KKTC’de bizleri yönettiğini zannedenler her ne kadar idrak etmemiş olsalar dahi devlet yönetimi çok ciddi bir iştir. O kadar ciddi bir iştir ki; çağdaş ve kalkınmış ülkeler devlet yönetiminde her şeye...

KKTC’de bizleri yönettiğini zannedenler her ne kadar idrak etmemiş olsalar dahi devlet yönetimi çok ciddi bir iştir. O kadar ciddi bir iştir ki; çağdaş ve kalkınmış ülkeler devlet yönetiminde her şeye siyaset karıştırılmaması gerektiğini bilimsel anlayışla pratiğe dönüştürmüşlerdir. Siyasetin ve siyasetçinin özellikle kısa vadeli gaileleri ve duyarlılıkları uzun vadede ekonomiye ve sürdürülebilir yapıya zarar verebilmektedir. Dolayısıyla, dünyanın gelişmiş ülke ve ekonomik birliklerde merkez bankaları giderek daha özerk ve bağımsız hal alarak siyasi müdahaleden arındırılmışlar. Bilindiği gibi; dünyanın en bağımsız ve özerk merkez bankası Avrupa Birliği Merkez Bankası’dır.  ABD Merkez Bankası (FED) da en bağımsız ve özerk bankaları arasında yer almaktadır. Ülkemizde de yaşanan banka krizleri sonucunda 2000 yılından sonra yapılan yasal düzenleme ile KKTC Merkez Bankası büyük ölçüde bağımsız ve özerk bir yapıya kavuşmuştur. Merkez Bankalarının en öncelikli görevi fiyat istikrarı olmakla beraber bankacılık ve finans sektöründe güven ve istikrarı sağlamak temel görev ve sorumluluklarının başında gelmektedir. Bankacılık sektörü birçok açıdan diğer sektörlerden daha hassas ve ülke ekonomisi için hayati öneme haizdir. Bankacılık sektörü bir insan bedenindeki kalp gibidir.  Bankacılık ve finans sektörü ülkedeki gerekli yatırım, harcama ve ödemeler için gerekli fonları diğer sektörlere pompalayarak tüm kesimlerin ekonomik aktivitesini kesintiye uğramadan devamını sağlar. Bankacılık ve finans sektöründeki bir kriz tüm ekonomiyi derinden etkileyebilmektedir. Dolayısıyla, bankacılık ve finans sektöründeki güven ve istikrar mutlaka sağlanmalı ve kısa vadeli siyasi rant sevdasına kurban edilmemelidir Herhangi bir bankada meydana gelen bir kriz ve/veya sektöre yönelik negatif bir algı ekonomideki diğer sektörlerin aksine banka paniği, hücum ve domino etkisine neden olabilmekte ve en sağlam bankalar dahi iflasa sürüklenebilmektedir. DOLAYISIYLA, SEKTÖRDE GÜVENİ SARSACAK VE/VEYA MEVDUAT SAHİPLERİNİ ÜRKÜTECEK HER TÜRLÜ SÖYLEM, DAVRANIŞ VE KARARDAN BAŞTA HÜKÜMET EDENLER OLMAK ÜZERE HERKES İMTİNA ETMELİDİR. Sürdürülebilir bir bütçe disiplini sağlamaktan aciz hükümetler bütçe açıklarını kapatmak için çeşitli vesilelerle vatandaşlık görevini zaten yapan başta kamu çalışanları olmak üzere vergi mükelleflerinin sürekli olarak boğazına sarılmaktadır.  Ne acıdır ki, giderek toplumsal güven kaybına uğrayan gelmiş geçmiş hükümetler kayıt dışı ekonomi, vergi kaçakları ve vergilendirilmemiş alanları hedef alacakları yerde fincancı katırlarını ürkütmemek için mevcut mükelleflerin vergi yükünü artırmayı veya maaşlarını kesmeyi marifet saymaktadırlar. Kaynak arayışı içinde davranan hükümet kolayı seçme uğruna tam bir devlet cehaleti sergilemiştir.  Geçmişte yine benzeri vesile ile mevduat faizi üzerinden ödenen stopaj vergisi artırılmasına rağmen yine benzeri bir yaklaşımla stopaj vergisinin %1-%2 puan artırılmasına yeltenilmiştir.  Bilahare, mevduat vergisi stopajındaki artışın sadece 100 bin TL faiz gelirinin üzeri için geçerli olduğu açıklanmıştır. Faiz stopajı ile ilgili karar ve spekülasyon bankacılık sektörünün istikrarı için son derece tehlikelidir. Mesele “Egemenlik Riski”nin piyasaya hâkim olmasıdır. Bu risk, bir ülkeyi yönetenlerini hakimiyet gücünü kullanarak dilediği an mevduata faizi için ödenen stopajın artırılması ve en tehlikelisi eşkıya gibi mevduatlarının bir kısmı veya tamamına el koymasıdır. KKTC’de finans ve bankacılık sektörünün dinamiği içerisindeki hassasiyetleri bilmekten aciz hükümet edenler, güven terazisini bozabilecek ve sektörü istikrarsızlığa sürükleyebilecek devlet cehaleti sergilemektedirler. Egemenlik riskinden dolayı Hükümete karşı güven bunalımına girebilecek olan mudiler bankacılık sistemindeki paralarını çekip yastık altına, kıymetli madenlere veya sistem dışına çıkabilirler. Bu durumda, söylenebilecek son söz bizi yönetenlerin kına yakmasıdır.