Günümüzde bayram tatili dahil her türlü tatil birbiri içinde erimeye başladı. Bayramlar 3-4 gün olsa da hafta sonları ile birleştirerek uzun tatiller yapmanın yolları açılıyor. Turizm sektörüne katkı koymak bir yana insanlar bayram veya değil her tatili mekân değişikliği yaparak geçirme arzusunda. Hal böyle olunca, görüntülü telefon ile bayram kutlamalarımızı doğal karşılamaya başladık. Baklavalar, güllaçlar da önemini yitirdi. Öyle ya herkes tatilde ise tatlılar da çöpe gidecek, değil mi?

      Çağın getirdiği değişikliklere uyum sağlamak gerek. Büyüklerimiz çok uzun zaman önce fark etmişler ve “tebdil-i mekânda ferahlık vardır” demişler. Elbette onların hava değişimi amaçlı gezileri ile bugünkü neslin tatil anlayışı farklıdır. Üstelik, eskiden dünya, belli imkânlara sahip küçük bir azınlık dışında, ulaşılması zor büyüklükteydi. Şimdi ise dünya küçüldü. Çoğunluk imkânları ölçüsünde bayram tatilini ve diğer tatilleri bir şekilde değerlendirmeyi hedefliyor. Öyle ki kredi kartına bir yıllık taksit yaparak bir yerlere kaçmayı göze alan insanlar, bize “tebdil-i mekân” arzusunun artık zorunlu gereksinimler haline geldiğini göstermektedir.

      21nci yüzyıl insanının rahatlamaya, huzurlu hissetmeye, gündelik hayatın getirdiği stres yükünü kısa süreli de olsa atmaya çok ihtiyacı vardır. “Tatil” kavramı, yenilenip rutine dönmeye güç bulmak için duyulan ihtiyacı dile getiriyor, aslında. Sonrasında her şey tekrar başlayacak. Sorumluluklar, görevler, koşuşturmalar…ama değil mi ki kısa bir soluklanma, uzun bir maraton için gerekli?

      Bir de bilirsiniz, bir şeyleri geride bırakma arzusunun harekete geçirdiği kişiler vardır. Duygusal tıkanmışlıklar, acılar, çıkmaz sokaklar; yer değiştirince bitecek diye düşünülebilir. Oysaki her gittiğimiz yere kendimizi götürürüz: Duygularımızı, düşüncelerimizi, yorgunluk ve kırgınlıklarımızı. Bu duygularımızı, İstanbullu ünlü şair Konstantinos Kavanis, “Şehir” başlıklı muhteşem şiirinde bize çok güzel anlatmıştır:

 Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.

Bu şehir arkandan gelecektir.

Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,

Aynı mahallede kocayacaksın;

Aynı evlerde kır düşecek saçlarına.

Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.

Başka bir şey umma-

Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,

Öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.

      Nedenler ne olursa olsun, bizler hareket halindeyiz. Asırlardır hem de. Bu yüzyılda ise, dünyayı iyice küçülttük. Dünya kazan ve biz kepçe olduk.

      Geleneksel bayram anlayışı değişti ve çağa uyum gösterdi. Ama dilekler değişmedi. İlettiğiniz dileklerde hep sevgi, sağlık, huzur, barış ve beraberlik vardı. İnsanlar birbirlerini düşünmeye, sağlık ve esenlik dilemeye devam ediyor. İnsanlar bayramlarda bir yerlere gitmeden önce mezarlıklarda sevdiklerine uğramayı ihmal etmiyor. Aile toplantıları, tatil gereksinimi ile bir şekilde birleştiriliyor. Tatile gidemeyenler veya gitmek istemeyenler ise bir şekilde bayramı ve “daha iyi olacağız” duygusunu birbirine iletiyor.

      Evet bayram gelenekleri değişti ancak geleneğe yön veren de insanın ihtiyaçlarıdır. Ve insan, her yeni neslin getirdiği değişimi hoşgörü ile karşılayabilmelidir.  

      Değil mi?