Bir Dışişleri Bakanı düşünün ki yabancıları sevmesin… BM’yi, AB’yi kendisine düşman olarak görsün… Nereye baksa mutlaka orada tehdit algılasın. Dışa, başka ülkelere, başka ırklara bu kadar ka...
Bir Dışişleri Bakanı düşünün ki yabancıları sevmesin… BM’yi, AB’yi kendisine düşman olarak görsün… Nereye baksa mutlaka orada tehdit algılasın. Dışa, başka ülkelere, başka ırklara bu kadar kara gözlüklerle bakan bir Dışişleri Bakanı olabilir mi? Oluyor işte… Bizim böyle bir Dışişleri Bakanımız var… Kıbrıs sorununa kendisi gibi olumsuz bakan ve mevcut durumun sürmesini isteyen Rum muadilleriyle, Rum siyasilerle olan atışmalarını, sert açıklamalarını hiç hesaba katmıyorum bile. Onlar zaten onun ve onun gibi düşünenlerin bir klişesidir, karşılıklı düşmanlık edebiyatından ve suçlama oyunundan besleniyorlar. Hade onu geçtik de Dışişleri Bakanının sıkça BM’yi, AB’yi hedef alması, üstelik de kullandığı argümanlar, tipik bir takıntının göstergesi adeta. Bir süre önce BM’ye takmıştı, büyük büyük laflar etti, sözde BM Barış Gücü’nü kuzeyden kovacaktı, “Misafirlik bitti, ya KKTC ile askeri anlaşma imzalar ya da KKTC’den çekilirler” demişti. Dışişleri Bakanımız bu açıklamaları Ekim 2022’de yapmıştı; “Bakın, KKTC topraklarında sizin görev yapmanızın onayını verecek olan makam Rum hükümeti değildir, biziz. Biz bunca sene misafirperverlik yaptık, izin verdik ama artık bu bitti. Yanıt olumsuz gelirse de atmamız gereken adımlardan asla çekinmeyiz” demişti. Sayın bakan BM Barış Gücü’ne fazladan da bir ay vermişti. Peki ne oldu? Ne olacak, o günden bugüne altı ay geçti, yedinci aya girdik, BM Barış Gücü halen buralarda… Yani söylediklerinin hiçbiri olmuyor ama o böyle gerilimli açıklamalara devam ediyor. BM’yi bırakıp AB’ye geçiyor ve başlıyor onunla ilgili takıntılarını sıralamaya. Efendim BM’ye, AB’ye ve bazı ülkelere neden öfkeli sayın bakanımız; çünkü bunlar KKTC’nin otoritesini sarsıyormuş. KKTC’yi ve makamlarını kale almıyor, otorite olarak tanımıyormuş… Bu örgütler bir şekilde Kıbrıs Türk toplumunu dikkate alıyor ama sayın bakanın istediği şekilde bir kale alma olmayacak, çünkü KKTC’yi tanımıyorlar… Sayın bakan ve partisi yıllardır KKTC’yi tanıtamadılar ki! Dışişleri Bakanımız tam altı aydır BM Barış Gücü’nü Kuzey Kıbrıs’tan kovamadı ya, şimdi AB’nin kuzey ofisine kafayı taktı. Şimdiki hedefi AB ofisini kapatıp, onları kovmak. Bakanımız diyor ki; AB’nin tanımadığı KKTC’de diplomatik dokunulmazlığı olan bir ofis bulundurması tutarsızlık ve çelişkiymiş… Dışişleri Bakanı; “KKTC-AB ilişkileri ile AB’nin ülkemizdeki Ofisi’nin diplomatik statüsü masaya yatırılmalıdır” diyor… KKTC’nin uluslararası alanda görünürlüğünü artırma, statüsünü yükseltme ve siyasi tanınma girişimleri, AB tarafından engelleniyormuş… Ya ne demezsiniz? KKTC kurulduğundan beridir onu tanıtmanızı engelleyen AB’dir ha? Hade buldunuz suçluyu… Yanlış tespit sayın bakan, yanlış tespit… Tabii Sayın bakan, dışa verir veriştirir de içe mesaj vermez mi? AB, KKTC’yi ve KKTC makamlarını tanımazmış ama KKTC’de bir ‘AB hayranlığı’ ve ‘AB denince akan sular durur’ sevdası almış başını gidiyormuş… Bakan bey diyor ki; kişilerin beslenmesi, devletin sabote edilmesi kabul görüyormuş. Bak sen… AB’nin burada beslemeleri varmış ve bunlar devleti sabote ediyormuş… Halen bu çağda bu kafa yapısında insanlar olması gerçekten üzüntü verici. Ortada AB hayranlığı diye bir şey yoktur… Olan şudur; Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Cumhuriyeti’nden doğan/kaynaklanan haklarını kullanıyor. Halkımızın ödül falan beklediği yoktur, hakkını talep ediyor, hatta hak ettiğinden çok azını alıyor. İnsanları mandıraya kapatır gibi bu ülkenin olanaksızlıklarına kapatıp, çaresizliklere mahkûm etmek mi istiyorsunuz? Bakan Bey, anlamak ve görmek istemiyor ama AB’nin Kıbrıslı Türklere hayati faydaları vardır. Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı olan Kıbrıslı Türkler, AB imkanlarından faydalanmaktadır. Bugün birçok Kıbrıslı Türk genci, tüm AB ülkelerinde burslu eğitim almaktadır, normalde okul ücretini ödeyemeyeceği okullarda düşük harçlarla eğitim görmektedir. Üstelik birçok Kıbrıslı Türke lisans ve yüksek lisans için başlangıç yılı maddi bursları sağlanıyor. Bunlar gençlerimizin yurt dışında kaliteli eğitim almasına olanak veriyor. AB’den ülkemizde, hazırlanan projelere birçok katkılar sağlanıyor. Bunlar iş kurmak ya da işini geliştirmek isteyenlere, toplum faydasına faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerine, hatta devlet daire ve kurumlarına, belediyelere mali katkılar şeklindedir. Toplum faydasına çeşitli eğitim çalışmalarına, konferanslara, seminerlere mali yardımlar yapılmaktadır. Henüz istenen seviyede olmasa da Yeşil Hat Tüzüğü ile ticaret yapılmaktadır. Hellim tescili konusuna, birçok sıkıntı yaşansa da Kıbrıslı Türk üreticiler de buna dahil edildi. Hatta bir firmamız gerekli şartları yerine getirdi ve sertifika aldı. Avrupa Komisyonu Kıbrıs Temsilciliği’nin geçen hafta içindeki açıklaması Kuzey Kıbrıs’ta sevinç yarattı. İlk Kıbrıslı Türk hellim üreticisi Gülgün Süt Ürünleri, AB kalite programı kapsamında Menşe İsmi Korumalı Ürün (PDO) Sertifikası almayı başardı. Ha tabii bu hellim tescili konusuna da sayın bakan pek sıcak değil, daha önce bu konuda da olumsuz açıklamalar yaptı, yine KKTC’li makamların kale alınmadığı serzenişlerini ortaya koymuştu. Yukarıda saydığım gerçekleri görmezden gelip, kendi takıntılarıyla Kıbrıslı Türklerin AB kazanımlarını yok sayan bir Dışişleri Bakanımız olması üzüntü verici. Siz ne derseniz deyin, Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden kaynaklanan haklarından ve bu çerçevede AB kazanımlarından vazgeçmeyecek. BM Barış Gücü’nü kovamadığınız gibi AB Kuzey Ofisi’ni de kovamayacaksınız.6 Nisan 2023
