BM uzun zamandan beridir GK beşlisinin direktifleri doğrultusunda adaletten yoksun, ilkelerine aykırı aldığı hukuk dışı oldubitti, taraflı kararlarıyla güya dünya düzenini sağlamak amacıyla çıkarlarına dayalı yürütmesi neticesinde günden güne itibarını, amaçlarını ve güvenilirliğini göz göre göre yitirdiği  açık bir şekilde görülmektedir. İnsanlığa, gerçeklere ve Adaletle bağdaşmayan kararları, uygulamaları ve baskıları sonucu tarafsızlığını yitirdiği bariz şekilde ortadayken bunları dikte etmek için doğrudan veya dolaylı olarak her türlü askeri, ekonomik ve siyasi baskılarla müdahaleleri rutin hale getirdiği ve gerçekleştirdiği dünyanın gözü önünde cereyan etmektedir.

          BM, düşürüldüğü durum dolayısıyla bundan böyle bir güven ve umut sığınağı olamaz. Bütün değerlerini yitirmiş, inanılmaz güvenilmez umut beklenmez hale gelmiştir. Meşhur TC Dış işleri Bakanımız rahmetli İhsan Sabri Çağlayangil, taaa  1970 sonlarında ‘BM  kalabalık bir kahvehanedir’ demişti. Dünya-Eşitlik-Adaletin, 5’ten büyük olduğunu gösterme zamanı gelmiştir,  halen bir’den de küçüktür, buna son verilmelidir. İki yüze yakın BM üyesi ülke, ya şimdi ayağa kalk ya ebediyen otur  sıranı bekle, BMGK beşlisi önünde el pençe divan dur.

         BMGK olarak, ENOSİS’i dillerinden düşürmeyen, bunun için yıllardır aşikar mücadele eden, adayı kana bulayanlara, 1960’ta Türk ve Rumların ortak egemenliğinde kurulan KC antlaşmalarını daha ilk günden ENOSİS’e sıçrama tahtası olduğunu açıklayan Makarios’un ENOSİS’e engel olduğu için  Anayasada Türkler lehindeki hayati öneme haiz 13 maddeyi değiştirmek isteyenlere, kabul edilmeyince bunu silah zoruyla yapmak için 21 Aralık 1963’te Türklere saldırmakla başlayan Kıbrıs sorununu yaratanlara, Türkleri ortak devletten kovanlara, 103 köyden göç ettiren darbeci ve işgalcilere;   iki buçuk ay  sonra Mart 1964’te hukuk dışı oldubitti 186 kararıyla ortaklık devleti  egemenliğini teslim eden, masum ortağı da yargısız infazla asi diye cezalandırıp dünyadan izole ambargolarla bir kenara iten, Türklere karşı Rum saldırılarını, katliamlarını ve haksızlıklarını onaylayıp dünya kamu oyu önünde iki büyük yanlışı baskılarla meşru hale getiren BMGK beşlisinin kasten  çıkarlara dayalı haksız tutumunun sonuçta büyük bir savaşa sebep olduğu şüphesizdir.

         Kıbrıs sorununu yaratanlar belli, sebebi belli, tarihi belli, yapılanlar belli olduğu halde faillerini mükafatlandırmak, masumları da cezalandırmak BM’nin ve ağa beşlinin gerçeklerden uzak adaletten yoksun, insanlıktan kopuk, kendi çıkarlarının gereği ne ise adalet ona göre şekillendi, gerçekler değil her daim güçlünün çıkarı öne çıktı. İsteselerdi, dallanıp budaklanmadan kısa sürede sorunu hallederlerdi, istemediler. Üstünden BM’nin bütün çözüm planlarını reddeden darbecileri AB üyeliğine almaları, Türk ortağı tamamen yok saymaları sorunun çözümüne ikinci kilidi vurmuştur.

         Rumların ambargoları azmış gibi BM’de ekledi, baskı uyguladı. 3 ayda sorunu çözecekler diye 186 kararıyla  asker gönderdiler adına da Barış Gücü! Dediler. Onların gelmesiyle  Rum saldırıları kat kat arttı, katliamlar da. Türkler asayişi beklerken asi durumuna sokuldu. 103 köyden göç ettirildi, ablukada çadır-baraka-mağaralarda yarı aç yarı çıplak yaşamaya mahkum edildi, işine gücüne, bağına bahçesine, davarının başına gidemedi, devletten kovulması dahil her şeye seyirci kaldılar.

         BMGK, 15 Temmuz 1974’te Cumhuriyeti ikinci darbeyle yerle yeksan eden, Cumhurbaşkanı! Makarios’un öldürüldüğünü açıklayan, yerine Samson’u atayan, ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyetini’ ilan eden Rum-Yunan’ı her zaman korudu kolladı, huzurunuza giden Makarios’un ağlayarak ‘Derhal müdahale ediniz, ülkem işgal edilmiştir, Türkler büyük tehlike altındadır’ yakarışını umursamadı,  Garantör İngiltere ve Türkiye’ye müdahale etmesi çağrısına da BM kulak tıkadı. Hepsi sindi, Türkiye Garantörlük görevini yerine getirince horozlandılar? Halbuki kendileri meselenin içine ettikleri gibi kendileri  temizlemeliydi. Ama bunu yapmak için ta başından Adaletli ve Haklıdan yana olması gerekirken saldırgan darbecilerin yanında oldular, bu durumda meseleye el koyup suçluları cezalandıracak halleri yoktu tabii.  

         Adada barış-sükunet Türkiye’nin meşru müdahalesiyle sağlandı, Yaşıyor dedikleri eski Kıbrıs Cumhuriyeti! bu sayededir. Yoksa bugün yerinde ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’ olacaktı, istedikleri buydu, hala öyledir. Gerçi, Güneyde Helen Cumhuriyetidir o ayrı, ama KC’nin adını kullanıyorlar, arkasına saklanıyorlar.

         1975’te Viyana Nüfus mübadele anlaşması oldu. İki taraf iki bölgede 49 yıldır kavgasız yaşıyor. Onların yapmadığını, yapmak istemediğini yaptı. Kıbrıslı Türkleri yok saydılar, Türkiye sahip çıkıyor diye baskılar-yaptırımlar-tehditlerle engellemeye kalkarlar. Türkleri yalnızlaştırmak, direnişini kırmak, dayatmalarına boyun eğdirmek, algı operasyonlarıyla içimizdeki işbirlikçilerle işi götürmek, Rum-Yunan’a yamalamaktır amaçları.  

         BM, bizim kararlarımızda anlaşınız diyor, yarım asırdır anlaşamadık. Kimlerin çözüm planlarını reddettiği ortada, ama saygı duydular. Türklere cezalar devam, Rumlar ayni statüde devam. Masada  Türkler cemaat olarak ve suçlu, darbeciler egemen haklı. Çözümden kaçmalarının, çözümsüzlüğün sebebi budur. Türklerin teslim olmasını bekleyen BMGK çözümsüzlüğün baş sorumlusudur.

         3 aylık diye alınan çözümsüzlüğü tetikleyen hukuk dışı 186 kararı üzerinden 717 ay geçti. Bu ucube karara dayanarak 2004’te Referandum haftasına işgalci Rum yönetimini tek taraflı üyeliğe alan AB de çözümsüzlüğe bir kör düğüm daha atmıştır. İki büyük kasıtlı yanlış bir doğru etmez. Velhasıl, adalette, insanlıkta, doğrulukta, özgürlükte, medeniyette, Demokraside kendilerini şampiyon zannedenler, esasında tam tersi bu değerleri yerle bir etmişlerdir. Kıbrıs sorununda yaşanan gerçekler ortadayken canileri, saldırgan darbeci işgalcilerin yanlarında durup desteklemeleri, Filistin halkına yapılan vahşice insanlık ayıbı katliamlara da destek çıkmaları, gelinen noktada Uluslararası Hukuk dahil  bu kuruluşların ipliğini pazara çıkarması açısından büyük önem arz etmektedir, kayıp on binlerce masum insanın canları belki de değişimin, yeni dünya düzeninin temel taşları, umudu olabilir.

          Türklere 3 defa göçmenlik yaşatanlar kendi hatalarından, ENOSİS girişiminden dolayı ilk defa 1974’te göçmen oldular. Türklerin malları mülkleri defalarca yağmalandı, tarumar edildi, yakıldı yıkıldı, yıllarca kullanıldı hesabı sorulmadı, Türklere dönüp bakmadılar. Rumlar kendi suçlarından mal kaybedince ayağa kalktılar. 1955-1963-1974’lerde Türklerin malları, canları, toplu katliamları, kayıpları, ezgi cefaları, yaşam zorlukları, korkuları, endişeleri, devletten atılmaları umursanmadı, müstahak görüldü. Bunların bedeli hiçbir şekilde ödenemez. Ama Loizidu’ya, ona buna çifte tazminat. AİHM de 186’ya uydu, güya adalet dağıtır. Çökertmek için dört koldan acımasızca saldırırlar hiç utanmadan.  BM-AB bu saatten sonra yüz karasını asla temizleyemezler.  

 Parantez açalım. İçi boşaltılmış Federasyonda akıbetimiz Rum-Yunan arasında erimektir. Rumların üçlü anlaşmaları sayesinde mecburen Türkiye’nin karşısında dutracağız demektir.  

Görüşmelere kaldığı yerden devam mış. Ne şamar oğlanıyız, ne BM’nin kuluyuz, ne Rum’un kuyruğunda maşrapa.

Silahsız Kıbrıs’çılar huu, sesiniz çıkmaz oldu, Güneye Emperyaller üşüştü olanca uçak, gemi, füzeler,  askerler. Sam amca kızar mı yoksa? Selimiye Meydanında Rumlarla omuz omuza ‘Türk Askeri dışarı’ mitinginizi unuttunuz? Sizi gidi, demek amaç emperyaller gelsindi.

Ey Federalciler, O özlediğiniz, yere göğe sığdıramadığınız kucaklaşalım dediğiniz O dünya,  hem buluşalım dediğiniz O Uluslararası Hukuku ararsanız Gazze’de enkaz altındadır.

Unicef, ateş kes sağlanmaz Gazze’ye yardım gitmezse felaket  yaşanacak dedi. Yahu yaşanan nedir, bundan öte felaket mi var, daha ne olsun?

Almanya’da Ordu Komutanı İsrail yaralıları için kan bağışında bulundu, iyi normaldir. Lakin 2. Dünya savaşında binlerce masum Yahudi’ye yapılan soy kırımın üstünü örter mi, özrü de olmaz. Ama şimdi aynisinin Filistin halkına yaşatılmasına destek çıkmak bir teselli veya ödeşme karşılığı olur mu?

Filistinli küçük çocukların hayatta kalabilmek için beyaz bayrak sallamaları sözün bittiği yere  gelindiğini gösterir, kalemi de bırakıp nokta koymaya gelindiğini de. Nokta. Yurtta sulh Cihanda sulh.