“Sahte diploma” soruşturması çerçevesinde tutuklamalar sürüyor ve tam da söylendiği gibi meselenin boyutu oldukça büyük.

    Skandala yüksek rütbeli polislerin de karışmıştı, tutuklanan kişilerin isimleri duyuldukça birçok kişi hem hayret ediyor hem de üzülüyor.

    Üzülmek sözünü yanlış anlamayın, üzülmek duygusallıktan değil, memleketin içine düşürüldüğü durumdandır.

     Nasıl bir çıkar çetesi bu ki önemli noktalardaki isimleri de bu sahtecilik meselesine sarmışlar?

     Nasıl ikna edilmiş ki devletin denetim yapması, bu tip olayları engellemesi gereken kişileri de skandalın tam da göbeğinde yer almışlar?

     Nasıl bir iştir bu ki yolu Güzelyurt’tan geçen herkese sahte diploma vermişler?

     Nasıl büyülemişler onları ki koca koca insanlar, koca koca mevkilerdeki kişiler sahte diploma almayı, sahteciliğin bir parçası olmayı kabul etmişler?

     Gerçekten yaşananlara akıl erdirmek mümkün değil.

     Düşünebiliyor musunuz, polisler polisleri sorgulamak, tutuklamak zorunda kalıyor.

     Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi’ni yönetenler tam bir eğitim katliamı yapmış.

     Yapılan ne yasal ne de etiktir ama buna söyleyecek söz bulmak bile zor, yüzsüzlük mü dersiniz arsızlık mı şımarıklık mı mesleğe ihanet mi yoksa ülkeye sokulan hançer mi?

     Bu ne biçim bir hadsizliktir böyle?

     Görevi kötüye kullanıyor ve devletin birçok kademesini buna bulaştırıyorlar.

     Birçok kişi “bunu almaya hakkım yok” demiyor ve alıyor.

     Milletvekili, bakan, müsteşar, müdür, memur, polis bir şekilde bu “sahte diploma” skandalına bulaşmış.

    O nedenle yönetenler bir şeyleri engellemeye, bastırmaya çalışıyor.

    Çünkü devletin birçok makamı olaya karışmış.

    Devlet büyüklerimizin yanında, etrafında bulunan kişiler de olayın içinde.

    Bastırmaya, engellemeye çalıştılar ama olay halının altına süpürülecek durumu çoktan aşmış.

    Yazıklar olsun, memleketi ne hale soktular.

    Üniversitedeki yolsuzluklar örtünün kalkmasını sağladı ama insan ister istemez düşünüyor, burada bunlar yapılmışsa başka yerlerde neler yapılmış acaba?

    Bu kadar yetkili kişi bu skandala karıştığına göre biz artık kime güvenelim?

    İnsan kime güveneceği şaşırıyor…

    Ülkede düzeni sağlamakla görevli birçok kişinin aslında bir şekilde usulsüzlüklerin, yolsuzlukların içinde oluşu, var olan güvensizliği daha da yükseltiyor.

    Büyük bir çürüme var, tanınmamış bu devletçiğin içinde.

    Tanınmamış, buralara uluslararası hukuk uğramamış ama böyledir diye burasını bu şekilde çirkefe mi çevirmeliyiz?

    Milliyetçiliğin, bayrağın, hamasi nutukların arkasına saklanıp her türlü çirkinliği yapmışlar.

    Etraf kuzu postu giymiş kurtlarla dolmuş…

    İnsan kendini tuhaf hissediyor, neredeyim ben, neler oluyor, bu nasıl bir cinnettir böyle?

    Bakın birazcık kamuoyu baskısı bile işe yaramış, mesele çorap söküğü gibi ilerliyor, korunmaya çalışan kişiler de tutuklanıyor.

    Demek ki kamuoyu baskısını artırmak lazım.

    Bırakın artık, “partilimdir”, “köylümdür”, “arkadaşımdır”, “akrabamdır” diye korumayı, sessiz kalmayı.

     Hep bu korumacılığımız, görmezden gelişimiz, suskunluğumuz nedeniyle çürüme büyüdü, o nedenle birçok kişi yolsuzluklara, usulsüzlüklere bulaşma cesaretini buluyor…

     Yasaları bu kadar iyi bildiği, yaptığının hem suç hem de etik dışı olduğunu çok iyi idrak edebilen insanlar bu işlere bulaşıyorsa biz onlara neden acıyalım, onları neden korumak isteyelim?

     Herkes ektiğini biçiyor, ülkeyi çirkefe dönüştürmeye kimsenin hakkı yoktur, iki gözümüzün bir tanesi olsa bile…

      Memleketin düştüğü hale üzülüyoruz ama bu işlere bulaşanlara, memleketi bu hallere sokanlara niye üzülelim ki?

     Toplum baskısı artmalı, halk daha fazla hesap sormalı ki bu pislik bir şekilde temizlensin…