Ne yazık ki Kıbrıs sorununa doğru teşhis koyamayan sadece son BMGS bay Guterres değildir, 4 Mart 1964’ten beri devam eden ve teşhisi bilerek konulmayan sorun çok daha çetrefilli bir kulvarda ilerleyerek günümüze kadar geldi. Sorunun kaynağı, failleri ve zamanı apaçık ortada olduğu halde, bilindiği halde bilmezlikten gelinmesi ve kümesteki tavukların tilkiye teslim edilmesi ile ayni anlamda olan 4 Mart 1964 tarihli 186 sayılı BMGK taraflı oldubitti kararının 3 aylık süre için olduğu halde bu gün itibarıyla 61 seneye ulaşması ( 732 ay ) gibi ayni yanlışların katlanarak uzatmalarla bu günlere gelinmesi, bu zaman içerisinde Kıbrıs’ta BM sözde Barış Gücü bulunduğu halde barışı asayişi ve düzeni tesis etmesi gerekirken daha büyük bir savaşa neden olan saldırgan Rum tarafının yanında olması, saldırganların 15 Temmuz 1974’te Yunan Cunta askerleri eşliğinde ortaklık Cumhuriyetine dünyanın gözü önünde ikinci büyük askeri darbeyi yapması, buna BMGK’nin engel olmaması, devrik CB Makarios’un darbenin hemen akabinde BMGK’deki tarihi itiraflarına ve darbecilerin ‘ Kıbrıs Cumhuriyetinin ‘ yerine ‘ Kıbrıs Helen Cumhuriyetini ‘ ilan tmesine, CB Makarios’un yerine terörist başı Nikos Sampson’un atanmasına ve Türklerin de büyük tehlike altında olduğunu açıklamasına rağmen BMGK’nin kılını dahi kıpırdatmayıp seyirci kalması;
Garantör Türkiye’nin meşru müdahalesi sayesinde Kıbrıs’a barış ve huzurun geldiği, Makarios’un da bir süre sonra adaya gelip CB koltuğuna oturması Türkiye sayesinde olduğu ve bu gün BMGK’nin ‘Kıbrıs Cumhuriyetinin’ varlığından söz edebilmesi de Türkiye’nin sayesinde olduğu açıkça ortadayken yaşanan tüm bu gerecekler gün gibi aşikar iken, hala saldırgan darbecileri 4 Mart 1964’ten beri 61 yıldır ‘ Kıbrıs Cumhuriyetinin ‘ tek egemeni olarak gösteren taraflı siyasi oldubitti 186 kararının uzatılarak devam ettirilmesi, Kıbrıs sorununun ta başından beri bilinçli ve isteyerek yanlış teşhisin kurbanı olarak 61 yıldır devam eden ayni yanlışın sürdürülmesi BMGK’ne güvensizliğin başlıca sebebi olması yanında saldırgan Rumların çözüm planlarını reddetmesine, görüşme masalarını devirip kaçmasına dolayısıyla çözümsüzlüğün bunca yıldır uzayıp gitmesine de sebep teşkil ettiği gerçeği ortadadır, ve bu da gösteriyor ki BMGK böylesine büyük bir haksızlığa, Adaletsizliğe ve de utanç verici insanlık dışı ibretlik vahim bir olaya imza atmıştır. Halen de ayni rezaleti sürdürmektedir.
1960’ta Türk – Rum eşit ortaklığındaki Kıbrıs Cumhuriyetinin Garantörü olan 3 ülke olduğu halde, Rum ortağın ENOSİS hayalleri yüzünden Türklere saldırmakla 21 Aralık 1963’te başlayan Kıbrıs sorunu 186 sayılı BMGK siyasi ve haksız kararıyla daha da karışık bir hale girmiştir. Sorunun hala devam ediyor olması bunun ispatıdır. 1963 sonrası 11 yılda Türk Halkına yapmadıklarını bırakmadılar, devletten kovdular, 103 köyden göç ettirdiler, katlettiler, saldırmadık Türk bölgesi bırakmadılar. Barış Gücü raporlarına yazmıştır herhalde. Halbuki, ilk başta BMGK saldırganlara Cumhuriyeti teslim etmemiş olsaydı sorun dallanıp budaklanmadan kısa sürede çözülürdü. Ama BMGK yapmadı, bilerek isteyerek yapmadı, üstüne üstlük suçluları korudu kolladı mükafat verdi, masumlara da cezaları basıp bir kenara attı. Rumlardan fazla BMGK Türk Halkına kötülük etti.
186 sayılı karar Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarını ve Cumhuriyet Anayasasını hem çiğnemiştir hem çiğneterek yok etmiştir. Bunun sorumlusu olan BMGK’nin Kıbrıs sorununa gerçekten çözüm bulmak istediğine asla inanmıyorum. Sorun, GK beşlisinin çıkarları gereği büyütülüp derinleşmiştir. Güya 3 aylık bir sürede bitirecekti, ama 61 sene oldu sürer, hem daha da karmaşık daha da kronikleşmiş halde. 1960 Cumhuriyet antlaşması yerle bir edilecek, yıkılacak, ardından yıktıranlar yıkanları kollayacak, sanki Cumhuriyet yaşıyormuş gibi saldırgan darbeci tarafa altın tepside verilecek, masum ortağın hiç suçu olmadığı halde cezalı tutulacak, sonra da hade benim parametrelerim çerçevesinde oturun bir anlaşmaya varınız diyecekler. Ve O parametreler görüşülüp BM’nin Referandum safhasına kadar taşınacak, iki halkın onayına sunulacak ret edene ceza kabul edene mükafat verilecek sözleri havada uçarken darbeci taraf çözümsüzlüğe oynayıp Referandumda HAYIR diyecek. Ne ceza ne yaptırım görecek gidip yıkılmış Cumhuriyetin başına tekrar geçecek ve bütün dünya kuruluşlarınca da kabul görüp saygı duyulacak. İşte bu adaletsizlikler haksızlıklar karşısında ben da bu kuruluşların tam ortasına iki taş koyup üç defa günde etmez miyim?
186 sayılı adaletsiz oldubitti karar siyasidir, hiçbir hukukla ilgisi yoktur, tamamen 5 gadimici ülkenin çıkarlarına dayalıdır. Bu bir rezalettir, 3 aylık süre 732 ayı forsa etmiş bulunmaktadır, ki sadece bu büyük bir utanmazlıktır, yüz karasıdır. Ucube karar, Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit ortağı olan Türk halkını baskılarla dayatmalarla, zorbalıkla, ambargolarla darbeci Rum saldırganların kölesi olmaya itmektedir. Bu karar durdukça Rumlar haksızca tek taraflı ama tüm Kıbrıs adına AB’ne üye de olur, baş tacı da yapılır. O yüzden yeniden görüşmelerin başlaması için nafile göstermek yerine esas meselenin başlıca sorunu olan 186 sayılı kararın askıya alınması gerekmektedir, aksi halde havanda su dövmeye devam edilecektir. Çözümün anahtarı da kilidi da BMGK’dedir, kilidi açmadan gelirseniz sayın Guterres boşuna geleceksiniz, benden söylemesi.
Bakınız Sn Guterres, Rum yönetimi başkanı bay Hristodulidis ne diyor. ‘ Rum tarafının egemenliğine dokunan ya da Kıbrıs’ta iki varlık bulunduğu intibaı veren ve normallik görüntüsü yaratacak hiçbir şeyi görüşmem ‘ diyor. Bu sözleri daha önce de söyledi. Adam kesip atar 186 sayesinde bay Guterres, 61 yıl oldu kronikleşti ortak Cumhuriyeti işgali. Garantörler vardı da yapmadıklarını bırakmadılar. Siz hala Güven Yaratıcı Önlemler deyip durursunuz, hem Türkiye Garantörlüğünü istemezsiniz, yani nerde gezer takyanoz karlı dağda buz satar. Sözde Federasyon, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakının kapısını ardına kadar açar bay Guterres. BMGK istediği budur. BMGK deyim yerindeyse bu sorunun içine etti, şimdi temizlemek ona düşer. Tabii önce kendi ellerini temizlesinler temizleyebilirlerse ondan sonra da Kıbrıs meselesini!!!!!
İki eşit egemen devlet yan yana, kavgasız patırtısız gürültüsüz, doğrusu da budur, uygun olanı da budur, Hakçası da budur, barışı getirecek da budur, savaşı önleyecek olan da. Zira Rumlar ENOSİS’ten başka türlü vaz geçmezler, Meclislerinde de partilerinde de defalarca tazelenen kararları vardır. Okullarda okuturlar, kiliselerde pekiştirirler. Türk halkına yapılan 61 yıllık haksızlığı, can kayıplarını, zarar ziyanlarını, ezgi cefaları, açlığı sefaletini, korkularını endişelerini kim ödeyecek?????? Siz bunu düşünün. Hem hep birlikte Türk halkından Özür dilemeyi de.
Referandumdan sonra zamanın BMGS sayın Annan, sorunun ve çözümsüzlüğün sebebini çoktan anlamıştı da bunu Referandum sonucundan sonra raporunda Türkler lehinde iyileştirmeler içeren raporunda belirtmişti, lakin çıkarcı 5 gadimici karşı çıkmış raporu görüşmemişti bile, tozlu raflara atılmıştı, arasanız bulamazsınız. Antlaşmaları bozan da bozdurtan da sizsiniz ey BMGK, şimdi yapmaya çalıştığınız çıkarlarınıza uygun hale sokmaktır , bu kadar basit. Yoksa ABD, üsleri nasıl koparabilirdi Güneyde? Rumlar, ABD’ne sırtını dönen AB’ne nasıl hesap verecek, yahut hesap sorulacak mı? Hani, Kıbrıs AB toprağıdır derler ya, o açıdan.
Parantez açalım. Ey Kazakistan, siz de Hollanda Kralı gibi Güneyi ziyaret edip, 16 günlük bebeleri, masum çocukları, genç-yaşlı kadın erkekleri canice katleden eli kanlılarla mı tokalaştınız? Yazzzıklar olsun, belli ki dünyada geçerli olan HAK HUKUK ADALET değil, çıkarlarmış.
Ey KKTC ilgili ve yetkilileri, ben kaçtır yazıyorum, 21 Aralık 1963’ten 15 Temmuz 1974 tarihine kadar Kıbrıs’ta yaşanan gerçekleri belgelerle, olayları bire bir yaşamış insanlarla, AKRİTAS ve İFESTOS Türkleri imha planlarıyla da desteklenen bir program hazırlansın, Türkçe, Rumca, İngilizce olarak dünyaya duyurulsun, 6 kanallı BRT’miz bu görevi üstlensin dedik. Kimse oralı olmadı. Yahu biz içimizde bile yarı nüfusumuza yaşananları anlatamadık, okullarda okutamadık, yarı nüfus Türkiye’mize karşı Ulusal Davamıza karşı Rum’dan yana maalesef. Biz de kalkıp ona buna çatıyoruz, bunlar dururken. Bakınız Muhalefet Lideri, Kıbrıslı Türklerin esas istediği siyasi eşitliktir diyor, yani egemen eşitlik hem Türkiye Garantisi istemez demek istiyor. Bu şekilde Dava ne yürütülür ne kazanılır, Yazzzıklar olsun hepinize, umursamazlar.
Kıbrıs sorununa hâlâ teşhis koyamadınız mı Bay Guterres?
Fikret Şanal
Yorumlar