‘Narh’ sözcüğünün aslı Farsça “nirh” (kıymet/fiyat) olup; dar anlamda açık kamu yararı gereği, temel gereksinimleri karşılayan mal ve hizmetlerin piyasa fiyatlarına -onları oluşturan etkenlere dokunulmadan- doğrudan müdahale edilerek belirli sınırları aşmasının önlenmesi amacıyla resmî tavan fiyat belirlenmesidir.

Osmanlıda ‘narh’ mal ve hizmet fiyatlarında devletçe tespit edilen üst sınırı ifade eder. Narh sistemi, yalnızca Osmanlı’da uygulanan bir usul olmamakla birlikte esas itibariyle Doğu’da, Batı’da, Ortaçağ’da fiyatların olağan bir biçimde belirlenmesine imkan bulunmayan ekonomik yapılar nedeniyle ortaya çıkmıştır. Temel mantığı, fiyatların yükseleceği bir zamanı beklemek üzere malları alıkoyarak piyasaya çıkarmamaya veya fiyatların düşük olduğu bir bölgeden gelen malları, daha yüksek olan başka bir bölgeye gelmeden yolda önleyerek daha yüksek kazançlar elde etmeye çalışan kişileri engellemek olan narh sisteminin, devlet hazinesi ve tüketiciyi de koruma amacıyla orta çağda neredeyse her yerde uygulandığı söylenebilir.

Bu sistem Osmanlı Devleti’nde 16.yüzyıldan sonra uygulanmaya başlanmıştır. Böylelikle çarşı pazarda satılan ürünler devletin belirlediği fiyat aralığında satılmıştır. Devlet ve Lonca bir ürünün kar oranını hesaplayıp ona göre fiyat belirlemiştir. Belirlenen fiyat aralığında satış yapan kişiler bu yasağı çiğnemiş olur ve ceza alırlar.  Narh uygulamasının başlıca şu amaçları bulunmaktadır: 1) Haksız rekabeti önlemek; 2) Üreticiyi korumak; 3) Bir ürünün fiyatının belli olması; 4) İşsizliğin önüne geçilmek; 5) Aşırı üretimi kontrol altına almak ve 6) Ekonominin dengesini sağlamak

Narh uygulamasına taraftar olanlar gıda maddeleri fiyatlarının yapay bir biçimde ve yüksek düzeylerde artırıldığı durumlarla, oluşan kamu zararının başka bir biçimde önleme durumunun bulunmaması halinde uygulamaya cevaz vermektedir. Bu düşüncenin temel argümanı ise “günah ve düşmanlıkta iş birliğini yasaklayan” Mâide Suresinin 2. ayetidir. Dolayısıyla narh sisteminin uygulanması için ileri sürülen şartlar aşağıdaki gibi sıralanabilir Mal veya hizmetlerin kamuya zarar verecek kadar pahalandırılması.

1.     Söz konusu mal veya hizmetlere genel ihtiyaç duyulması.

2.     Devletin kamu maslahatını zorunlu narhtan başka bir yöntemle gerçekleştirememesi.

3.     Pahalılığın üretici veya satıcıların spekülasyonundan kaynaklanması.

4.     Narh uygulamasının arzın kısılmasıyla sonuçlanmayacak olması.

5.     Hakkaniyet icabı gerek esnaf ve tüccar gerekse uzmanlar arasından seçilecek adalet ve emanet sahibi bilirkişilerle istişare edilmesi.

6.     Üründe kalite, hizmette uzmanlık farklarının dikkate alınması.

7.     “Zarar ve zararla mukabele yoktur” ilkesi gereği hem satıcıların hem alıcıların yararının gözetilmesi, makul bir kâr payı bırakılarak tarafların rızalarının sağlanması.

8.     Yetkililerin adalet sıfatı taşıması.

Narh sisteminin uygulanması için ileri sürülen şartlar arasında özellikle bizdeki hükümetin dikkate alması gereken şu üç madde bulunmaktadır: Pahalılığın üretici veya satıcıların spekülasyonundan kaynaklanması; Hakkaniyet icabı gerek esnaf ve tüccar gerekse uzmanlar arasından seçilecek adalet ve emanet sahibi bilirkişilerle istişare edilmesi  ve “Zarar ve zararla mukabele yoktur” ilkesi gereği hem satıcıların hem alıcıların yararının gözetilmesi, makul bir kâr payı bırakılarak tarafların rızalarının sağlanması.

 

Günümüzde doğru bilinen yanlışlar biri de liberal ekonomilerde narh konamayacağı veya konmaması gerektiğidir.. Ancak, bu anlayış etkin işleyen piyasa koşulları için geçerli olabilir.  Liberal ekonomilerde dahi piyasaların etkin işlemediği tekelci, kartelci veya hâkim gücün kötüye kullanılması gibi durumlarda narh koymak gibi piyasaya müdahale mümkündür. Bu çerçevede, Fransız ekonomist Jean Tirole, pazar gücü ve düzenlemeleri (regülasyon) üzerine analizleri nedeniyle 2014 Nobel Ekonomi Ödülü'ne layık görüldü. Regülasyon, piyasalarda etkinliği sağlamak amacıyla kamunun müdahalesi durumunu anlatır. Özellikle doğal tekel veya oligopol piyasasında çalışan firmaların bu konumlarını tüketici aleyhine kötüye kullanmamaları ve kaynak dağılımda etkinliğin sağlanması için kamunun getireceği düzenlemeler anlamına gelmektedir.

Sonuç olarak; son derece iyi niyetli olarak hükümetin somun ekmeğe ve ete narh koyma girişimi yeterince profesyonel ve bilimsel olmadığı için maalesef başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Dolayısıyla, narh sisteminin uygulanması için ileri sürülen şartların ve Jean Tirole’nin regülasyona ilişkin öngörülerinin profesyonelce ve bilimsel esaslara göre mutlaka dikkate alınması gerekir.