“1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü” ya da halk değişiyle söyleyecek olursak; “1 Mayıs İşçi Bayramı”, tüm dünya emekçileri için olduğu gibi ülkemiz emekçileri için de önemlidir.
Neden önemli olduğunu size burada anlatacak değilim. Bunu bilmeyen yok, üstelik birkaç gündür birçok sivil toplum örgütü, siyasi partiler ve ülke yöneticileri, yaptıkları açıklamalarla günün anlamını yeninden anlatıyor, hatırlatıyorlar.
“1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü” vesilesiyle örgütler, emekçilerin sorunlarını sıralar, ülkeyi yönetenler de emekçiler için güzel sözler sarf eder…
Her sene aynı senaryo tekrarlanır ama emekçilerin sorunları da öylece durur, hatta inanın bana her geçen yıl daha kötü olur.
Özellikle birçok özel sektör emekçisi çok ciddi sorunlarla boğuşmaktadır.
Çalışma yaşamı, emekçiler açısından hak gaspıyla doludur…
Birçok emekçi, hak ettiği maaşa ulaşamamakta, çok çalışıp düşük maaşlar almaktadır.
Maaşını gününde alamayanlar mı istersiniz, ay başı geldiğinde maaşının tamamını ödenmeyenler mi? Sosyal sigorta, ihtiyat sandığı yatırımları maaşının üzerinden yatmayanlar mı? İş sağlığı açısından gerekli tedbirlerin alınmadığı ortamda çalıştırılanlar mı? Yoksa mobbinge uğrayanlar mı? Ne ararsanız var…
Evet bu çağda, yasalara rağmen çalışıp da maaşını alamayan işletmeler var ülkemizde.
Maaşını ayın 5’inde, 15’inde, 20’sinde alan, neredeyse yalvar yakar ödenen emekçiler var.
Maaşının bir miktarını alıp, diğer miktarı her ay biriken ama bir türlü o parayı alamayan, alsa da bin bir zorlukla eziyetle bunu başarabilen emekçilerimiz var maalesef…
Birçok işletme, maaşı asgari ücretin çok üzerinde olsa da emekçilerin sosyal sigorta- ihtiyat sandığı yatırımlarını en alt limit olan asgari ücretten yatırıyor.
Sırf bu nedenle çalışanlar emekli olduğunda düşük maaşlar alıyor, İhtiyat Sandığı birikimleri de düşük miktarlarda kalıyor.
Birçok işyeri, iş güvenliği açısından gerekli tedbirleri almıyor, ciddi iş kazaları oluyor, emekçiler yaşamını yitiriyor. Bazı işyerleri insan sağlığı açısından riskler taşıdığı için yalnızca iş kazaları açısından olumsuzluk taşıyor değil, sağlığı olumsuz etkileyen ve uzun zamanda hastalanmalara yol açan ortamlar var…
Bazı işyerlerinde, işverenler ya da onların temsilcileri, insanlara köle muamelesi yapıyor, çalışana her türlü hakareti, tehdidi, mobbingi yapıyor. Üstelik de bunu kendilerinde hak olarak görüyor.
Tabii yukarıda anlattıklarım, kayıtlı işçilerin, emekçilerin yaşadığı sorunlar… Bir de kayıt dışı çalışanlar, kaçak içiler var… Yıllardır bu soruna da çare bulunamadı… Ülkeye öğrenci diye gelen birçok kişi, çeşitli iş kollarında çalışıyor, üstelik çoğu kayıt dışı…
Kayıtlı çalışanlar bu kadar sorun yaşarken, kayıtsızların çok daha ciddi sorunlar yaşadığını söylemeye gerek yok herhalde. Halan ülkede çok sayıda kayıtsız işçi olması da bir ülke ayıbı.
Emekçilerin çok sorunu var… Asgari ücretli, ekonomik kriz ve sürekli artan fiyatlar nedeniyle geçinemiyor, evine ekmek götürmekte zorlanıyor.
Tabii ki ülkede çok sayıda işsiz de var… Ülkemizde hangi meslekler için ihtiyaç duyulduğuyla ilgili plan da yapılmadığı için bazı mesleklere yığılma oldu, bazı meslek dallarına eleman bulunamıyor. Plansızlık nedeniyle ülkede kalifiye elaman sıkıntısı yaşanıyor.
Emekçilerin yaşadığı sorunları herkes biliyor, söylüyor, gazetelere haber oluyor ama ülkeyi yönetenler bunlara çare bulamıyor.
Çalışma Bakanlığı’nın çalışma yaşamıyla ilgili tedbirleri, denetimleri artırması gerekiyor.
Ne yani Çalışma Bakanlığı, sosyal sigorta- ihtiyat sandığı ödemeyen işletmeleri bilmiyor mu? Emekçinin maaşı ne olursa olsun, asgari ücret üzerinden yatırım yapan işletmeleri tespit edemiyor mu?
İş güvenliği açısından riskli olan işletmeleri tespit edip, onları uyaramıyor, ceza veremiyor mu?
İstense, buna niyet edilse bu sorunlar çözülebilir ama pek bir istek yok.
Özellikle özel sektör çalışanı kaderine terk edilmiş, işverenlerin vicdanına bırakılmış durumda. Özel sektörde sendikalaşma olmadığı için emekçiler hakkını arayamıyor, aradığında da sonuç alamıyor, hak ararken işinden de oluyor.
İnsanlar hep devlet daireleri ve kurumlarına kapağı atmayı istiyor, çünkü kamudaki “güvenliği” özel sektör işyerlerinde bulamıyor, göremiyor, kendini güvende hissedemiyor.
Yani hükümet, hükümetler iş yaşamına, özellikle de özel sektör tarafına bakıp, tedbirler almalıdır. Devlet çalışanları ile özel sektör çalışanları arasındaki uçurumu engellemeli, bu adaletsiz duruma bir son vermelidir.
İşçi bayramında emekçiye övgü düzmek, 1 Mayıs’ın anlamını yinelemek marifet değil, önemli olan kronikleşmiş sorunlarını çözmektir.
