BM’nin diğer temsilcileri için de yazmıştık, size de yazmıştık ama tekrarlayalım. Güzel adamız üzerinde 60 yılı aşkın bir süreden beri bir hayal uğruna kan ve göz yaşlarıyla, katliam ve insanlık dışı muamelelerle kara bulutlar estirenlerin, savaşlara sebep olanların, dünyaya güya ayar veren kumanda eden BMGK beşlisi tarafından korunup kollanması, saldırılarla katliamlara maruz kalan, 3 defa göç ettirilen, tüm hakları zorla elinden alınan masum tarafın haksız cezalara tabi tutulması ve dünyadan izole ambargolarla bir kenara atılması nerede görüldü? Bunun adaletle insanlıkla vicdanla hiçbir alakası yoktur.

           Uluslararası Antlaşmalarla 16 Ağustos 1960’ta Türklerle Rumların eşit egemen ortaklığında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, Türklere fazla haklar verildi diyerek Anayasadaki 13 önemli Maddeyi zorla değiştirmek için 21 Aralık 1963’te önceden hazırlanmış AKRİTAS Türkleri imha Planını uygulamaya koyarak ada genelinde silahlı saldırılara geçerek katliamların yanı  sıra 103 köyden göç ettirerek tüm Devlet organlarını, limanlarını, yollarını kısaca bütün yerlerini ele geçirip işgal eden Rum ortağa, 4 Mart 1964’te BMGK’nin 186 sayılı oldubitti kararın, 3 ay içinde soruna çözüm bulunacağını belirtip bu sürede ortak Cumhuriyet yönetiminin saldırgan darbeci Rumlara bırakılması tamamen adaletten yoksun, gerçeklerden uzak taraflı bir siyasi karar olduğu açıkça ortadadır.

        Ki böyle bir kararın çözümü değil kesinlikle çözümsüzlüğü körüklediği şüphesizdir, nitekim  aradan geçen tam 60 yıllık (720 ay) uzun bir zaman doğrulamaktadır. Adaletsiz 186 sayılı kararla  adaya sözde BM Barış Gücünün gelmesi de ne yazık ki amacına uygun hiçbir işe yaramadı. Zira, bu kararda bu gücün Rum yönetimine dönüştürülen yıkılmış Devletin GK tarafından tayin edilmiş yönetimine asayiş ve düzeni sağlamada yardımcı olmasını belirtmiş olması rezaletin ve taraf tutmanın hem fiyaskonun dik alasıdır. Kümes tilkilere teslim edilmiş, gelen Barış Gücü de tilkilere yardımcı olmuştur. İşte BMGK tarafından yaratılan böyle bir adaletsiz düzenden barış değil ancak savaş çıkar.

         Nitekim de öyle olmuştur. BM güçleri adaya geldikten sonra Rum saldırıları, ezgi cefalar, baskılarla insanlık dışı muameleler daha da arttı. En doğal seyahat hakkı engellendi, insanlar işine gücüne bağına bahçesine davarının başına gidemedi, gidenler evlerine dönemedi, Barış Gücü nezaretinde Hastaneye götürülen hastalar barikatlarda alınıp kuyulara atıldı. BM kayıtlarında vardır. Her türlü spor faaliyeti ve diğer etkinlikler, kültürel faaliyetler engellendi, hala engelleniyor. Zaman zaman Garantör Türkiye’nin ihtarları, Polisiye müdahaleleri olmasaydı, yiyecek giyecek maddi ve her türlü desteği olmasaydı bu gün adada Türk kalmazdı.

         1963’te Rum saldırılarıyla başlayan Kıbrıs sorununda on bir yılın sonunda 15 Temmuz 1974’te bardağı taşıran damla olayı yaşandı. Bu tarihten önce faşist EOKA terör örgütü tarafından her gece sözde Cumhuriyetin Polis karakolları birer ikişer bombalandı, CB Makarios taraftarı solcu AKEL’ciler katledilmeye başlandı, kendi aralarında çatışmalar yaşandı. Malum günde erken ENOSİS için EOKA-Yunan Cuntası işbirliğinde ikinci darbe yapıldı, CB sarayı bombalandı, yüzlerce Makarios taraftarı öldürüldü, Makarios’un öldürüldüğü de radyo ve TV’den duyuruldu. Yerine, İngiliz hanımların çarşılardaki canisi, masum Türklerin de katili terörist başı Nikos Sampson atandı ve hemen Kıbrıs Cumhuriyeti yerine ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’nin kurulduğu ilan edildi ve silahlar Türklere çevrildi.

          Makarios öldürülmeden İngilizler tarafından kaçırılıp BMGK’ne götürüldü. Oradaki Kıbrıs ve Yunan temsilcileri Makarios’u tanımadıklarını ve konuşma yapma yetkisi olmadığını söyleyip engellemek istediler. Makarios, Türkiye’nin girişimleri sonucu konuştu. Konuşmasında ‘  Ülkem işgal edilmiştir, acilen müdahale ediniz, Türkler de büyük tehlike altındadır’ dedi ve Garantör İngiltere ile Türkiye’ye de müdahale çağrısı yaptı. İlgi duyarsanız kayıtları okuyunuz. Sonuçta İngilizler aldırmadı ama Türkiye soydaşlarını kardeşlerini kurtarmak için meşru müdahale hakkını kullandı. Adaya barışı ve asayişi getirdi, ENOSİS’i engelledi, AKEL’cileri de kurtardı. Nihayette Cumhurbaşkanı! Kabul edilen Makarios bu suretle Kıbrıs’a gelebildi ve makamına kuruldu.

         Rezil ve adaletsiz taraflı 186 sayılı GK karar sonunda savaşa da neden oldu. Nasıl mı, bütün BM çözüm Planlarını Referandum dahil Rum ortak reddetmesine rağmen yıktıkları devletin ve sözde Cumhuriyetin tekrar tek egemeni olmayı ve yönetimini sürdürmesi başlıca sebeptir. Referandumda, hayır diyen cezalanacak dendi, ezici çoğunlukla reddettiler ama haftasına tek yanlı güya tüm Kıbrıs adına AB’ne alındılar. Eeee ‘Evet’ diyen Türk tarafına? Türk tarafına cezaları katladılar. Böylelikle çözümsüzlük düğümüne kör düğümü eklediler.

          Bu gerçekler dünyanın gözü önünde yaşanmışken, saldırgan darbecilerin Kıbrıs sorunundan tamamen sorumlu oldukları ve soy kırıma varan katliamlarla insanlık dışı muameleleri apaçık ortadayken İki kere yıktıkları Cumhuriyetin yönetiminin ve egemenliğinin onlara teslim edilmesi ve görüşmelerle ilgili sürekli görüşme masalarını terk etmeleri karşısında hala ayni konumda tutulmaları hangi Adaletle hangi hakkaniyetle ve vicdanla bağdaşabilir sn Cuellar? 60 yıldır masum Türk ortak her türlü baskılara, haksızlıklara maruz kalıp dünyayla bağları koparılmıştır.

          Buna müstahak olması için Kıbrıslı Türkler ne suç işlemiştir? Rum ortağın işlemediği suç kalmadığı halde nasıl haksızca desteklendiği açıkça ortada. Böyle bir ortamda ne adil bir çözüm olur ne de kalıcı barış. BMGK ve AB, bu sorunun uzamasında, çözümsüzlüğün kalıcı olmasında baş rol payı vardır. Türk tarafı mücadeleden bezsin, saldırganlara yama olmayı ve 1960’taki haklarından vaz geçsin istenir. 186’nın uzatılması, statükonun ve Türk tarafının mağduriyetlerinin devamından beklenti budur. Türkiye’nin Kıbrıslı Türklere yardımlarının durdurulmasına ve Rumların dediği gibi göbek bağlarının kesilmesine yönelik baskıların amacı da budur.

        Sayın Bayan CUELLAR, çözümün anahtarı da  kilidi de BMGK’dedir. Anahtar 186 kararıdır, kilidi açmadan gelmişseniz boşunadır. Kıbrıs Antlaşmalarını, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını ve taraflı da olsa  BM Barış Gücü  raporlarını lütfen okuyunuz, tabii 1963 öncesi ve sonrasını özellikle 1974 darbesini hem Cumhuriyetin Anayasa Mahkemesinin tarafsız Başkanı Alman Profösörün raporunu da, hani  Anayasanın değiştirilmesine karşı çıktığı için Rumlar sürgün etmişti.

          Suçlar ve suçlular sabittir,  lakin cezalar masumlara kesilmiştir. BM Kıbrıs meselesinde sınıfta kalmıştır, Gazze meselesinde  okuldan tart yemiştir, miadını çoktan doldurmuş, işlevini çoktan yitirmiştir. Bundan böyle dünya Jandarmalığı gayet sakıncalıdır, itibarı da yerlerde sürünmektedir. Bakınız ne duyuruda bulundu BM, tüm dünya ülkelerinden yardım istedi İsrail’e baskı yapılması için. Ama BMGK beşlisi çıkarları için kimseden yardım istemeden, bilgi da vermeden yapacağını yapıyor ama, yaaaa. Federasyon, BM parametreleri yarım asırdır görüşüldü, Rumların sayesinde çözüm olmadığı açıkça sabittir, 60 yılı aşkın süredir Türklerin ortaklık haklarına çöreklenmiş, buna alışmış zırnık vermek paylaşmak istemez, mesele budur, 186. Hristiyanlık-Müslümanlık ayrımı yapıldığını da dikkatinize getirip aklınızda bulunsun istedim sayın bayan.

         Ey BM üyesi olan olmayan dünya ülkeleri, Filistin halkı Gazze’de bitiriliyor, füzelerle, toplarla, mermilerle, açlık susuzlukla, hastalıkla, ezgiyle zulümle. Ne hastane kaldı ne cami, ne ev kaldı ne okul, ne yol sokak. Her gün her gece katliam, yok etme. Falan TV kanalı katliamları bol bol gösteriyor, oturun koltuğa biranızı da açın keyifle seyredin efendiler! Yuh olsun size. Niye protesto etmez baş kaldırmazsınız dünyanın baş belaları BMGK beşlisine? Pısırıklar.

Parantez açalım, bizdeki sol cenah güya ince eler sık dokur ama bu yukarıdaki gerçeklere aykırı hareket ederek hala BMGK kararlarına hem de haksız oldukları halde bir tamam boyun eğer, savunur. Özel temsilciye mektuplar bir bir verilir, bir Belediye Başkanı, bazı sivil platformlar, sendika, siyasi parti gibi. Ne yazık ki hala doğru yolu bulamamışlar, bulanık sularda dolanırlar, karanlık yollarda uçuruma doğru yol alırlar. Ne var ki bu arkadan hançerleme olayları artarak devam edip meşru gibi görülmektedir, yazık. Haaaa, kanıp da BMGK-AB-Rumların isteklerine boyun eğip Referandumdaki gibi hata yapar yamalanmayı azınlığı kabul edersek yandığımız gündür, kimse de bizi bir daha kurtaramaz. Mektup olaylarını seyredenler, üç maymunu oynarlar, koltuk kavgası yaparlar, hızla dibe vurduklarından, Milli Davamıza zarar verdiklerinden, birlik beraberliği allem kallem ettiklerinden, altımızın oyulmasından, halkı devletten soğuttuklarından farkında değiller, çünkü umurlarında bile değil.