Bilindiği gibi son haftaların en çok dikkat çeken gündem maddelerinden biri de Kalkınma Planı hazırlanmasına yönelik hükümetin yaptığı açıklamalardır.

   Başbakan Üstel, ‘Türkiye Yüzyılı’ söylemine paralel Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 4'üncü 5 Yıllık Kalkınma Planı" konulu "KKTC'nin 50. Yıl Vizyonu" isimli bilgilendirme toplantısı düzenledi.  Bu toplantıda Üstel, “5 yıllık kalkınma planı, ülkemizin 10-20 yıllık geleceğinin şekillenmesine de ışık tutacaktır. Başta biz olmak üzere, Meclis’te temsil edilen veya edilmeyen tüm siyasi partiler, kalkınmanın, planlı ve programlı bir şekilde olması noktasında hem fikirdirler. Hükümetimiz bu noktada gerekli iradeyi göstererek 26 yıldır yapılmayan bir planlamayı hayata geçirme noktasında kararlılığını ortaya koymuştur” şeklinde açıklamada bulunmuştur

   İşte bu noktada Üstel özellikle ana muhalefet partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın devamlı plan vurgusu üzerine siyasi manevra olarak 5 yıllık kalkınma planını mı ortaya attı, yoksa gerçekten planlı yaşam konusunda samimi midir? Bunu Kıbrıs Türk halkının takdirine bırakmak istiyorum.

   Hatırlanacağı gibi CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, birçok kez Anayasa’da da yer aldığını vurgulayarak 5 yıllık uzun vadeli kalkınma planının yapılmasını dile getirmiştir.

   Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz atasözünden hareketle net olarak söyleyebiliriz ki hem iktidarın hem de dünün iktidarı bugünün ise muhalefetinin planlı yaşam konusunda karneleri kırıklarla doludur.

   Kalkınma Planı, bir ülkenin tamamı veya belirli bir bölgesi için belirlenen kalkınma hedefleri çerçevesinde iktisadi ve sosyal hedeflere ulaşmak amacıyla özel kesim için yol gösterici ve kamu kesimi için emredici niteliğe sahip plan şeklinde tanımlanabilir.

   Kalkınma planları konusunda samimi olan hükümetler için bu planların yokluğundaki temel rotaları hiç kuşkusuz kendi hükümet programları ve Türkiye Cumhuriyeti ile imzalanan protokoller olmalıydı veya olmalıdır.

   Gerek hükümet programları gerekse Türkiye Cumhuriyeti ile imzalanan protokoller dikkate alındığında maalesef ne sol ne de sağ partilerin samimi olduğu ortaya çıkmaktadır.

   CTP’nin başbakanlığını üstlendiği hükûmet programında özel sektörde dahi sendikalaşma ve birçok husus takvimlendirilmesine rağmen bu program büyük ölçüde uygulanmamış, Türkiye Cumhuriyeti ile kerhen imzalanan protokoller ise görmezlikten gelinmiştir.

   CTP döneminde özellikle kabinedeki iki bakanın kayıt dışı eylem planını hazırlayan uzmanlar arasında yer almasına rağmen Bakanlar Kurulu’ndan geçen bu planın ilk iki maddesi bile uygulamaya konmamıştır.

   Kalkınma planlarının temel değerleri ve ilkeleri arasında hiç kuşkusuz liyakat, nitelikli işgücü ve iyi yönetişim gelmektedir. Bu bağlamda, CTP’nin diğer bir vukuatı ise bugün KIB-TEK’te yaşanan liyakatten uzak, nepotik ve siyasi rüşvet anlamına gelen istihdamların tam benzerinin CTP iktidarı zamanında da yaşanmış olmasıdır.

Özetle, çok yakın geçmişte bir milletvekili için yapılan ara seçimlerde seçmenin büyük oranda sandığı protesto etmesinden de anlaşılacağı gibi fKıbrıs Türk halkının ülke yönetimi ve planlı yaşam konusunda ne hükümete ne de muhalefete güveni kalmıştır. Bugünlerde belgeseli gösterimde olan merhum Tavuri’nin kullandığı yöntemlerle ise bu güveni yeniden kazanmak asla mümkün olmayacaktır.

KKTC’de yaptıklarını zannettikleri siyasetleri giderek irtifa kaybeden hem iktidara hem de muhalefete Ziya Gökalp’ın şu sözünü hatırlatmak istiyorum: “Düşünmek ve söylemek kolay, fakat yaşamak, hele başarı ile sonuçlandırmak çok güçtür”.