Bu ülkede bazı sorunlara “Nasıl olsa bunun çaresi yoktur, bu sorun çözülmez” muamelesi yapılıyor…

  Bahsini ettiğim bu anlamsız zihniyet yerleştiği için de iktidara gelenler, o sorunla pek ilgilenmezler.

  Bazen ilgilenir gibi yaparlar ama o kadar, gerisi gelmez…

  Kimisi hiç ilgilenmez, gündemine bile almaz, kimisi ise “maddi yetersizlikleri, kaynak bulunamamasını” gerekçe gösterir.

  “Trafik ve trafik kazaları sorunu”, yönetenler tarafından bu ülkede çözüm üretilemeyeceğine inanılmış bir sorundur.

  Trafikteki keşmekeş, bitmek bilmez trafik kazaları bu ülkenin en yakıcı sorunudur.

  Her gün yollarımızda insanlar ölüyor, trafiğe çıkan büyük risk altındadır.

  Ancak bu sorun için kısa, orta, uzun vadeli hiçbir tedbir alınamamıştır.

  Ne dün yapılabilmiştir ne de bugün… Muhtemelen yarın da yapılamayacaktır.

   Mesele, “çaresizlik”, “acizlik” midir yoksa “vizyonsuz” ve “niyetsiz” olmak mı?

  Şıklara ayırsak, “hepsi” demek lazım. 

  Evet hepsi, birçok konuda yönetenlerin acizliği, ülkenin acizliğine dönüşüyor.

  Ne vizyon var ne de niyet… Biliyorsunuz bazen niyet olsa da vizyon olmayınca sonuca ulaşılamıyor.

  Ben yine de niyeti olanın bir çare bulacağına inanıyorum. Sorunu çözmek için niyet olsa, en azından çözebilecek olanı bulurlar, projeler yaptırırlar, kaynak ayırırlar…

   Önceliği olmayan konulara milyonlar ayırırlar ama önceliği olan yakıcı sorunlar için nedense kaynak bulamazlar.

    İnsanlar yollarda patır patır ölüp gider, herkes arkalarından ağıt yakar, cenazelerine yüzlerce insan katılır, ülke yöneticileri cenaze töreninde ön sırada, inci gibi dizilir.

    Peki ne işe yarar bu? Dünyanın en görkemli cenaze töreni, bir insanın yaşamını kaybetmesinden daha mı kıymetlidir?

    Dünya iyisi bir insanı trafikte kaybettiğimizde, yüzlerce kişi arkasından en güzel sözleri sıralasa, sosyal medya sevgi gösterisinden geçilmese, bunlar bir kuruş değer eder mi bir insanının hayatını kaybetmesi karşısında?  

   En dokunaklı ağıtları yaksak ne kıymeti var bunun?

   Mesele şudur ki; insanların yollarda yaşamını kaybetmesinin önüne geçmek lazım…

   Bırakın büyük projeleri, daha kolay işleri bile yapamıyoruz.

   Yayaların yolun karşısına geçme zorunluluğu olan önemli caddeleri bile ışıklandıramıyoruz, koyu karanlığa gömülüyor caddeler, yollar ve bu kapkara yollarda insanlara araçlar çarpıyor, hayatlarını kaybediyorlar.

    Ne şehirler arası yollarda ne de şehir sokaklarında bisiklet yolları yapmayı becerebildik bunca yıl içinde.

    Birkaç göstermelik bisiklet yoldan öteye gidemedik, olanların çoğu da riskli, tehlikeli…

    Bisikletlilerin ve motosikletlilerin de bu trafikte yeri ve hakkı olduğu bilincini yerleştiremedik, buna tedbir alamadık, onların hakkını gasp edenleri cezalandıramadık…

   Çok daha kolayını da yapamadık; tüm araçların kaza yapmasına neden olan yıllardaki bozuklukları, açılan çukurları bile dolduramıyoruz, bazı yollarda seyahat işkence gibi…

   “Ölüm kavşağı” diye anılan tehlikeli kavşaklar, trafikte sıkışan caddeler, anayollara çıkan riskli tali yollar…

   Olması gereken yerde trafik ışığı bulunmaması, olmaması gereken yere dikilmesi…      

  Sürücüleri yanıltan “çemberimsi” çemberler mi istersiniz, ülke trafiğini iyice özümsemezden trafiğe çıkan yabancılar mı yoksa hiç ehliyeti olmadığı halde arkadaşının kiraladığı, kiralık aracı alıp trafiğe çıkan yabancı işçiler veya öğrenciler mi? Bitmek bilmez alkollü araç kullanma kazaları mı?

   Elbette trafik bir bütün olarak ele alınıp, parça parça kısa, orta, uzun vadeli projelerle çözülmeye çalışılmalıdır ama insan en basit işlerin bile yapılmadığını görünce umutsuzluğa kapılıyor.

     Ülkede trafik kültürü yok, disiplini yok, tedbiri yok… Trafik de birçok sorunumuz gibi kadere terk edildi… Siz ne kadar kurallara uyarsanız uyun, trafik keşmekeşi bir şekilde sizi gelip bulup öldürebiliyor…

    Kısa aralıklarla karanlık yollarda yayaların yaşamını yitirmesi, kısa aralıklarla bisikletlilere araçların çarpması olayları yaşandı, iki gün içinde trafik kazalarında üç kişi yaşamını yitirdi, birçok kişi yaralandı.

    Trafikte ölümün olmadığı hafta yok… Canlar gidiyor, çok üzülüyoruz, kahroluyoruz, gözyaşı döküyoruz, karalara bürünüyor, ağıtlar yakıyoruz kaybettiklerimize… Ne fayda?

    Biri bitiyor, diğeri geliyor, kahreden bir tekrarla canlar gidiyor ama çare yok… Çoğu kez “sürücü hatası” deniyor, birileri tutuklanıyor, birileri mezara götürülüyor ama dedim ya ne fayda?  

     Görevini yapması gerekenler yapmıyor, bu tekrar sürüp gidiyor, trafiğe çıkan, ölmemek için şanslı olmayı diliyor… Dayanılmaz bir acizlik, çaresizlik… Eserinizle gurur duyun…