Cumhurbaşkanlığı seçimleri hiçbir meşruiyet tartışması gerektirmeyecek şekilde Tufan Erhürman’ın zaferiyle sonuçlandı.
Bu zaferde Erhürman’ın kişisel özellikleri yanında onu destekleyen güçlerin organize ve bilinçli hareketi, stratejisi çok iyi hazırlanmış, başarıyla uygulanmış kampanyanın da yadsınamayacak ciddi rolü var.
Aslında görünen köy kılavuz istemezdi. Seçimi Erhürman’ın açık ara kazanacağı epeyce önce anlaşılmıştı.
15 Ekim günü yayınlanan yazıda vurgulandığı gibi, seçmen üç ana motifle oy vermektedir.
Birincisi, adayın kişisel özellikleridir. Dürüst, bilgili, donanımlı, kucaklayıcı, vakur vb. aday rakiplerinden öne fırlar.
İkincisi, adayın savunduğu ya da temsil ettiği düşünce, inanç, ideolojidir.
KKTC’de siyasal ayrışma sol-sağ ekseni yerine, Türkiye ile ilişkiler, Türkiye algısı ve federasyonla iki devletli çözüm modeli ekseninde yaşanır.
Erhürman bu konuda Tatar’dan daha dezavantajlı olmasına rağmen, bunu Türkiye ile hiç çatışmaya girmeden ve federal çözüm modelini fazla ön plana çıkarmadan nötralize etmiştir.
Üstelik bunu yaparken “ Kıbrıslılık” ortak paydasını da örtük bir şekilde temsil etmiştir.
Üçüncü motif, rakiplerin yetersizliği, seçmenin onlara duyduğu memnuniyetsizliğidir.
Erhürman bu konuda da gerek Tatar’a gerekse onu destekleyen hükümete duyulan memnuniyetsizlikten yararlanmıştır.
Bütün bunlara ek olarak, UBP siyasal kadrosu içindeki kişisel hesaplar da Erhürman’ın yükselişinde belli bir ivme nedeni olmuştur.
Sonuçta, nitelikli bir aday, seçim kazanmak için gerekli bilgi ve beceriye sahip bir kampanya ekibiyle birleşmiş, Erhürman için açık, net, tartışmasız zafer elde edilmiştir.
Hem Erhürman hem de ekibi kutlamayı hak etmiştir.
Şimdi, artık toplumun temel ve ortak beklentilerine uygun olarak liderlik etme zamanıdır.
