgiyle anacağım birisidir…
Eren Abime gelince… Eren Abimi, çok uzun yıllardan beridir tanıyordum, partinin etkinliklerinde, eylemlerde, konferanslarda, bürokratlık yıllarında ama ikimizin de Yayın Yüksek Kurulu (YYK) Yönetim Kurulu üyesi olduğumuz yıllarda onu daha yakından tanıma imkânım olmuştu.
Çok iyi dost olmuştuk… Yayın Yüksek Kurulu Yönetim Kurulu üyeliğimiz sona erdikten sonra da iletişimi hiç koparmadık.
Köşe yazılarımın, televizyon programlarımın takipçisiydi, tavsiyelerde bulunurdu bana, hatalarımı bulur, düzeltmemi isterdi. Haber konuları da bulurdu bana… Ziyaretime de gelirdi, sohbeti tatlıydı…
Bazı konuları sanki anlamayacakmışım gibi yaklaşır, gözümün içine bakarak anlatırdı. Bazen kızdığında gözlerini kocaman açar, sert bakardı, sonra ardından o güzel gülümsemesi gelirdi.
Çok severdim Eren Abimin, o sert bakışının ardından gelen o kendine özgü gülümsemesini…
Yayın Yüksek Kurulu dedim de orada çok sert tartışmalar olurdu, o sert tartışmaların bir tarafında mutlaka Eren Abim vardı. Hele, Eren Abim ile Osman Özalp Hocamın tartışmaları efsaneydi.
Adeta birbirlerini yerlerdi, biz diğer üyeler de tartışmaya dahil olurduk, zannederdiniz ki savaş çıkacak ama toplantının sonunda uzlaşıya varılırdı, toplantı biter dostça ayrılırdık… Ne ilginçtir, o kadar sert tartışmaların ardından bile genelde oybirliğiyle karar alınırdı. O günleri hiç unutamam…
Markette de sıkça karşılaşırdık Eren Abimle ve karşılaştık mı marketten çıkmak kolay olmazdı, çünkü sohbetimiz uzar giderdi. Bir süre önce yine karşılaştığımızda yeni ofisimizin yerini tarif etmemi istemişti.
Eren Abim, Bağımsız Gazete’ye gelecekti, o klasik fotoğrafı çekecek, facebook’ta paylaşacaktık, “Arayacağım” seni demişti. Olmadı, geçen gece geç bir saatte Devrim Barçın’ın paylaşımında gördüm vefat ettiğini, şok oldum… Son iki haftadır hastaymış meğerse, hiç haberim olmadı…
Şunu da yazayım; bir keresinde bir eylemde karşılaştığımızda, “Eylemlere bak be Ali, hep aynı insanlar, aynı yüzler, sanki de kadrolu eylemcileriz, aramıza yeni yüzler katamıyoruz, ya da çok az katıyoruz ne yazık ki. Biz göçünce kim katılacak eylemelere?” demişti.
Evet sevgili abim, eylemler artık sensiz, gözlerimiz seni arayacak eylemlerde. Yalnızca eylemlerde değil, ülkede hep azalıyoruz ya, sen ve Mehmet Abim gittiniz iki kişi daha azaldık. Ayrıca, iki barış mücadelesi neferini daha kaybetmiş olduk… Siz göremediniz Kıbrıs’ta çözümü, inşallah bizim ömrümüz görmeye yeter…
İyi ki seni tanımışım, mütevazı, iyiliksever, öğretici, yoldaş sevgili Eren Abim…