Sosyal medyada KKTC’nin aksayan yönlerini Norveç’e benzetmek üzerinden süren bir geyik vardır. “Mükemmele yakın” Norveç’le KKTC’yi kıyaslarken, bizdeki beklentilerin Norveç seviyesinde olmasını alaya alır, “Norveçimiz” deriz ve güleriz. Hepimiz güleriz aslında ağlanacak halimize.
Bildiğim kadarıyla bu “Norveçimiz” işi iki büyük Türk düşünürü, Mahmut Anayasa ve Ulaş Barış’ın ortak eseridir.
Gelelim konuya. Norveçimiz, güneydeki komşumuzu arayıp, “Size karşı uyguladığımız silah ambargosu artık yok, istediğiniz kadar silah alabilirsiniz” deyiverdi. Norveçimizi böyle bilmezdik halbuki.
Oysa bu ülke, 1992’den beri İsrail ve Filistin arasındaki Oslo Süreci’nin mimarı, Sri Lanka’da hükümet ile Tamil Kaplanları arasındaki barış görüşmelerinin kolaylaştırıcısı; Guatemala, Nepal, Myanmar, Afganistan ve daha birçok barış sürecinin tam ortasında yer alan bir ülkeydi. “Oslo Süreci” ifadesi, barışla o kadar özdeşleşmişti ki, “Norveç” denince akla barış, “barış” denince akla Norveç gelirdi.
Dedim ya, “Norveçimizi böyle bilmezdik.” Barış için çırpınan, her barış sürecinin başrolündeki donör, arabulucu, gözlemci, ev sahibi ülke birden karşımıza silah tedarikçisi olarak çıkınca, ister istemez Norveçimiz bizi biraz hayal kırıklığına uğrattı.
Barış havarimiz Norveçimiz meğer ne silahlar üretiyormuş: Kongsberg’in deniz ve kara hedeflerine yönelik uzun menzilli Naval Strike Missile (NSM) ile F-35 için geliştirilen Joint Strike Missile (JSM)’inden, NASAMS gibi hava savunma sistemlerinin bileşen ve komuta-kontrol çözümlerine; Nammo’nun mühimmat, roket motoru ve omuzdan atılan sistem portföyünden, Kongsberg’in uzaktan kumandalı silah istasyonları ve deniz platform bileşenlerine, ayrıca Norveç firmalarının F-35 programına parça ve yüksek teknoloji bileşen tedarikine kadar uzanan geniş bir savunma sanayi yelpazesi varmış.
Tabii ki ambargonun kalktığını ve Norveçimizin artık silah satabileceğini Nikos Hristodulides büyük bir mutlulukla, eski Twitter yeni X hesabından duyurdu. Duyururken, kendisine bu “müjdeyi” ileten önemli bir kişiyi de etiketledi. İşte asıl hayal kırıklığı, o kişiydi.
Meğer yıllarca bizimle birlikte Birleşmiş Milletler adına Kıbrıs’ta çözüm için çalışan, tam bir “barış meleği” olarak tanıdığımız Espen Barth Eide, artık Norveç Dışişleri Bakanı olarak elinde çanta, sipariş toplamaya çalışan bir silah tüccarı edasıyla Nikos’u aramış; Nikos da haberi coşkuyla paylaşmış. Oysa bundan sadece 10-12 yıl önce, Eide aynı tarafların karşısına oturmuş, onları barışa ikna etmeye çalışıyordu.
Eide ile yaptığım röportajları, havalimanlarında ayaküstü sohbetlerimizi, görüşmeler çöktüğünde bazı arkadaşlarımızı havalimanında teselli etmeye çalıştığı sahneleri hatırladıkça ona kızasım geliyor. Ama sonra düşünüyorum: Norveçimiz bunu yaptıktan sonra, Eidemiz yapmış, kaç yazar…