Tartışmalar, atışmalar, mecliste yasa tasarısı geçirme çabaları, demeçler, karşı demeçler, bitmek bilmez konuşmalar, iddialar ve karşı iddialar… Kim haklı, kim haksız? “Ortadaki gerçek” tektir ama...
Tartışmalar, atışmalar, mecliste yasa tasarısı geçirme çabaları, demeçler, karşı demeçler, bitmek bilmez konuşmalar, iddialar ve karşı iddialar… Kim haklı, kim haksız? “Ortadaki gerçek” tektir ama ona kendi durduğu yerden bakanların haklı ve haksız anlayışı farklılık gösterebiliyor. Tabii ki kişiler kendince bir haklı bulabiliyor. Son günlerde bulunduğum ortamlarda hep bu tartışmalar var, kimisi sendikanın ve muhalefetin tepkisini haklı bulurken, kimisine göre ise hükümet haklı. Çok sayıda kişinin kendine göre, bencilce doğrularının olduğu yerde “esas doğruyu” bulmak da zor oluyor değil mi? Bir de “Kim haklı kim haksız beni ilgilendirmez, ben sonuca bakarım, bakın yine elektriksiziz, mağdur oluyoruz” diyenler var. Mağdur olup, canı yanan insanların bu şekilde düşünmesi anlaşılabilirdir. Onlar için sonuç önemlidir ve sonuç da felakettir. Bitmek bilmez elektrik kesintileri ve bitmek bilmez bir çile… Pahalı elektrik satın alıp, kötü hizmete maruz kalmak tabii ki insanı çileden çıkarır. İşte bakın, bu gece yine ülkenin birçok bölgesi elektriksiz… “İşte gerçek bu” diyor insanlar, gerçek şu ki halk mağdur… Ülke yine elektriksiz, insanlar yine perişan, herkes yine sinirli… Yoklar ülkesine dönen Kuzey Kıbrıs’ta elektrik de yok… “Ben sonuca bakarım elektrik kesik” deniyor ya, peki bu sonucu yaratan kimdir? KIB-TEK’i kâr eder durumdan alıp da borç batağına dönüştürenler kimdir? İhale sistemini kaldırıp da doğrudan yakıt alımlarıyla kurumu büyük zarara uğratanlar kimdir? Yıllardır kuruma hiçbir yatırım yapmayan, kırılanın kırıldığı, bozulanın bozulduğu, dökülenin döküldüğü yerde kalmasına göz yumanlar kimdir? Yıllardır kurumda bir rant kavgası yaşanmasına, bazı kesimlerin büyük paralar götürmesine fırsat verenler kimdir? “Ruma muhtaç olmayacağız” deyip, böbürlenen, hamaset yapıp da Rum tarafından pahalı elektrik satın alanlar kimdir? Yukarıda saydığım soruların bazılarının içinde cevabı bulunan KIB-TEK’le ilgili “Sayıştay” ve “Başbakanlık Denetleme Kurulu”nun raporlarının açıklamasını engelleyen, raporları gizleyen kimdir? Ya, bugün bir sonuç var ortada… Peki bu sonucun ortaya çıkmasına sebep olanlar kimdir? Kim oldukları bellidir aslında, ortadadırlar, yarattıkları eserle övünmüyorlar belki ama hiç sorumlulukları yokmuş, onlar kurumu bu hale getirmemiş gibi etrafta dolanıyorlar. Onlardan hesap sormak, onları yargılamak, cezalandırmak gerekiyor ama “yapanın yanına kalır cumhuriyetinde” onlar başkalarına ayar vermeye çalışıyor. Kurumu batıranlar, ayağa kalkması için de hiçbir şey yapmayanlar, “Ne yapalım, çaresiziz, ülke karanlıkta kalmasın” diyerek, toplumun karşısına “Kamu İhale (Değişiklik) Yasa Tasarısı” ile çıktılar. Fırsat eşitliğini, ihaleyi dışlayan, bir şirketi işaret eden (ya da onun için yapılan) ve muhtemel yargıya da toslayabilecek, geri dönebilecek bu yasa tasarısı tabii ki toplumun büyük kesiminden onay görmüyor, eleştiriliyor. Ancak hükümet edenler tüm itirazlara rağmen tasarıyı geçirmekte kararlı, yaşanan çaresizliğin çaresinin bu olduğunu iddia ediyorlar… Çaresizliğe neden olanlar, cezalarını çekmeden, yarattıkları çaresizliğe, fırsat eşitliğinden yoksun, adaletsiz bir çözüm önerisi ile toplumun karşısına çıkıyor. KIB-TEK Yönetim Kurulu da eylem yapan çalışanlara “Uzaklaştırırım, işten çıkarırım ha” diye gözdağı vermeye çalışıyor… Bilgisiz, beceriksiz, “hık deyici” yönetim kurulları kurumun batmasında bizzat rol oynamıştır… Hem kendileri hata yapmıştır hem de ilgili bakanların hatalı kararlarına ses çıkarmamıştır… Kurumu milyonlarca zarara uğratıp, içinden çıkılmaz bir hale sokan gerçek suçlular ortadayken ve onlara hiçbir şey olmuyorken personele “sizi işten atarım ha” demek ayıptır, hedef şaşırtmadır. Ha, bu süreçte, yani kurum son dört yıldır göz göre göre batırılırken, “kamuoyu yaratma, toplum desteğini de arkasına alıp direnme, yönetenlere ‘dur’ deme” konusunda sendikanın zafiyeti, yetersizliği olabilir ki bana göre vardır. Ancak bu kusuruna rağmen günah keçisi yapılmamalıdır, sendika ne polistir ne mahkemedir ne de Sayıştay gibi bir denetim organıdır… Sendikanın kusuru birse, yönetenlerinki bindir. Gerçekleri görmeye niyetli olmayanlar tabii ki göremez… Olaylara “toplumsal fayda” çerçevesinde bakamadığımız sürece hep mağdur olmaya, bugün yapılanların acısını gelecekte çekmeye mahkumuz… Sorumluların cezasını çekmediği bir ülkede ise yaptığımız tüm bu tartışmalar da boşuna gidiyor ne yazık ki…11 Nisan 2023
