Büyük yıkıma neden olan Türkiye’deki büyük depremden sonra çok sayıda vatandaşımız maddi gücüne göre depremzedelere katkılarda bulundu, insanımız şartlarını zorlayarak katkı yapmaya da devam ediyor....
Büyük yıkıma neden olan Türkiye’deki büyük depremden sonra çok sayıda vatandaşımız maddi gücüne göre depremzedelere katkılarda bulundu, insanımız şartlarını zorlayarak katkı yapmaya da devam ediyor. Gönüllü yardımlar oldukça iyi gidiyor, güzel bir dayanışma örneği ortaya konuluyor. Ancak KKTC Hükümeti’nin dün akşam kanun hükmünde kararname hazırlayarak “zoraki katkı” almak istemesi, “deprem yardımları” meselesini bambaşka bir noktaya taşıdı. Hükümet hem devlet personelinin hem de özel sektör çalışanlarının maaşından bir yıl boyunca kesinti yapacağı gibi, birçok devlet hizmetine, harçlara ek vergi getirdi, gelir vergilerine artış yaptı… Hükümet resmen ek vergiler getirdi ama bunun adına “katkı” dedi. Bu katkı falan değil, katkı gönüllü yapılır, bu kanun hükmünde kararname ile bu yapılan zorlamadır. Bu zorlama gönüllü katkıları da etkileyecek. Hükümetin zoraki maaş kesintisi ve harçlara, hizmetlere getirdiği ek vergi, birçok vatandaşımız tarafından tepkiyle karşılandı. Neden dersiniz acaba? Neden olacak güvensizlikten… Yıllardır bütçe ayrılmayıp, yapılmayan işler için hükümetin yine elini vatandaşın cebine sokması tabii ki tepki görür. Halk bu hükümete güvenmiyor, toplanacak paranın söylenen yere harcanacağına inanmıyor… Zaten kanun hükmünde kararnamenin adında bile “doğal afet” ifadesinin yanı sıra “ülkedeki ekonomik kayıpları gidermek” de var. Hükümet edenler hiçbir özveride bulunmadan, çare üretemeden yine vatandaştan tırtıklayarak ekonomideki kayıpları karşılayacak. Peki ama hem Covid-19 salgını süresince hem de ardından gelen derin ekonomik krizde hükümet halk için ne yaptı? Piyasada her şey her gün pahalı oluyor, insanlar evine ekmek götürmekte zorlanıyor, halk “piyasayı ucuzlatın”, “piyasayı ucuzlatacak bir şey yapın” diyor ama hükümet hiçbir şey yapmıyor. Halk, pahalılık altında ezildi, alım gücü düştü, fakirleşti… Hükümet bu konuda ne yaptı? Yaptığı bir şey yok, halkı kaderiyle baş başa bıraktı. Dün açıklanan hükümetin zoraki kesintilerine karşı kamuoyundan büyük tepki gelince bu akşam yasa tasarısının içeriği ile ilgili olmak koşuluyla halkın görüş ve önerilerini 20 gün içinde Meclis Başkanlığı’na yazılı olarak sunabileceği bildirildi. Bu vesileyle de neden bu zoraki kesintilerin, ek vergilerin yapıldığına bir kez daha açıklık getirildi. Gerekçeler, yine aynı nakarat… Gerekçe olarak şunlar sıralanıyor: COVİD-19 salgını ve salgının yol açtığı sosyal ve ekonomik etkiler, Rusya-Ukrayna savaşı ve bu savaşın Dünya ekonomisi üzerinde yaşattığı etkiler, döviz kurlarındaki artış nedeniyle ülke ekonomimizde yaşanan olumsuzluklar ve en son olarak da Türkiye’de 6 Şubat’ta meydana gelen büyük deprem… Halktan para tırtıklamak için veya yapamadığı/ yapmadığı işlere gerekçe ararken Covid-19’u, Rusya- Ukrayna savaşını, döviz krizini gerekçe göstermekten hiç usanmıyor hükümet ama bu dönemlerde kendilerinin halk için hiçbir şey yapmadığını göz ardı etmeye çalışıyor. Devlet kendi gelirlerinden vazgeçmiyor, devlet eliyle pahalılık yaratılıyor… Çalışana her hayat pahalılığı ödeneği verildiğine ve asgari ücret yükseltildiğinde ülkede her şey daha da pahalı oluyor. Daha kısa süre ince harçlara okkalı bir zam yapılmışken, şimdi “deprem katkısı” adı altında birçok harca ve hizmete artışlar getiriliyor. Televizyonda katkı programı yapılırken, iş insanları yapacakları katkılarını duyururken, aynı anda Bakanlar Kurulu kararları açıklanıyor ve akabinde Resmi Gazetede maaş kesintileri ile ek vergiler kamuoyunun bilgisine getiriliyor. Hükümet fırsatçı bir tavır içinde, halk bunu görüyor… Bu halkın önceliğinin yeni “cumhurbaşkanlığı binası” ile yeni “meclis binası” ya da başka bir deyişle külliye binası olmadığını söyleyenlerin haklılığı ortaya çıktı. Bakın okul binaları ile sağlık ocaklarının binaları bakım, onarım, yenileme istiyormuş, önceliğimiz buymuş, binalar insan sağlığı için tehlike arz ediyormuş. İtfaiyeye yeni araç gerekiyormuş, araç filosu güçlendirilmeliymiş, bu da önceliklerimiz arasındaymış… Başka ne varmış ülke önceliği? Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı’nın araç, teknik teçhizat, donanımının güçlendirilmesi lazımmış… Peki başka neye ihtiyacımız varmış? Efendim doğal afetlere karşı bir yerde birikmiş bir paramız olmalıymış… İyi hoş da yıpranmış binalar, itfaiyenin ve Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı’nın ihtiyaçları ya da deprem- sel felaketi gibi doğal afetler için birikmiş bir paramız bir fonumuz olmaması bugünün sorunu mu? Tüm fonları genel bütçe içinde eritip, maliyenin harcamalarında kullanan siz değil misiniz? Yıllardır bu konular tartışılıyor, konuşuluyor, bu konularda hükümetlere eleştiriler yapılıyor. Yalnızca önceliklerimiz bunlar mı, kamu sağlık hizmetleri de dökülüyor, trafik ve çevre için kapsamlı projeler lazım, KIB-TEK’in ayağa kaldırılması gerekliliği ve daha neler neler… Yıllardır çözüm üretemediğiniz birçok sorunu sanki bir kanun hükmünde kararname ile çözebilecekmişsiniz gibi tavır alıp, depremi de bahane ederek halkın cebine elinizi sokacaksınız ve tepki çekmeyecek misiniz? Peki hükümet edenler kendi savurganlıklarından vazgeçiyor mu? Hayır, kesinlikle vazgeçmiyor… Ha bire danışman istihdam ediliyor, koruma sayısı artırılıyor, makam araçları ve RHA plakalı araçlar acımasızca kullanılıyor, izaz ikramlar ve diğer birçok harcamadan vazgeçilmiyor. Partizanca istihdam bitmek bilmiyor. Bir taraftan halktan kesinti yapılacağı duyurulurken, diğer taraftan Başbakanlığa veteriner istihdam edildiğinin belgesi düşüyor medyaya. Bu bile ne kadar samimiyetsiz olduklarını ortaya koyuyor. Halka güven vermiyor ki bu hükmet… Toplanacak paranın doğru yere gideceğine inanmıyor ve zaten tüylenmekten, tırtıklanmaktan da bıktı bu toplum. Hep almak üzerine programlanmış, hiçbir hizmeti doğru dürüst veremeyen yöneticilere nasıl güvensin bu halk?15 Şubat 2023
