Bugünlerde Türkiye’de en fazla konuşulan konu bazı siyasilerin omurgasızlığıdır.
İlgilenenler siyasette omurgalı veya omurgasız kavramlarını mutlaka duymuşlardır.
Siyasette omurgalı demek ilkeli ve dirayetli duruş anlamında kullanılmaktadır. Yani siyasette omurgalı olmak siyasal görüşün değerleri doğrultusunda, o değerler neyi gerektiriyorsa o çerçevede hareket etmek anlamındadır.
Siyasette ilkeli ve dirayetli yani omurgalı davranmadan saygı duyulmanın ve itibar görmenin mümkün olmadığını akıl ve bilimle hareket edenler kolaylıkla anlayabilmektedir.
Türkiye’deki tartışmaları bir tarafa bırakırsak bizim ülkemizdeki omurgalı ve omurgasızlara odaklanmamız daha doğru olacağı görüşümdeyiz.
KKTC siyasi tarihinde en etkili ve en uzun süreli omurgalı davranışı hiç kuşkusuz Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş sergilemiştir.
Rauf Denktaş hem söylemleri hem de eylemleri ile omurgalı duruşunu ölene kadar devam ettirmiştir.
Rauf Denktaş’ın Türkiye’deki birçok siyasetçinin atıfta bulunduğu aşağıdaki sözünden daha iyi omurgalı davranışı anlatan başka bir ifadeye herhalde rastlayamayız.
“Hayatta hiçbir zaman yalpalamayacaksın, düşüncelerinde bir ileri, bir geri adımlar atmayacaksın, her dönemin adamı değil, her dönem adam olacaksın”
Denktaş bu söylemini yaşadığı sürece eylemlerine de yansıtmış ve sapma göstermemiştir. Her zaman için Türkiye ile sağlıklı ilişkiler/Anavatan ile uyum yanında egemen devlet sevdasından taviz vermemiştir.
Cumhurbaşkanlığı makamını bıraktığı zaman da çok iyi anlaşıldığı gibi; Rauf Denktaş kendi çıkarını devletin bekası üzerinde görmemiş ve servetine servet katmamıştır.
Denktaş, ölüm döşeğinde dahi devlete sahip çıkılması gerektiğini fısıldamıştır. “Söyleyin onlara; burası bağımsız bir Cumhuriyettir! ifadesi Kurucu Cumhurbaşkanın ölmezden önceki son sözleri olmuştur.
Merhum Denktaş, her dönemin değil her dönem adam olduğu ve ilkelerinden taviz vermemek için Annan Planı süreci sonrasında Türkiye Cumhuriyeti iktidarı ile ters düşmemek için tarihte ender görünecek şekilde aday olmayarak makam koltuğunu bırakabileceğini kanıtlamıştır. Çünkü, Denktaş için koltuk ve makam değil ilkeleri ve sevdası önemliydi. Bu ilkeleri arasında Anavatanı ile ters düşmemek de öncelikleri arasındaydı.
Denktaş sahip olduğu hasletler sayesinde başta Türkiye olmak üzere Türk dünyasında saygı ve itibar görmüş ve sayılı Türk liderleri arasında yerini almıştır.
Merhum Denktaş’tan sonra seçilen İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın da hakkını yemememiz gerekiyor. Denktaş’tan farklı olsa dahi Talat da kendi ilkeleri doğrultusunda omurgalı bir şekilde uğraş vererek Kıbrıs Türk toplumuna hizmet vermiş ve görevini tamamlamıştır.
Gelelim Günümüze….
Günümüzde özellikle siyasi iktidar için omurgalı duruş konusunda söylenebilecek tek kelime maalesef “Hak getire”dir.
Kendi çıkarları ve makam beklentilerini her şeyin üstünde tutup sadece belirli odaklara yaranmayı ilke veya ilkesizlik kabul edenlerin sergilediği her türlü kepazelik değil Denktaş zamanındaki omurgalı duruş Kıbrıs Türk Liderliğini solucandan daha beter hale sokmuştur.
Parti içi çıkarları ve gelecekte kendilerinin de bakan/başbakan veya Cumhurbaşkanı gibi makamlara atanma beklentisi ile anti demokratik başkan atamalarına suskun kalan ve Türkiye’deki milli iradeye saygısızlık yaparak adaylardan biri lehine şirin görünme veya yaranma çabası KKTC siyasetindeki omurgasızlığın bariz örneklerindendir. Cumhur İttifakı ve Erdoğan’ın seçim başarısını bizler de elbette kutluyoruz. Ancak, ikinci tur sonuçlanmadan Erdoğan’ın bizdeki siyasilerinin yalakalığına ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.
Omurgasız diye adlandırabileceğimiz makam beklentisi içindeki bazı siyasilerin yaptığı açıklamaları yorumsuz olarak aşağıdaki gibi sizlerle paylaşmak istiyorum.
· KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre, Türkiye’de yapılacak 2. tur seçimlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın göreve devam edeceğini söyledi.
· Ulusal Birlik Partisi (UBP) Lefkoşa Milletvekili Hasan Küçük, Türkiye’deki seçimlerde yeniden aday olan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk turdaki başarısı ve Cumhur İttifakı’nın Meclis’te çoğunluğu elde etmesini, “Yeni yüzyıl zaferi” olarak niteledi.
Sonuç olarak; çıkar ve makam beklentileri ile giderek daha ilkesiz ve omurgasız hale gelen siyaset kurumuna kendimiz dahi saygı göstermezken her yıl göstermelik protokol imzaladığımız Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türki Cumhuriyetleri’nin ve uluslararası camianın KKTC denen bu yapıya itibar etmesi kesinlikle mümkün olmayacaktır.
