Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Arıklı, hükümet içinde en çok eleştiri oklarına muhatap olandır. Bunu da hiç yadırgamamak gerekir. Çünkü tek bir gün adı ile etrafında kopartılan eleştirilerden yoksun...
Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Arıklı, hükümet içinde en çok eleştiri oklarına muhatap olandır. Bunu da hiç yadırgamamak gerekir. Çünkü tek bir gün adı ile etrafında kopartılan eleştirilerden yoksun kalacak olsa kahrolacak kadar üzüntü duyacak politikacılardandır!. Bu nedenle bazı benzerleri gibi önce sorunları kendi yaratır! Yeter ki “adı” etrafında oluşan toplumsal etki tepkiler devam etsin!
NİTEKİM geçen gün artık kurulduğu gündemin tepesinden inmeyen KIB-TEK’in söylene gevelene şekeri yitip bittiği için tatsızlaşırken acılaşmış spekülatif haberlerinin de bayatladığı bir sırada Meclis Genel Kurulunda o kendine özgü yeni bombasını şöyle patlattı!
“KIB-TEK yıllardan beridir dört beş Şirket tarafından özelleştirilmişler… Bu şirketler açılacak olan ihaleleri o ihale şartnamelerini kendi istek ve arzuları doğrultusunda hazırlayıp ona göre ihaleye çıkmasını alışkanlık haline getirmişler!..”
***
“BEN DEVLETİM” diyen ülkelerde böyle bir iddia söz konusu olduğunda hükümetler istifa etmekle kalmazlar yargı yolları da açılır…
Ne var ki KKTC de bu iddia ve haberler olağan sürecin cilvelerindendir! Fakat yine Sn. Arıklı’ya göre önümüzdeki yaz döneminde çarnaçar ya Rum’dan elektrik satın alacağız ya da yeni jeneratör…
PEKİ çare: Sn. Arıklı diyor ki eğer “AKSA” ile bir anlaşmaya varılırsa TC’den kablo ile elektrik sağlayabileceğiz…
***
BU KISACIK haberin içinde bile yığınla “devlet zafiyet ve çaresizliği” yanı sıra “yargıyı harekete geçirecek “şaibeli icraatlar” ve “belki” gibi muğlak tedbirler, tasarılar var ki işte devletimiz budur!
PEKİ UMUT? Bizim komşunun oğlu Umut’tan söz etmiyorum! Allah’ın insana en büyük yaşama cehdini veren “umuttan, ümitten” söz ediyorum ve ekliyorum:
EĞER bir gün bir “ulusal toplumun” en son mertebesinin “tanınmış devlet” olmasıysa ki şimdilerde bunu Rum’a da kabul ettirme sancıları koyuveriyoruz; anlamalıyız ki devlet şaibe ve töhmetlerle oluşmaz… Zaten oluşamıyoruz da!
***
KISACA TAKILDIĞIM: (DANA DEYİP GEÇMEYİN!) “Elektrik sorunumuzu” enerji gibi sahibi olamadığımız, en son çarede TC’den kablo ile elektrik akımı sağlamaktan başka da çaremizin olmadığı gerçeklerde “vermediyse mabut neylesin Mahmut” çaresizliğinde kabul ediyorum…
PEKİ AMA ya “dana” dediğimiz ve kasaplardan etini satın aldığımız şu bildik büyük baş hayvanlar neden kaçakçılıkla kasabın çengeline asılı etinin pahası dolayısıyla ulusal sorunlarımızdan biri haline geliyor?
AKIL sır ermez ama bu ülkede meğer dananın bile kaçakçılığı varmış! Hem de az buz değil. Dört yanı denizlerle çevrili Kuzey ile Güney arası dikenli tellerle örülü, askerlerin polislerin gece gündüz sınır ihlalleri olmasın diye ellerinde silahlarıyla nöbetçiliklerini yaptıkları Kuzey’de 68 dana “kaçak” çıkmış!
HABERE yansıdığınca ve resmi açıklamaya göre de gerçekten bu 68 dana ülkeye kaçak sokulmuş! Her dananın fiyatının 40 bin TL olduğu hesabında da 30 milyon edermiş!
Kİ BU DANA dedikleriniz “hayvanlar aleminin” aynı zamanda en irileri! Ne cebe sığarlar ne bagaja…
Meğer bu hayvanları ülkeye kaçak sokan bizzat “Hayvan Üretici ve Yetiştiricileri Birliği” Yönetim Kurulu üyelerinden biri… Yetkisini kullanarak gerçekleştirmiş kaçakçılığı!
HANİ DERLER YA: “Balık baş’tan kokar!” Bu ülkede de zaten başından beridir kokuşmuşluk o sözü edilen “baş’lardan” dolayı oluşmaktadır! Bu kadar basit!