NANKÖRLÜK BU MU YOKSA BEN BİR YERLERDE HATA MI YAPIYORUM?

      Sevgili Ayla Hanım, sizi yıllardır severek okurum. Ne yazık ki bugün ben size akıl danışmaya ihtiyaç duymaktayım.

      Benim eşim bana küstü. Ayrılmak istemezmiş ama benim ilgimden bıkmış. Biraz yalnız kalırsam aklım başıma gelirmiş. Ne yaptım sana diye sordum ve yıllardır üstüne düştüğümü, onu hiç rahat bırakmadığımı, boğulduğunu ve benden uzaklaşmak istediğini söyledi. Bunları bağıra bağıra söyledi. Çocuklardan biri de duydu.  Ben hiç bir şey söylemedim. Çok şok oldum. Dilim tutuldu.

      Sonra yazlıktaki küçük eve gitti. Kafasını dinlemeye gidiyormuş dedi. Çocuklar ve sorumlulukları her zamanki gibi bende.

      Üç gündür düşünürüm. Ben ne yaptım da bunlar yaşanıyor?

      Ben eşime çok iyi baktım. Ayıptır söylemesi, gittiği yazlığı çok istedi diye babamın bana verdiği tarlayı satarak aldık. Üstüne benim adıma biraz daha borçlanarak istediği arabayı da aldık. Her zaman onun ve çocuklarımızın rahatlığı için elimden geleni yaptım. Gelirim iyidir ve ek işler de yaparak, ailemizin konforlu yaşamasına çalıştım. Eşim sabit gelirli bir erkektir ama ben bunu hiç sorun etmedim. Her şeyimiz ortak diye düşündüm. Hastalıkta ve sağlıkta birbirimiz için bulunacağımıza inandım. Ben ona çok iyi baktım hatta yollarına gül döktüm. Yakın zamana kadar, “canım, biriciğim, yaşamımın anlamı” derdi. Şimdi ne oldu? Bu bir nankörlük gibi ama bunu kabullenemiyorum.

      Bu son durum çok ağrıma gitti. Anlamakta güçlük çekiyorum. Başka kadın yok diyor. Sadece ben onu boğuyormuşum. Ben de dedim ki, “git dinle kafanı ve sonra konuşalım.” Ama bunları söylediğim zaman evden bir kaçışı var ki, anlatamam. Çocuklara çaktırmadım. Günlerdir ağlarım. Ve biliyor musunuz, bir telefon bile etmedi. Çocuklara mesaj yazıp hatır soruyormuş. Beni düşman gibi mi görüyor?

      Ben çok kırgınım ve gerçekten bütün hayatımı sorguluyorum. Kendimde bir kusur arıyorum. Bir kadın ve bir anne olarak yanlış ne yaptım ki? Herkes tarafından örnek gösterilen birisiyim. Gerçekten iyi değilim ve bu olanları anlamakta güçlük çekiyorum. Bana yanıt verirseniz, kafamdaki karışıklık belki düzelir.

Rumuz: YOLLARINA GÜL DÖKTÜM

      Yaşadıklarınızı düşündüğümde; olanları anlamakta zorlanmanız, çaresiz ve terk edilmiş hissetmeniz kaçınamayacağınız acılardır. Hayal kırıklığı, öfke, isyan size eşlik etse de, aklınız ve kalbiniz “neden” diye sormaya devam edecektir.

      Eşinizin bu davranışının altında yatan nedenleri sadece tahmin edebiliriz. Size söylediği, gerçek olsa bile, bu kadar zamandır aklı neredeydi? Neden eşi ile kalpten kalbe bir iletişim kurmadı? Birey olarak ilişki içinde yaşadığı durum onu rahatsız ediyorsa, düzeltme gayreti gösterebilmeliydi. En azından size, rahatsız olduğu noktaları anlatabilmeli, gösterebilmeliydi. Konfor alanına düşkün bir adam mı? Gerçekten bir çöküntü içinde mi?

      Bilmiyoruz. Eşine yönelik bir öfke gösterisi ve suçlama ile evi terk eden ve inzivaya çekilmiş gibi görünen bu adamı bir kenara bırakalım mı? Size dönelim bence. Yanıtı olmayan sorular, an gelir açığa çıkar. Ancak şu anda önemli olan siz ve duygularınızdır.

      Şimdi, aile bağlarınız güçlü. Eşinizden ve çocuklarınızdan hiçbir şey sakınmadınız. Doğru mu? Bir de sanırım her zaman onların gereksinimlerini ön planda düşündünüz. Mutlu olsunlar, rahat yaşasınlar diye çalıştınız, yoruldunuz. Onlar iyi olduğunda, iyi oldunuz, mutlu oldunuz.

      Değerli dost; minnet duygusu aşkın düşmanıdır. Tek taraflı vericilik, ilişkileri çıkmaza sürükler. Karşılık beklemeden veririz ama karşılık bulamazsak, ilişkilerimiz tıkanır. Her istediği anında gerçekleşen bir çocuk erkek, büyüme zamanı gelince kaçabilir. Üstelik “boğulduğunu” söyleyerek, sizi kırmaktan haz duyarak da kaçabilir.

      Ben çözümün sizde olduğu kanaatindeyim. En önemli sizsiniz. Gerekirse bunu her gün defalarca tekrar edin: “en önemli benim, en önemli benim…”

      Ne zaman ki, varoluşsal değerinizi kendi kaynaklarınıza dayandırırsınız, çok tatlı bir bağımsızlık duygusu kazanırsınız. Sevdiklerinize yönelik bağınız, farklı bir boyuta geçer. Kendinizi önemsediğinizde, olduğunuz gibi kabul görürsünüz ve çok sevdikleriniz sizin için bir şeyler yapmaları gerektiğinin ayırdına varırlar. Her eve lazım mükemmel insanlar için kimse bir şey yapmaz. Sadece onların verdiklerini alırlar. Bu rolü hemen terk etmeniz gerektiği kanaatindeyim.

      Sizsiz kalacak, üstüne düşmek yerine kendiniz ile ilgileneceksiniz. Kendinizi keşfe çıkın. Sosyal yaşamınızı, keyif alabileceğiniz yenilikleri başlatın. Çocuk sahibi bir erkek, en azından çocuklarına karşı sorumludur. Hukuken ve manen. Bunu yapmasını sağlayın. Sizden çekip gidebilir ama babalığı da mı onu boğmuş? Sorumluluklarını ona devredin ve hafifleyin.

      Son bir nokta. Ya küçük bir adamı çok büyüttüyseniz? Ya kendinize mikroskopla ona büyüteçle baktıysanız? Bunları düşünmeniz için yazıyorum. Çözümlediğinizde, canı istediğinde kaçıp, canı istediğinde gelemeyecek. Karşısında, geçilmesi mümkün olmayan sınırları olan bir kadın görmelidir. Annesi değil, eşisiniz çünkü. Eşit ve eşdeğersiniz.

      Bu şımarıklığa (veya her ne ise) dik durarak ve kendinizi, ilişki anlayışınızı, mutluluğunuzu, hayal kırıklığınızı tekrar değerlendirerek yanıt vermenizi öneririm.