Trafikte serseri kurşunlar tek tek idi, şimdi yaylım ateşine döndü. Ne saat nerede ne olacağı belli değil, o yüzden çok da hedef göstermemeli, hedefi daraltmalı ve her an tetikte olmalı, boş vermeye gelmez, kör kurşun nereyi vuracak bilinmez. Trafik öyle bir hale geldi ki adeta biraz geri durmak gerekir, mümkün mertebe gerekmedikçe trafikten uzak durmak. Gözleri dört değil on dört açmak lazım, sağa sola reklam tabelalarına takılıp kalmamak lazım. Hele telefon, radyo gibi aygıtlarla meşgul olmamak, gidilecek yere kadar dikkati elden bırakmamak lazım. Sadece kuralları uygulamak yetmez, özellikle diğer sürücülerin davranışlarına da dikkat edip ona göre tedbir almak lazım, her an neler yaşanabileceğini akılda tutup tetikte olmak lazım. Direksiyonda karın doyurmak meşrubat içmek, makyajla ilgilenmek büyük tehlike, sağ kol camdan dışarıda uzalı yahut sucuk gibi sarkık olmaz (Fazla herhalde) Çocuklar arka yastıkta elleri kolları başları dışarıda sağa sola el sallamalar olmaz. Bazı erginler arka yastıkta uzalı ayaklardan ikisi! camdan dışarıda olmaz. Gördüğüm için yzıyorum. Dediğimiz gibi trafik her açıdan yoğun stresli.
O yüzden sabırlı ve hoş görülü olmalı, aceleye gerek yok, kaybedilecek bir iki dakika bir ömür kazandırır ama bir iki dakika kazanma düşüncesi bir ömrü kaybettirir. Avrupa’da denendi ve çok yarar sağladığı görüldü. Belli mesafede örneğin İskele-Gazimağusa yahut Lefkoşa-Girne arası yolda hareket öncesi saat tutmak ve daima olduğu gibi süratli ve kural dışı sürüşle gidilen yerde süresi belirlensin. Ertesi gün ayni mesafede trafik kurallarına uygun nizami araç kullanılıp varışta süre belirlensin. Görülecek ki arada iki üç, veya üç beş, yahut beş altı dakika fark vardır. İşte üç beş dakika koca bir hayatın bedeli olabilir mi, geride kalanların hayatlarının kararması ocakların sönmesi ne büyük acıdır. Trafiğimizin durumunu izah etmeye lüzum yok, beton duvarlar, çelik bariyerler, türlü tümsekler, kameralar, karanlıklar, çukurlar, hendekler, tabelalar, çizgiler vs her şeyi anlatır da biz kendimize hangi payı çıkaralım? Bu nedenle herkes trafikte ne yaylım ateşi olsun, ne yaylım ateşine maruz kalsın. Bilelim ki eğer korunursak, korumuş da oluruz, yapacağımız bu kurallara riayet etmek.
İngiltere Başbakanı Sunak efendi, Aralık 1963’ten beri Kıbrıs Cumhuriyeti mi kaldı da tek tanıdığım yasal devlet Kıbrıs Cumhuriyetidir diyorsun. Türklerle Rumların eşit ortak olarak kurduğu 1960 Cumhuriyetinin yerinde yeller eser, nerede öyle bir devlet? Rumlardan oluşan böyle bir devlet BM kayıtlarında var mı? Bunu hepsinden çok iyi bilen İngiltere’dir, hem garantör olarak hem adada üsleri olan ve 1963’te başlayan Rum saldırılarıyla Türk ortağın devletten silah zoruyla kovulmasıyla saldırganların Cumhuriyeti işgal edilmesine bire bir tanık olarak.
15 Temmuz 1974’te EOKA-Yunan Cuntası birlikteliğinde ikinci darbeyle zaten yıkılmış olan lakin BMGK tarafından yapma kanatla uçurulan ve belli sürelerle yenilenen kanatla uçması uzatılan kuş misali var olduğu sayılan Rumların işgalindeki Cumhuriyete yapılan ikinci darbe sonrası sözde Cumhurbaşkanı Makarios’u adadan kaçırıp BM’ye götürülmesini sağlayan garantör ülke olarak, Makarios’un BM’de tarihi itiraflarına da bizzat tanık olan, Makarios’un yerine terörist başı İngiliz bayanların katili ve İngiliz askerlerinin celladı Nicos Sampson’un Cumhurbaşkanı atandığını ve Kıbrıs Helen Cumhuriyetinin ilanını yakından gözlemleyen garantör ülke ve BMGK’nin daimi üyesi olarak ve güya örnek adalete sahip ülke olarak bunca gerçekler ortada dururken hala darbeci saldırganları Cumhuriyetin meşru yönetimi diye tanımakta ısrar etmesi en büyük adaletsizliktir.
Garantörlük görevini gerektiği gibi tarafsız yapmadığı, adaletinin sınıfta kaldığı, Güneydeki üslerini koruma ve sağlama almak için çıkarcı bir tutum izlediği gün gibi aşikardır. Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün sürmesi çıkarları gereğidir. O yüzden Federasyon tek çözümdür diyorlar. Öyle olsaydı 50 senede çözülürdü, ama önce BMGK sonra AB öyle bir hale soktu ki sorunu siddin sene çözülmesin, bir şartla Türk tarafı pes etsin, istedikleri budur.
İngiltere 49 yıl boyunca adada barış için lider rol üstlenip garantör olarak attığı imzalarla verdiği sözlerden dönmeyecekmiş diyor Sunak efendi. Evvela, garantörlük görevini çıkarlarına dayalı ne gerekirse onu yaptı, üslerini korumak için suçluya suçsuz suçsuza suçlu dedi. Saldırıya uğrayan, devletten kovulan ortak Türk Halkına sırtını döndü, devletin 3 aylığına işgalcilerde kalmasında lider rol oynadı, Kıbrıs sorununu ilk başta Güvensizlik Konseyine götürdü, üç aylar 59 sene 6 ay (714 ay) oldu sürekli uzatılmasına destek veriyor, Türklere de asi gözüyle bakıyor, darbecilerin devleti işgaline onay veriyor, saldırganların işgaline bıraktıkları ortaklık haklarımızı GK değil, darbecilerin bize vermesini insaflarına bıraktılar, vermeyince de çözüm olmuyor. Çözüm olmayınca da Türkiye’ye yükleniyorlar.
Kıbrıs sorununda ve çözümsüzlüğündedir İngiltere’nin lider rolü. Barışı asayişi sağlamak için Türkiye’nin birlikte müdahale etme teklifine hayır dedi. Yani Türkiye yalnız kalsın müdahale edemesin de Türklerin akıbeti Girit’te yaşananların aynisi olsun, sonunda ENOSİS gerçekleşsin. İngiltere’nin Çanakkale savaşlarında bir yerlerinde acıları vardır, İstanbul’u da işgalinde tutamadı, geldikleri gibi gittiler, eee acılar büyük, Haçlı Seferi ruhu da bastırınca suçluyu suçsuz da gösterirler, mükafat da verirler Referandumda ve diğer çözüm planlarında olduğu gibi, hem suçlular görüşmelerde masaları devirip kaçtıklarında.
İngiltere, Kıbrıs’taki gerçekleri en iyi bilendir lakin gerçekleri değil yalanları, haksızlıkları, saldırgan darbecileri destekler. Maraş çarşısında kadınlarını arkadan vuranları hem Maşera ormanlarında askerlerini yakanları unuttu. Be gavole, hade hepsi bir yana 1974 Yunan-EOKA darbesini da Makarios’u kaçırmasını, BM’deki konuşmasını da unuttu? Unutmadı lakin kurtarmaz mesele bu. Kıbrıs sorununun devamından yanadır. Sömürgesi hangi ülkeden kaçmak zorunda kaldılarsa o ülkede sorun bitmedi, kargaşa bitmedi, asayiş yoktur. Yani biz de göz göre göre bu utanmazların baskılarına yahut yalanlarına kanıp Rum-Yunan’a yamalanacak, ipi elimizle boynumuza geçirecek değiliz.
AKEL dahil, bazı Rum bakan ve Belediye başkanı, ‘Helenizmin işgal! Altındaki topraklarda yeniden kök salması için okullarda çocukları gençleri Kuzeye dönüş ateşi yakabilecek şekilde kutsal hedefle büyütmek, işgali! Unutturmamak, bunun için program ve paneller düzenlemek lazım diyerek mevcut fiili durumu kabul etmediklerini, 49 yıl daha beklemek istemediklerini, vatanın yeniden birleşmesi için, çözüm için 49 yıldır büyük gayret içinde oldukları, görüşmelerin Montana’da koptuğu yerden ve bütün müzakere kazanımları çerçevesinde olması şeklinde açıklamalar yaparlar. (Biz ise Mücadelemizi, Tarihimizi çocuklarımızdan gizleriz, yazıklar olsun korkaklar pısırıklar)
Yani hep birlik oldular 1974 öncesi 11 yılda adada yaptıklarını bir çırpıda sildiler ve dünya da buna inanır. Dünya derken dünyaya ayar veren şekillendiren şimdilik dünyadan büyük 5 ülke buna isteyerek inanır, geriye kalanlar sadece külahı sallamakta. Bu yüzden de darbeciler meşruluğunu sürdürmekte, yaptıklarını inkar etmekte, ileri geri ahkam kesmekte Mahkemelerde hapislerde sürünür halde olacakları yerde. Asıl biz, darbeci işgalcilerin fiili durumundan, haklı görülmesinden, haksızca desteklenmesinden şikayetçiyiz. BM veya AB sanki Mahkemeymiş gibi hüküm veriyor. Hade Afrika ülkeleri, yırtın çemberi atın emperyalleri sömürücüleri dışarı, sahip çıkınız ülkenize, kavuşunuz Hürriyete. Örnek alacağınız ilham alacağınız Lider Mustafa Kemal ATATÜRK vardır, yolunu izleyin, sonu kurtuluştur. 1950-60’lı yıllarda duyardık öğretmenlerimizden, Afrika ülkelerinin çoğunda neredeyse bütün evlerde, iş yerlerinde falan ATATÜRK fotoğrafları asılıdır diye. Atamızı izleyen çok mazlum ülke mücadeleyle kurtulmuştur. Ha gayret, Samsunda yakılan meşale Afrika’da da yakılmıştır. İlk yakan 38, şimdiki 35 yaşında.
