Genelleme yapmak doğru değildir; kişileri, varlıkları ve olayları, aralarında hiçbir fark yokmuşçasına aynı düşünce altında toplayıp, aynı kefeye koymak bana göre yanlıştır ve haksızlıktır da… Bir...

Genelleme yapmak doğru değildir; kişileri, varlıkları ve olayları, aralarında hiçbir fark yokmuşçasına aynı düşünce altında toplayıp, aynı kefeye koymak bana göre yanlıştır ve haksızlıktır da… Bir ulusa, bir ırka, bir meslek grubundaki kişilere “hepiniz aynısınız” demek kolaycılıktır ama acımasızlıktır da... Aynı aileden gelen aynı soy ismini taşıyan insanları dahi aynı kefeye koyamazsınız. “Bazınız” ile “hepiniz” ayrımını yapabilmek çok önemlidir, bunu yapmayan, genelleme yapıp aslında suçlanmak istenenle hiçbir alakası olmayan, belki onun da tasvip etmeyip, eleştirdiği grupla onu benzeştirmek çok yapılan bir yanlıştır. Birçok gazeteci olumsuz genelleme yapmayı sever, hatta çoğu kez farkında olmadan bile bunu yapanlar vardır, otomatiğe bağlanmış bir şekilde. Ancak öte yandan gazetecilerle ilgili de bolca olumsuz genelleme yapılır. Meslektaşlarımızın çoğu kızar camiamızla ilgili genelleme yapılmasına, “hepimiz aynı değiliz” derler, kendilerinin defalarca genelleme yaptığını unutarak… Genelleme yapmak yanlıştır ama bir meslek grubu için yaygın olarak olumsuz ifadeler kullanılması da boşuna değildir. Mesleğimize yönelik, eleştirilere, suçlamalara, güvensizliğe öfkelensek veya üzülsek neye yarar ki? Bir şeyler görüyor ya da yaşıyor insanlar ki olumsuz ifadeler kullanıyor. Son zamanlarda yapılan birçok ankette medyaya ve gazetecilere yönelik güven düşük çıkıyor. Sakın yanlış anlamayın, anketlerde çıkan, yüzdelikle verilen değerler için değil bu “genelleme” muhabbeti. Yani “genellemeye anketler yol açıyor” demiyorum. Tam tersine anketlerdeki rakamlardan faydalanarak meseleye yaklaşmak istiyorum. Anketlerde medyaya ve gazetecilere güvenin düşük çıktığından söz etmiştim… En son yapılan ‘Standart Eurobarometer 98 Araştırması’nda da öyle oldu… 16 Ocak -29 Ocak 2023 tarihleri arasında gerçekleştirilen Standart Eurobarometer 98 Araştırması’na göre Kıbrıs Türk toplumunun yüzde 52’si Kıbrıs Türk medyasını güvenilir bulmuyormuş. Yani neredeyse toplumun yarısından fazlası Kıbrıs Türk medyasını güvenilir bulmuyor. Öte yandan, toplumun yüzde 54’ü de medyanın “siyasi ve ticari baskılardan arınmış” bilgi sunduğuna inanmıyor. Toplumun yüzde 94’ü medyanın önemli bir rolü olduğuna inanıyor ama servis edilen yanlış, gerçeği saptırılmış haberlerin varlığının toplumda büyük bir problem yarattığını, demokrasi açısından da sorun teşkil ettiğini vurguluyor. Ankete göre Kıbrıs Türk toplumunun yüzde 92’si, yani neredeyse her kesimi ya da oldukça büyük bir çoğunluğu interneti yaygın olarak kullanıyor ama yüzde 88’i internetteki sosyal ağlardan edinilen bilgiye karşı temkinli olunması gerektiğini ve güvenilemeyeceğini söylüyor. Eğri oturup doğru konuşalım; yani Kıbrıs Türk toplumunun yüzde 52’si Kıbrıs Türk medyasını güvenilir bulmuyorsa, bunun haklı bir nedeni yok mudur? Kafalarından mı kuruyor insanlar? Bir şeyleri görüyorlar da böyle değerlendirme yapıyorlar. Toplumun yüzde 54’ü de medyanın siyasi ve ticari baskılar altında bilgi ve haber verdiğini söylüyorsa haksız mıdır? Aptal değil ki insanlar, ne okuduklarının ne izlediklerinin farkındadırlar. Toplumun yüzde 94’ü servis edilen yanlış, gerçeği saptırılmış haberlerin ülkede büyük bir problem yarattığını, demokrasi açısından da sorun teşkil ettiğini söylüyorsa, demek ki bu sorunları bizzat yaşamıştır ya da yakından tanık olmuştur… Kıbrıs Türk toplumunun yüzde 92’si interneti yaygın olarak kullanıyorsa ama bunların yüzde 88’i internetteki sosyal ağlardan edinilen bilgiye karşı güvenilemeyeceğini söylüyorsa vardır bir geçerli nedeni… Medyadan şikâyet eden halkımıza kızmıyorum, kızamıyorum… Medyanın içinde birisi olarak, ben medyanın halinden memnun değilim, diğer vatandaşlar nasıl memnun olsun? Bazı meslektaşlarımız gazeteciliği bırakmış, tetikçiliğe soyunmuş, bu durum çok iğrenç görünüyor. Kimisi ise şantajcı, rüşvetçi oluverip çıkmış, haber kaygısı çekme yerine birilerinin açığını bulup bunu kullanarak, şantaj yapıp para kazanma peşinde… Kimisi de çok profesyonelce yapıyor bu işleri, sözde kimseye sezdirmeden ama anlamamak için çok saf ya da aptal olmak lazım… Covid-19 salgınından da ekonomik krizden de en fazla etkilenen sektörlerden birisi medyadır. Bu durumda medya organlarının, oralarda çalışan gazetecilerin reklam verenleri tavlayabilmesi, reklam alabilmesi çok büyük önem taşımaktadır ama bunun da ölçüsü kaçtı, reklamlarla haberler birbirine karışmış, haber denemeyecek şeyler haber diye halkın önüne çıkmaktadır. Siyasi baskı da başka bir dert… Bazı kurumlar neredeyse bazı siyasilerin gazetesine dönüşmüş durumda, para ödenerek yapıldığı anlaşılan bu haberlere halkın güvendiğini ya da “bravo” dediğini mi sanıyorsunuz? Ekonomik baskılar, medyaya tuhaf şeyler yaptırıyor ve gittikçe de ölçü kaçıyor, ortaya ucube şeyler çıkıyor, çok az medya organının habercilik kaygısı var, birçoğu ya böyle alengirli işler çeviriyor ya da oradan buradan haberler çalarak günü kurtarmaya çalışıyor. Kötü örnekler faza olunca da birçok kişi genelleme yapıyor, medyaya genel kötü yakıştırmalar yapıyor. Siz istediğiniz kadar “biz onlardan değiliz” deseniz de bundan emin olsanız da genellemenin içinde buluyorsunuz kendinizi. Medya kendi içini temizleyebilmeli, gazeteciler bunu tartışmalı, mesleğe zarar verenleri ayıklayabilmeli ama inanın hiç kolay değil bu. Ortam da bunu yapmaya müsait değil, o nedenle şimdilik halkın seçici olması gerekiyor… Genelleme yapmak yerine iyi ile kötüyü ayırabilmek, seçici davranıp, iyi olanı seçmek sanırım en doğrusu…    

30 Mart 2023