Dikkat ettiyseniz Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi’ndeki “sahte diploma”, “rüşvet”, “sahtekarlıkla hesabına para geçirme” meselelerinde zanlıların çoğu kendilerine “komplo yapıldığından” ya da bir “çetenin oyunundan” söz etti.

   Adı bu olaylarla anılan, suçlanan, bir milletvekilinden de “komplo” ve “çete” sözlerini duyuyoruz.

   Hiç kimseye suçlu muamelesi yapacak değilim, bu benim işim değil…

   Bu soruşturmada, şu veya bu nedenle tutuklanan ve “zor durumda” olan kişilerle ilgili bir şey yazmak da istemiyorum aslında.

   Ancak birçok kişi diline “komplo” ve “çete” kelimelerini dolayınca bu konuda birkaç söz söylemek lazım…

    Elbette bu hayatta komplo da komploya kurban giden insanlar da vardır…

   Yani birilerine “tuzak kurmak” meselesi…

   Kişilerin masum duygularını, iyi niyetini ya da saflığını kullanarak tuzak kuranlar vardır.

   Sahte bilgiler, belgeler üzerinden de birilerine komplo hazırlanabilir.

   Ancak komploların ya da başka bir deyişle tuzakların çoğu kişilerin zafiyeti üzerine kurulur.

   Evet zafiyeti üzerine… Zafiyeti belirgin olan ya da bir şekilde açığı bulunan kişilere komplo kurmak daha kolaydır.

   Mesela “kadın zafiyeti” olan bir kişiye bu yolla tuzak kurulabilir…

   “Parayı çok seviyorsa”, “statü tutkunuysa”, “bağımlılıkları varsa”, “ortaya çıktığında büyük skandal olarak kabul edilecek bir kusuru varsa” işte bunlar üzerinden komplolar kurulabilir, hatta şantaj da yapılabilir.

    O nedenle “bana komplo yapıldı” derken altını da doldurmak lazım.

    Nasıl bir komplo, ne üzerinden bir komplo?

    “Elleri kelepçeli mahkeme salonuna götürülen veya mahkeme salonundan çıkan insanların ne demesini beklersin? O psikolojide söylenmiş sözleri çok ciddiye almamak lazım” dedi bir arkadaşım.

      Evet, haklı tarafı olabilir, insanın o pozisyonu kolay bir şey değildir, hiç kimsenin o durumda kalmasını istemem, ancak mahkemesi henüz sonuçlanmasa da “sahte diploma aldığını” inkâr edemeyen kişilerin “bana komplo kuruldu” demesi biraz tuhaf geliyor bana.

      Mesela yasaları herkesten daha iyi bilen bir polis müdürüne “sahte diploma” verildiğinde ne yapması gerekir? Bunu kesin bir şekilde reddetmesi ve hatta kendisine bunu teklif edenleri tutuklaması gerekmez mi?

     Bunu yapmayıp da “sahte diplomayı” alınca ona komplo mu yapılmış olunuyor? Yapmışlarsa da bu kadar kolay tuzağa düşer mi tecrübeli polis müdürü?

     Ya da bir askeri subay neden kabul eder “sahte diplomayı” da komploya kurban gitmiş olur?

     Devlette görevi aslında denetim olan üst düzey bir yönetici, “sahte diploma” alıp neden komploya kurban gitsin?

     Asli görevleri arasında denetim olan üst düzey yönetici “sahte diploma” teklif edenlere neden bu kadar kolay kanar ki?

     Bazı milletvekillerinin de “sahte diploma” olayına karıştığı söyleniyor.

     Bir milletvekili neden bu kadar kolay kandırılsın? Bu kadar kolay kandırılan bir milletvekili ileride nasıl bakanlık yapacak, nasıl ülkeyi yönetmeye talip olacak?

     Sahte diploma dağıtan ve bazı üst düzey yöneticilere rüşvet verdiği iddia edilen üniversite yöneticileri zorla mı verdi bunları?

     İnsanların boğazına bıçak ya da şakağına tabanca dayayıp da “al şu diplomayı”, “al şu rüşveti” mi dedi?

     “Ya bu sahte diplomayı alacaksın yoksa ölürsün”, “Bu rüşveti almazsan yakınlarının başına bir iş gelecek” diye tehdit mi edildi bu insanlar? Yoookkk bunların hiçbiri olmadı.

      Bunları dağıtanların tek yaptığı şey “kime vereceğini çok iyi bilmesiydi”, bunun dışında ne tuzak ne de komplo vardı.

     Çete yakıştırmasına gelince… Çete; “Yasa dışı işler yapmak veya etrafındakileri korkutmak amacıyla bir araya gelmiş topluluk” demektir.

     Evet bir grup insan yasa dışı işler yaptı ama bir şekilde kendi ayağına da sıkıp, yakayı ele verdi. Çete, bunlar için fazla iddialı bir söz olur. Çeteden daha çok “açgözlülük” meselesi var sanki burada.

     Haaaa, üniversite yöneticilerinin “çete” suçlamasına gelince…

     Bir kere insan ya da insanlar, kendi malını bu kadar boşlar mı?  Bu kadar ilgisiz davranır mı? Bu kadar denetimsiz bir sistem kurar mı? Dünyanın en iyi yöneticisini de işin başına getirseniz, onu hiç denetlemez misiniz?

     Başkalarının yapamadığı işleri rüşvet vererek, sahte diploma dağıtarak çabucak yapacak, sizin işletmenizi başkalarının önüne geçirecek bu yöneticileriniz ve sizin bundan haberiniz olmayacak mı?

    Sormadınız mı onlara “nasıl başardılar?” ya da onlar size söylemedi mi işin sırrı nedir?

    Eğer orada bir çete varsa, üniversitenin mal sahiplerinin umursamazlığı, malına sahip çıkmaması nedeniyle doğmuştur bu çete?

     Eğer sizin lehinize de olan “sahtelikleri” yaparlarken sesinizi çıkarmazsanız, görmezden gelirseniz (ya da hade ‘uyanmazsanız’ diyeyim), işte bir gün gelir sizi çok büyük bir belanın ortasında bırakırlar. Bunu yaptıklarında da şikâyet etmeye hakkınız olmaz…

    Sahte diplomayı ve rüşveti alanların “komplodan”, kendi malını korumaktan aciz olanların “çeteden” söz etmeye hakkı yoktur. Ne yaptınızsa aslında kendinize yaptınız da çok geç fark ettiniz.