Her gün çok sayıda mahkeme haberi yansıyor gazetelere…

  Ülkede suçlar arttığı için doğal olarak, polis açıklamaları ve mahkeme haberleri de çoğaldı.

  Birçok birbirine benzeyen mahkeme haberi var ama bir tanesine dikkatinizi çekmek istiyorum.

  Haberleri takip ederken mutlaka gözünüze çarpmıştır diye düşünüyorum; hani bir kişi marketten “meyveli yoğurt, cips, ketçap ve yulaf” çaldı ya o haber…

  Bu olaya birkaç yönden bakmak lazım…

  Birincisi şu; bu tür yiyecek çalma olayları arttı.

  Birkaç parça yiyecek çalınması neyin göstergesidir sizce?

  Tabii ki o kişinin aç olduğunu gösteriyor, çok büyük şeyler değil, karnını doyuracak kadar hırsızlık yapmış…

  Son dönemlerde maddi olarak çok büyük değeri olmayan yiyecekler, mamalar, çocuk bezi falan çalınıyor…

   Bu tür hırsızlıklar ülkede ekonominin ne kadar kötü olduğunu, karnını duyuramayacak kadar fakir, dar gelirli kişiler bulunduğunu gösteriyor.

   Dar gelirliler için durum zannedildiğinden de kötüdür…

   Sözünü ettiğim marketten “meyveli yoğurt, cips, ketçap ve yulaf” çalma meselesine dönelim isterseniz.

   Hırsızlığı yapan kişi bir yabancı, Afrikalı bir genç insan…

   143 gündür Kuzey Kıbrıs’ta ikamet izinsiz yaşıyormuş, yani halk deyimiyle kaçak…

   Mahkeme haberinde eksik bilgiler var tabii ki…

   Bu genç insan kaçağa düşmeden önce öğrenci miydi, işçi miydi, turist miydi yoksa insan kaçakçılığı çerçevesinde yolu buralara mı düştü?

   En zayıf ihtimal olan turist seçeneğini hemen eleyelim.

   Şimdi bu genç öğrenciyse ve kaçağa düşmüşse önceden kayıtlı olduğu üniversite, eğer işçiyse de işvereni sorumludur.

   Yani bir şekilde bu genç, kaçağa düşmüş, aç kalmış ve hırsızlık yapmıştır.

   Her hafta bu durumda olan ve suça karışan insanlar mahkemeye çıkarılıyor.

   Bu kişi 143 gündür ikamet izinsiz yaşıyor ya buralarda, eğer suç işlemese kimsenin ondan haberi olmayacaktı ve o 143 gün belki iki yıl, üç yıla çıkacaktı.

  Öyle olmuyor mu? İnsanlar aylarca, yıllarca bu ülkede kaçak yaşıyor, ya bir suça karışana ya da birisi tarafından ihbar edilene kadar.

   Demek ki aramızda çok sayıda ikamet izinsiz kişi var.

   Peki bu kişiler uzun süre hatta yıllarca bu ülkede yaşıyorsa, ne yapıyor, nasıl geçiniyorlar?

   Tabii ki çalışıyorlar ama kaçak olarak, kayıtsız…

   Demek ki ülkede çok sayıda kaçak işçi ver.

   İkinci seçenek ise; kanun dışı işlerle uğraşıyorlar olmaları…

   Ülkede kaçak yaşayan ve kaçak çalışan kişileri halen tespit edemiyoruz.

   Kaçak yaşam için çok ciddi çalışmalar yapmak, denetimler, baskınlarla bu kişiler tespit edilmelidir.

   Kaçak yaşam hem kişilerin sömürülmesine, bu insanların ciddi sıkıntılar yaşamasına ve yaşatmasına neden oluyor hem de ekonomik kayıplara yol açıyor.

  Ülkemize üniversite öğrencisi ve işçi olarak gelen kişilerin kaçağa düşmesinin, ciddi suçlara karışmasının önüne geçilmelidir.

  Ülkeye işçi, öğrenci ya da turist diye gelen insanların her gün suçlar işlemesi, mahkemeye çıkarılması çok ciddi bir soruna dönüştü, ülkedeki huzuru bozan bir durum.

   Bu arada bir şekilde insan kaçakçılığı çerçevesinde buralara getirilen ama ortadan kaybolan kişiler de var. Özellikle de ülkede kurs veren eğitim merkezlerinde eğitim alacak ya da işletmelerde çalışacak diye gelip kaybolan insanlarla ilgili mesele de artık bir şekilde son bulmalıdır.

   Avuç içi kadar ülkede bu denetimleri yapamıyor, kişileri yasağa düşürenleri cezalandıramıyor, ülkede kaçak yaşayanları tespit edemiyorsak yazıklar olsun bize.

   Gerçi bunu yapmak için niyet de olması gerekir…

   Şimdi bu “meyveli yoğurt, cips, ketçap ve yulaf” hırsızlığında, birçok kişinin takıldığı bir nokta var.

   Bu olayın mahkeme haberinde deniyor ki; tutuklanan bu kişinin evinde arama yapılmış ve çaldığı cips bulunarak, emare alınmış…

   Ülkede büyük vurgunlar yapılıyor, devlet çok büyük zarara uğratılıyor ama bunları yapanlara hiçbir şey olmuyor. Kimisi dokunulmazlık zırhının da arkasına saklanarak bir şekilde yırtıyor.

    Ne ilginç, çalıntı cips bulunup emare olarak alınmış… İnsan bunu okuyunca bir tuhaf oluyor.

    Bir çipsin değeri ne kadar acaba, en pahalısı olsa olsa 35 veya 40 TL. Ben daha fiyatı yüksek söyledim.

    Yanlış anlamayın, hırsızlık tabii ki hırsızlıktır ve yasalara göre hırsızlık küçük büyük diye ayrılmaz ama bu ülkedeki büyük vurgunları düşününce, büyük hatalar sonucu veya istismarla devletin çok ciddi zarara uğratıldığını görünce yoğurt, cips çalan kişilerin meselesini yansıtan haberleri okumak, bir cipsin emare olarak alındığını öğrenmek insanın içini acıtıyor.

     Sahte diploma soruşturması çerçevesinde tutuklanan bir polisin “cep telefonu” ve aldığı “sahte diploma” bulunamadı, emare alınamadı ama bir gencin çaldığı cips bulundu. Bravo vallahi…

   Kola, cips, yoğurt, çocuk maması, çocuk bezi çalanı yakalamak, çaldıklarını emare olarak almak kolay… “Yakalamayın” demiyorum, tabii ki yakalayın, tabii ki hiçbir hırsızlık olayı olmasın, çünkü o hırsızlık olaylarının içinde insanlık dramı, toplum huzursuzluğu gibi çok yönlü mağduriyetler, birçok sıkıntılar var…

    Ancak cipsi çalanı yakalayan, onu emare olarak alanlar, büyük vurgun yapanları, göz göre göre devleti zarara uğratanları, devlet malını peşkeş çekenleri, partizanlığa alet edenleri de yakalayabilse keşke…

   İşte onları yakalayamadıkça, cips, kola, yoğurt, çocuk maması çalanların tutuklanıp, mahkemeye çıkarılması, (yasa gereği ve olması gereken şey olduğu halde) toplum vicdanını rahatsız ediyor maalesef…