Depresyon, profesyoneller için bile oldukça karmaşık bir konudur ve pek çok duygusal, zihinsel bozukluk ve rahatsızlığın ana karakteri olarak önümüze çıkar. Öyle ki, bazı insanlar ömürleri boyunca depresyonun bazı etkileri ile yaşamak zorunda kalırlar. Kimilerinin zihinsel işlevleri sırf depresyon yüzünden yavaşlar ve kendilerini yetersiz hissetmelerine neden olur. Bazı insanlar sadece depresyon kökenli bedensel hastalıklarla ömürlerini tüketebilirler. Bu nedenle depresyon, her yaş dönemi için çok önemli bir konudur ve dikkatle izlenip doğru kişiler tarafından tedavi edilmelidir.

      Çocuk veya ergen. Onlar da depresyona yakalanmaktadırlar. Üstelik bu dertten mustarip çocuklar gün geçtikçe artmaktadır.

      Öncül bazı belirtileri, yetişkinlerinkinden farklı olduğundan ebeveyn ve okul çevresi çocuk veya gençteki değişimi yanlış yorumlayabilir. Ancak, yetişkin depresyonundan farklı olsa da çocukluk ve gençlik depresyonlarının yıkıcı gücü çok daha fazladır. Bu nedenle çocuk ve gençler ile; en başta ebeveynin ve onların yetişme sürecinde görev ve sorumluluk alan yetişkinlerin ve kurumların duyarlı olmaları gerekmektedir. Böylece depresif çöküntü ile ilgili öncüllerin erkenden fark edilmesi ve çözümlenmesi mümkün olur.

      Çocuk ve gençlerin depresyona girdiklerini anlamak her şekilde zordur. Öncelikle her şey yolunda gidiyor sanırken, çocuk veya gençteki değişiklikleri, gelişimsel döneme bağlamak hepimiz için en kolay ve rahatlatıcı yoldur. Nasıl olmasın ki, 1970’lere kadar, literatürde çocukların da depresyon hastalığına yakalanabileceklerine dair bir sınıflama yoktu. Depresyon çocuklar için her zaman vardı ama tıpkı Amerika’nın keşfi gibi, tanımlama ve bağlı tedavi geliştirme süreci oldukça uzun zaman bekledi. 40 yıl önce 6 yaşındaki çocukların bile depresyona yakalanabileceğini öğrendiğimde çok şaşırmış ve üzülmüştüm. Şimdilerde 3 yaşlarında bu sorunla yaşamak zorunda kalan çocuklar var.

      Günümüzde bile bu önemli konu yeterince dikkate alınmamaktadır.

      Çocuklar, biz yetişkinlerde olduğu gibi aile, sosyokültürel yapı etkisi ile farklı tepkiler gösterebilirler. Bir çocukta isyankârlık artar, diğeri içine kapanır. Ancak, çocuğun depresyonda olabileceğini zamanında anlamak için öncesindeki duygusal davranışsal bütünlüğünü de takip etmek gerek. Hem aile hem de çocuk ve gencin yaşamında rol alan, eğiten, yönlendiren yetişkinler buna dikkat etmelidir. Çünkü her değişim sadece gelişimsel süreçle alakalı olmayabilir.

      Hepimiz, çocuk ve gençlerdeki duygusal iniş çıkışlara tanık oluruz ve bir süre sonra bunu büyümenin bir parçası olarak algılamaya alışırız. Ancak durum her zaman böyle değildir. Çocuk ya da genç arkadaşlarından uzaklaştıysa, sevdiklerine ilgisiz olmaya başladıysa, eğlenceden ve zevk veren eylemlerden uzaklaştıysa gelişimsel sürecin dışında, ortada bir sorun olabilir.

      Okul ortamına uyumda, derslere katılımda düşüşe yönelik ilk öncülleri dikkatle izlemekte fayda vardır. Okul başarı odaklı bir kurumdur ve çocuğu başarısına göre değerlendirirken, oluşan değişikliği gözden kaçırabilir. Ancak ebeveynin böyle bir lüksü yoktur. Çocuğunu iyi tanımalı ve başarı odaklı değil, çocuk odaklı yaklaşarak gerekli şefkati gösterebilmelidir. Böylece, depresif çöküntünün ilk belirtileri yakalanabilir.

      Öğretmenlerden önceden duyulmayan şikayetler gelmeye başladığında, çocuk yalnızlığa sığındığında, arkadaşlarından uzaklaştığında, sıklıkla ağladığında, bağırdığında, öfkelendiğinde hatta baş ağrısı geçmediğinde bunu normal görmeyelim veya yaş dönemine falan bağlamayalım.

      Uyku ve beslenme alışkanlıklarındaki değişimler de önemlidir. Çocukta uykusuzluk başlayabilir, kilo verebilir. Hiçbir şeyden keyif almayabilir. Bunlar önemli ayrıntılardır.

      Elbette çocuk ve gencin kendine bakışını da takip etmeliyiz. Kendini bir işe yaramayan, beceriksiz, gereksiz bir varlık gibi görmesi de önemli bir ipucudur. Kendini suçlar, aşağılar, hatalı bulur ve her türlü cezayı, yoksunluğu hak ettiğini düşünebilir.

      Bu tip olumsuz ve yıkıcı düşünceler, çocuk veya gencin benlik değerini düşürür ve depresif çöküntünün derinlerine sürükleyebilir.        

      Burada unutulmaması gereken önemli bir konu, genç insanın madde bağımlılığına doğru gideceği yol aralanmış durumdadır. Bu çöküntü ve kopukluk, genci yok edici yollara ve davranışlara sürükleyebilir. Aşırı sinirli, kavgacı görünür ve bulunduğu okul, aile, arkadaş ortamından uzaklaşmak ister. Onu seven ve düşünen insanlardan uzaklaşır ve ne yazık, sorun büyür. Arkadaşlar uzakta, öğretmenler şikâyette ve genç insan bir karmaşanın içinde.

      Aile açısından baktığınızda gençteki değişimleri anlamaya çalışan endişeli ve çoğu zaman ne yapacağını bilemeyen ebeveyn görürsünüz. Şaşkın ve yalnızdırlar ve onlar da çocuklarına yönelik hata yapma olasılıklarının yüksek olduğu bir döneme girmişlerdir.

       Bilim adamları depresyonun tedavi yolları için uğraş verirken nedenlerini de anlamaya çok zaman ayırıyorlar. Çağımızın en önemli sorunlarının başlarında yer alan depresyonun farklı gelişim dönemlerinde yıkımlara neden olabilme riski taşıdığı kabul edilmiştir. Hastalıklarda hatta yaşlı ölümlerinde ilk sıralardaki tetikleyicilerden biridir.  Ailede depresyon geçirenler varsa, genç ve çocuk üyelerin depresyona yakalanma riskinin yükseldiği de bilim adamları tarafından bildirilmektedir.

      Sonuçta önemli olan neslin sağlıklı devamını sağlayacak önlemleri alabilmeyi başarmaktır. Çocuk ve gençlerde depresyon veya öncülleri fark edildiğinde ilk adımda, Çocuk ve Ergen Psikiyatristlerinden görüş alınmalıdır. Tıp doktoru olan bu profesyoneller, çok yönlü bakış açısı ile durumu saptamaya, teşhis koymaya ve tedavi belirlemeye yetkili merciilerdir. Onların önerisi ile yetkin psikologlardan psikoterapi desteği istenebilir.