“Sahte diploma” soruşturması çerçevesinde yapılan tutuklamalara bakıyoruz, ortadaki sorumsuzluğa öfkemiz daha da büyüyor.

    Çok büyük bir rezillik, çürümüşlüğün bariz göstergesi.

    Siyasi yöneticiler, bürokratlar, polislerden sonra bugün bir asker tutuklandı, bir yarbay…

    Sözde üniversite yöneticisi olan sorumsuz kişiler, önemli makamlardaki kişileri de yarattıkları rezilliğin için çekmişler.

    Ülkede güvenliği, denetimi sağlayacak, bize kendimizi rahat hissettirecek kişilerin de sahteciliğin içinde yer alması zaten ülkede var olan güvensiz ortamı daha da derinleştiriyor.

     Bakan, milletvekili, müdür, mukayyit, polis müdürü, askeri komutan mertebesine gelen insanların böyle bir olayın içerisinde olmaması gerekirdi.

     Bakıyorum da vatandalar konuşurken, “Bu olaylara karışan insanların bazıları, arkadaşımız, sevdiğimiz, başarılı bulduğumuz, kimisinden iyilik gördüğümüz kişiler, iyi insanlar…” diyor.

     Bu küçücük ülkede tutuklananlar arasında arkadaşımız, sevdiğimiz, değer verdiğimiz, saygı duyduğumuz, başarılı bulduğumuz insanlar mutlaka olur…

    Benim de sizin de başkalarının da bu olaylara karışanlar arasında sevdiği, değer verdiği, iyiliğini gördüğü, saygı duyduğu kişiler olabilir.

     Ancak sırf böyledir diye ortadaki büyük yanlışı, büyük skandalı ve o kişilerin suç işlediği gerçeğini geride bırakmamalı… (Evet henüz konu yargı aşamasındadır, halen zanlıdırlar, evet mahkeme sonucunu bekleyeceğiz ama sahte diploma aldıkları bariz ortada...)

     “İyi insandır, başarılıdır ama şeytana uydu” sözlerini duyuyorum.

      Evet her insan hata yapabilir, hatasız insan yoktur ama bu insanların yaptığı hata değildir.

      Böylesine tecrübeli ve yasaları çok iyi bilen kişilerin “sahte diploma” alması bir hata olamaz.

     “Şeytana uydu” sözünü de hiç kabul edemem…

     Böyle önemli mertebelere gelmiş kişilerin en ufak hata yapması bile pek kabul görmezken, o kişilerin bile bile hem yasayı ihlal etmesi hem de etik olmayan bir davranış ortaya koyması affedilemez.

      Yasaların doğru uygulanmasını sağlamakla görevli bir polis memuru, polis müdürü, yasaları ihlal ederse, bunun hoş karşılanması beklenemez.

      “Sahte diploma” almak, üstelik de o sahte diplomayı tedavüle sürüp haklar elde etmek iyi bir davranış değildir.

      O nedenle bunu yapan bir kişiye artık “iyi bir insan” demek yanlış olur.

       “İyi insan” ifadesinin içinde ne olmasını beklersiniz?

      Size iyi davransın ama çalsın, çırpsın, gayrı yasal işler yapsın, makamını istismar edip kötüye kullansın, o zaman iyi insan mı olur?

      Olmaz, iyi insan, hak etmediği şeyi, yasaları da ihlal ederek almaz, kabul etmez.

      İyi insan, kendisine sunulan hak etmediği şey için, “Hayır bunu hak etmiyorum, bu zaten yasal bir eylem değil, etik hiç değil, o nedenle istemiyorum” demelidir.

      Mesela, üniversite yöneticileri o polislere “gel sana bir günde diploma verelim” dediğinde, o kişinin tutuklanmasını ve o güne kadar yaptığı işlerin sorgulanmasını sağlamalıydı.

      Polislerin yapması gereken, o diplomaları almak değil, teklif edeni tutuklamaktı.

      Bazı bürokratlara, müdürlere rüşvet teklif edildiğinde, yapmaları gereken; o rüşveti almak değil, teklif edenin ceza alması için çaba sarf etmek olmalıydı.

      Polislik, askerlik ülkemizde önemli ve onurlu meslekler olarak görülür, güvenlikle ilgili makamlardır, onlar yapılmaması gereken, yasal olmayan işleri yaparsa diğer vatandaşlar ne yapmaz.

      Böyle mi örnek olacaklar? Olmaması beklenmemesi gerektiği halde, yine de siyasi yöneticilerden bekler insanlar bu gibi şeyleri de polisten, askerden pek beklemez, yakıştıramaz.

     Bence hiç kimse yapmamalı, herkes sorumluluğunu bilmeli, yasalara uymalı.

     Yarbaylık mertebesine gelmiş bir kişi neden sahte diplomaya ihtiyaç duyar da böyle bir skandalın içinde yer alır?

     Yapmamalı… Böyle şeyleri kabul etmemeli, başkalarının yıllarca uğraştığı, emek harcadığı, yasal olarak elde ettiği hakkı bir saatte, gayrı yasal bir şekilde hak etmediği halde almamalı.

     Rüşvet kabul ettiyse de birileri, makamını istismar edip bunu kabul etmemeli.

     Eğer bir makam sahibi, denetlemekle, kriterlere uyulmasını sağlamakla yükümlü olduğu kurumdan rüşvet alır ve bazı şeyleri yaparsa, vay halimize.

    O zaman bir devlet düzeni sağlamak mümkün olur mu? Olsa olsa burası bir yolsuzluk yuvası olur.  

    O nedenle bu işleri yapanlar için “iyi insandır”, “başarılıdır”, “özverilidir”, “şeytana uydu” gibi hafifletici ifadeler kullanmayın…

    Şeytana uyan, şeytan ateşinde yanmayı da göze almış demektir.

    Bakın üniversite yönetimi, Güzelyurt bölgesinde yaşayan veya yolu bir şekilde Güzelyurt’tan geçen birçok kişiye sahte diploma vermiş…

    Bir şekilde birçok kişiyi çirkefin içine çekmişler, ne çok insan şeytana uymuş böyle, değil mi?

    Adeta, yolsuzluğu, usulsüzlüğü, sahteciliği, hazırcılığı legalleştirmek, normalleştirmek için faaliyet gösteren bir çete gibi…

    İnsan düşünmeden edemiyor; “ya başka üniversitelerde de böyle şeyler varsa” diye.

    O nedenle tüm yüksek öğretimde çok sıkı bir denetim mekanizması kurmak, kılı kırk yarmak ve kimsenin gözünün yaşına bakmamak lazım.

    Hem tüm halk hem de şu günlerde duymaya alıştığımız “iyi insanlar” artık kötü şeyler yapmasın, gayrı yasal işlere bulaşmasın, yoksa o çok övündüğümüz devletin yolsuzlukla anılan adından başka bir şeyi kalmayacak…