Bugünlerde basından takip ettiğimiz tartışmalardan biri de KKTC ekonomisinin nasıl yönetildiğine ilişkindir. Bu tartışmaların hepsi maalesef ekonomik temelden uzaktır.

Ekonomi ve Enerji Bakanı Olgun Amcaoğlu, ülkede ekonominin kötü yönetildiği eleştirilerini yanıtlayarak “Küresel ekonomik sıkıntılara rağmen, KKTC’de ekonomi yönetimi, iddia edildiği gibi kötü değildir. KKTC ekonomisi, olması gerekenden çok daha iyi yönetilmektedir” iddiasında bulundu.

Kamu-Sen Başkanı Metin Atan ise “Ekonomi iyi yönetiliyor” diyen Ekonomi ve Enerji Bakanı Olgun Amcaoğlu’nu eleştirerek "Ülkede kayıt dışılık, vergi kaçakçılığı ve denetim eksikken, ekonomi nasıl iyi yönetiliyor?" şeklinde soru yöneltti.

Evrensel olarak bakıldığında hükümetlerin istikrarı sağlama, işsizliği önleme ve ekonomik büyüme/refah gibi temel amaçları bulunmaktadır. Bu çerçevede değerlendirildiğinde; KKTC’de istikrar sağlamaya ilişkin para politikası aynı para birimi kullandığımız Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın kontrolu altındadır.

KKTC’de hükümet edenlerin ekonomiye müdahale etmek için ellerindeki tek enstrüman Maliye Politikasıdır. Maliye politikası; kamu harcamaları, vergiler, borçlanma ve benzeri mali araçları kullanarak ekonominin istenilen dengeye oturmasını veya bulunduğu dengeyi korumasını sağlamak için uyguladığı politikanın adıdır. Devlet maliye politikasını uygulayarak tam istihdamı, büyümeyi sağlamaya ve gelir dağılımını düzeltmeye çalışır. Maliye politikası araçları aynı zamanda para politikasının fiyat istikrarını sağlama görevine de yardımcı olur (https://www.mahfiegilmez.com/2023/02/ekonomi-101-maliye-politikas.html).

Hükümetler doğal olarak ülkede tespit ettikleri ekonomik sorunların çözümüne ilişkin performans hedefleri ortaya koyar ve gerek vergi gerekse kamu harcaması-yatırımı, kredi, teşvik, sübvansiyon gibi araçları kullanarak ekonomik hedeflere varmayı amaçlar. Dolaysıyla, hükümet edenlerin başarısı küresel kriz olduğu bahanesini diline pelesenk etmesiyle ölçülmez. Onun yerine hangi kriterleri (hedefleri) ortaya koyduğu, bu hedeflere varmak için hangi araçları tatbik ettiği ve bu hedeflere ne derecede vardığı ile ölçülür.

Hükümetin amatörce yaptığı ekmek ve et fiyatlarına ilişkin narh uygulamasında mutlak başarısız olduğu ortadadır. Hükümetin maalesef liyakat fakiri kurum/kuruluşları, sadece Osmanlı’nın narh uygulamasını inceleyip kavrayabilse başarı şansını büyük ölçüde artırabilecekti. Bunun ötesinde, küresel kriz vurgusu yapan hükümet TL’nin değer kaybından dolayı hiçbir katkı koymadan ithalattan ötürü artan gelirlerini ve Güney Kıbrıs’ın KKTC pazarına yaptığı katkıyı göz ardı etmektedir.  Üstüne üstlük, hükümet ekonomiye katkı yapmadığı gibi emlak sektöründe yaratılan spekülasyonların önünü alamama ve yüksek öğretimdeki çift vize uygulaması ile diploma skandalını ilişkin krizleri önleyemediğinden dolayı ekonomiyi değil iyi yönetmede bir nevi darbelemede rol oynamıştır.

Tekrar hükümetin ekonomideki başarısına dönecek olursak: hükümet küresel kriz bahanesini diline dolamadan önce hangi ekonomik hedefler (kriterler) için mali, idari ve teknik açıdan ne yaptığını ve bu hedeflere ne ölçüde vardığını şeffaf olarak ortaya koymalıdır. Bu hedeflerin başlıcaları aşağıdaki gibi sıralanabilir:

·       Ekonomik büyüme oranı,

·       İstihdam oranı,

·       Kayıt dışı ekonomiyi belirli bir orana düşürme hedefi,

·       2.8 Milyar $ ithalat ve 159 Milyon $ ihracat verileri dikkate alındığında; ihracatı miktarını ve buna paralel ihracat/ithalatı belirli bir oranda artırma hedefi,

·       Hayvancılıkta küçük baş hayvan sayısını artırma hedefi,

·       Bu yıl açıklandığı gibi 180 ülke arasından 140. sırada olduğumuz yolsuzluk algısını iyileştirme hedefi,

·       Ülkenin rekabet edebilirliğini ve iş yapabilirliğini artırma hedefleri,

·       Vergi reformu yaparak dolaysız vergilerin dolaylı vergilere oranını artırma hedefi,

·       Başta Avrupa Birliği’nde olmak üzere çağdaş dünyada uygulanan yeşil ekonomi ve yeşil vergilendirme hedefleri,

·       Kamu reformu hedefi

·       Kamuda liyakati ve kurumsal hafızayı işler kılma ve dinamik tutma hedefi,

·       İsveç'in karayolu trafik güvenliğinde olduğu gibi vizyon sıfır hedefi,

·        Dünyada önemi giderek artan ve maalesef bizde “MIŞ” gibi yaklaşılan Kooperatifçiliğe başta AB olmak üzere ILO ve BM politikalarının tatbik edilmesi hedefi ve

·        Dünyanın en refah ve yolsuzluk algısı en düşük olan İskandinav ülkelerinde olduğu gibi “KURUMSAL YÖNETİŞİM” ilkelerinin KKTC’de de uygulanması hedefi.

Yukarıdaki liste elbette daha da uzatılabilir.  Atalarımızın dediği gibi uzun lafın hülasası hükümet makamı devamlı mazeret üretme ve kendinden kaynaklanmayan olumlu gelişmelere fırsatçılık yaparak sahip çıkma yeri değildir. Gerek kollektif olarak hükümet herekse münferit olarak bakanlar kriterleri (hedefleri), bu hedefler için ne yaptıklarını ve neticede bu hedeflere ne ölçüde vardıklarını ortaya koyarak başarılarını veya başarısızlıklarını tescil etmek durumundadırlar. Bunun dışında yapılan açıklamalar maalesef laf-ı güzaftan ibarettir.