Günümüzde olgularla sıkça dillendirilen ve devlet yönetiminde sosyal açıdan dikkate alınması gereken fevkalade önemli bir konu, küreselleşmenin gelir dağılımındaki eşitsizliği derinleştirdiği ve göreli yolsuzluğu artırdığı yönündedir.
Küreselleşmenin gelir dağılımındaki eşitsizliği derinleştirdiği ve göreli yoksulluğu artırdığına yönelik şu argüman ortaya konmaktadır. Küreselleşme uluslararası rekabetin önündeki engelleri kaldırırken rekabet avantajı elde etmeyi daha zor hale getirmiştir. Bu çerçevede, ülkeler rekabet edebilirliğini artırmak için neo-liberal politikaları uygulamak durumunda kalarak işverenin yüklerini azaltmış, çalışanın haklarını ve sosyal güvencesini ise budamıştır. Bu durum ise zenginin daha zengin fakirin ise daha fakir olacağı gelir dağılımındaki eşitsizliğin derinleştiği yeni bir dünya düzeni yaratmıştır.
Küreselleşmenin gelir dağılımı ve yoksulluğa etkisi ile ilgili aşağıdaki literatürel kaynaklara rastlamak mümkündür:
•    Küreselleşmenin olumsuz etkilerinin başında giderek artan yoksulluk durumu gelmektedir. Küreselleşmenin etkisiyle her şeyin daha kolay ulaşabilir olması ve gelişmesine karşın, yoksul kesimler için koşulların daha da kötüye gittiği gözlemlenmektedir. 
•    Baş K. (2009) yaptığı ampirik çalışmada yapılan çalışmaların büyük çoğunluğunun bulgularına göre, küreselleşme sürecinde, gelir dağılımındaki eşitsizlik hem ülkeler içinde hem de ülkeler arasında artmıştır. Ancak, eşitsizlikteki artışın gelişmiş ülkelere nazaran gelişmekte olan ülkelerde daha fazla olduğu saptanmıştır.
•    Geçtiğimiz kırk yılda, ülkeler arasında gelir eşitsizliğinde genel bir artış eğilimi görülmüştür. Gelir eşitsizliği, çoğu gelişmiş ekonomide ve önde gelen gelişmekte olan ekonomilerde artarken, bu artış dünya nüfusunun yaklaşık üçte ikisini ve küresel GSYİH'nın yüzde 85'ini kapsamaktadır. Gelir eşitsizliğindeki artış özellikle gelişmiş ekonomiler arasında Amerika Birleşik Devletleri'nde ve gelişmekte olan başlıca ekonomiler arasında Çin, Hindistan ve Rusya'da oldukça büyük olurken, ülkelerdeki servet eşitsizliği genellikle gelir eşitsizliğinden çok daha yüksek gerçekleşmiştir. Gelir eşitsizliğine benzer şekilde, 1980'lerden bu yana ülkeler arasındaki servet eşitsizliği yükselen bir trend izlemiştir.
•    DÜNYA EŞİTSİZLİK RAPORU 2022 küreselleşen dünyada gelir eşitsizliği hakkında önemli ipuçları vermektedir. Gelir dağılımındaki eşitsizlikte, en eşit bölge Avrupa ile en eşit olmayan bölge MENA (Orta Doğu ve Kuzey Afrika) arasında önemli ölçüde farklılık ortaya çıkmıştır. Avrupa’da en zengin %10’luk kesimin toplam gelirden aldığı pay %36 civarındayken bu oran MENA’da %58’e ulaşmıştır. Bu iki bölge dışında da eşitsizliklerin çeşitli düzeylerde seyrettiği görülmektedir. Örneğin Doğu Asya’da ilk %10’daki kesim toplam gelirin %43’unu alırken aynı oran Latin Amerika’da %55 civarındadır.  Dünya eşitsizlik haritası ulusal ortalama gelir düzeylerinin eşitsizliğin oldukça zayıf göstergeleri olduklarını ortaya koymaktadır: yüksek gelirli ülkelerden bazıları çok yüksek eşitsizlik seviyelerine sahipken (ABD gibi), diğerlerinde toplam gelirin nispeten eşit dağılmış olduğunu görülmektedir (örneğin İsveç). Benzer farklılıklar, orta ve alt gelir seviyesindeki ülkeler için de geçerlidir. Şöyle ki, bazı ülkeler gözlemlenen en yüksek eşitsizlik düzeylerine sahipken (örneğin Brezilya ve Hindistan), diğerleri yüksek (örneğin Çin) veya orta/nispeten düşük eşitsizlik düzeyleri sergilemektedir (örneğin Malezya, Uruguay). 1980’lerden bu yana, farklı ülkelerde farklı şekillerde gerçekleşen bir dizi deregülasyon ve serbestleştirme programını takiben neredeyse dünyanın her yerinde gelir ve servet eşitsizlikleri yükselişe geçmiştir. Fakat bu artış her ülkede aynı şekilde olmamıştır. ABD, Rusya ve Hindistan gibi bazı ülkeler eşitsizlikte olağanüstü artışlar yaşarken diğerlerinde (Avrupa ülkeleri ve Çin gibi) nispeten daha küçük artışlar gözlemlendi. Dünya Eşitsizlik Raporu’nun önceki sayısında detaylıca tartışılan bu farklılıklar, eşitsizliğin kaçınılmaz olmadığını, bunun siyasi bir seçim olduğunu doğruluyor.  Çoğu ülkede eşitsizlikler artarken, son yirmi yılda ülkeler arasındaki küresel eşitsizlikler azaldı. Bunun sonucunda, ülkelerin en zengin %10’undaki bireylerin ortalama gelirleri ile ülkelerin en yoksul %50’sindeki bireylerin ortalama gelirleri arasındaki fark yaklaşık 50 kattan 40 katın biraz altına düştü. Ancak bu sırada ülkeler içindeki eşitsizlikler önemli ölçüde arttı. Ülkelerdeki en zengin %10 ile en yoksul %50 gelir grubundaki bireylerin ortalama gelirleri arasındaki fark, 8,5 kattan 15 kata yükselerek neredeyse iki katına çıktı. Ülke içi eşitsizliklerdeki bu keskin artış, gelişmekte olan ülkelerdeki güçlü ekonomik büyüme ve yakalama sürecine rağmen bugün dünya genelinde eşitsizliğin hayli yüksek düzeyde seyrettiği anlamına gelmektedir. Bu aynı zamanda, ülkeler içindeki eşitsizliklerin, ülkeler arasındaki eşitsizliklerden daha da büyük olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak; içinde bulunduğumuz çağda gerek küreselleşme gerek deregülasyon gerekse serbestleşme nedeniyle dünyada olduğu gibi ülkemizde de gelir dağılımı bozularak depreşmiş ve maalesef zengin daha zengin fakir ise daha fakir hale gelmiştir. Bu durumda, ülkemizde yapılabilecek en iyi şey aynı zamanda anayasal bir sorumluluk olan sosyal devletin İskandinav ülkelerinde olduğu gibi daha etkin ve fonksiyonel hale getirilmesidir.